Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, TV Yüz stüdyosunda gerçekleşen bir röportaj formatındadır. Röportajda Ahmet Abi (1973'te menajerliğe başlayan ve Tarkan, Kenan Doğulu gibi sanatçılarla çalışmış bir menajer), Nilay (Burak ile 1993'te tanışmış ve hala birlikte çalışan bir kişi) ve diğer stand-up sanatçıları yer almaktadır.
- Video, müzik endüstrisi deneyimleri, Galatasaray Lisesi'ndeki eğitim yılları ve stand-up sanatı üzerine odaklanmaktadır. İlk bölümde Ahmet Abi'nin menajerlik deneyimleri anlatılırken, ikinci bölümde Nilay'ın kitap projesi ve Galatasaray Lisesi talebelerine eğitim bursu verme çabaları ele alınmaktadır. Son bölümlerde ise Galatasaray Lisesi'ndeki gençlik yılları, stand-up sanatı ve farklı salon boyutlarında performansların etkileri tartışılmaktadır.
- Röportajda ayrıca Galatasaray Lisesi'ndeki yatılı okul yaşamı, Paris'teki Hey dergisi muhabiri deneyimi ve stand-up sanatçılarının teknolojiyi kullanarak şovlarını zenginleştirmeleri gerektiği vurgulanmaktadır. Nilay'ın yazdığı kitabın telif gelirlerinin Galatasaray Eğitim Vakfı'na bağışlanacağı ve sesli kitap, dizi projeleri ile Avrupa'nın en büyük film stüdyolarını hayata geçirmek için büyük bir sinema stüdyoları projesi üzerinde çalıştığı da belirtilmektedir.
- Menajerlik Deneyimi
- Konuşmacı, menajerlikte hiçbir sanatçıya "gel beraber çalışalım" demediğini, piyasada bir hava oluşturarak kendisine gelmelerini sağladığını belirtiyor.
- Talep eden değil, talep edilen olmasının sayesinde yönetimlerini daha güçlü yapabildiğini ve bu yöntemin her zaman sanatçıların iyiliğine olduğunu söylüyor.
- Emrah'ın askere gidişi sonrası menajerlik denemesini sonlandırmış, 1993 yılında Stat konserleri sözleşmelerini imzaladıktan sonra tekrar menajerlik işlerine adım atmış.
- 00:45Çalıştığı Sanatçılar
- Kenan Doğulu, Burak Gut, Mustafa Sandal ve Tarkan gibi isimlerle çalışmaya başlamış.
- Burak Gut ve Mustafa Sandal'ın Zeki Aköz ile çalıştığını, kendisinin ise Zeki'ye "bu çocukların organizatörleri ol, ben de menajerliklerini yapayım" dediğini anlatıyor.
- Tarkan, Kenan Doğulu, Burak Gut ve Mustafa Sandal'ın iyi performans sanatçıları olduğunu, üçü aynı zamanda beste yapıp söz yazdığını belirtiyor.
- 02:20Menajerlik Stratejisi
- Dört ismi birbirine düşürmeden farklı kariyer planlamaları yapmış ve birbirlerine güç katmalarını sağlamış.
- Masal Alanson, Fuat Güner ve Özkan Uğur'un menajerliklerini de üstlenmiş.
- Tarkan'ın plakçısı Mehmet Söğütoğlu'nun şirketinden çıkardığı kasetle patlayan Mirkelada'nın menajerliğini de yapmış.
- 03:35Menajerlik Deneyimi ve Profesyonellik
- 1973-1993 yılları arasında yaşadığı olayları anlatıyor ve 20 yaşındayken Paris'te bu işe başladığını belirtiyor.
- 1973 yılında Galatasaray Lisesi'nden abisi Mehmet Teoman Luke'un menejeriydi ve bu sayede sanatçı-menajer ilişkisini içten yaşayan biri olduğunu söylüyor.
- 1993'te dünya çapında önemli pazarın uçlarıyla diyaloglar kurduğu için global pazarda Türkiye'deki değerleri dünyaya sunmak üzere menajerlik yapmaya karar verdiğini belirtiyor.
- 05:52Türkiye'deki Sanat Endüstrisi
- Türkiye'nin sanatsal açıdan bereketli olmadığını, sanatçıların kendi sokağıyla bağlantısını kesip "star olacağım" diyerek üretimden uzaklaştığını düşünüyor.
- Türkiye'de profesyonellik olmadığını, özellikle müzik endüstrisinde değil, kurumsal Türkiye'nin en büyük holdinglerinde de bu durumun olduğunu belirtiyor.
- Türkiye'de sanatçıların başarı için koşarken şartlara uymayı istemediklerini ve bu durumun endüstrinin gelişimini engellediğini söylüyor.
- 10:38Kitap Yazma Deneyimi
- Kitap yazma fikrini 50. yılında meslekte geldiğini ve bu birikimi kağıda dökmek istediğini belirtiyor.
- Başlangıçta 800 sayfalık bir kitap yazmış, editör ve yayınevinin tavsiyesiyle 400 sayfalık bir kitap haline getirmiş.
- Kitap yazarken Türk sanatçılarıyla çalışmasını çok aza indirdiğini, çünkü ya doğrusunu yazması ya da yazmaması gerektiğini düşünerek 10.000 etkinlik yapmış ve 500 marka ve sanatçı ile tanışmaya çalışmış.
- 11:53Kitap Yazma Kararı ve Sinema Projesi
- Konuşmacı, 1993 yılında tanıştığı Burak'la hala ayrılmamış gibi olduğunu belirtiyor.
- Kamuoyuna başarısız yansımış bir olayı olmadığı için kitap yazmaya karar verdiğini söylüyor.
- Türkiye'de büyük sinema stüdyoları projesi olduğunu, ancak belediye bürokrasisi nedeniyle zaman kaybettiğini ifade ediyor.
- 12:46Galatasaray Lisesi ve İtiraz Kültürü
- Galatasaray Lisesi'nde biat kültürü değil itiraz kültürü üstüne yetiştiğini ve bu kültürün içine işlemiş olduğunu belirtiyor.
- Hayatının her alanında eksik tarafları söyleyip düzeltmek üzerine kurulduğunu, bu nedenle belediye bürokrasisine uymadığını söylüyor.
- 2016'da arsayı aldığını, ancak belediyenin borcu olduğu için tapumu alamadığını ve 30 yıl yap- işlet- devret ihalesi kazandığını anlatıyor.
- 13:58Kitabın Bağışları ve Geleceği
- Kitabın bütün yazar teliflerinin direkt Galatasaray Lisesi talebelerine eğitim bursu verilmek üzere Galatasaray Eğitim Vakfı'na bağışlandığını belirtiyor.
- Sesli kitabı çıkacak ve tüm gelirin eğitim vakfına gideceğini söylüyor.
- Kitaptan sonra teklifler gelmeye başladığını ve kurumsal konuşmalara giderek vakfa gelir sağlamak istediğini ifade ediyor.
- 15:34Kitabın Ekranlara Yansıması
- Kitabın mutlaka ekranlara yansıyacağını, büyük ekran veya ufak ekran vahim her hikayenin orada olduğunu belirtiyor.
- Galatasaray Lisesi'nden mezuniyet fotoğraflarında kendisini tanımanın imkanı olmadığını söylüyor.
- 16:16Lise Dönemi Deneyimleri
- Konuşmacı, lisede tiyatro yaparak ve broşür satarak para kazandığını, Nurettin Selçuk, Orhan Gencebay ve Emel Sayın konserleri düzenlediğini anlatıyor.
- Üniversiteye başlarken "Hey" dergisinin Paris muhabiri olarak sanatçılara kolay ulaşabildiğini ve gazinoda sanatçı çalıştırıp ağır abilerle teşviki mesailerin başladığını belirtiyor.
- Lisede solcu ama polis tarafından aranılan kişilerin okula öğrenci olarak gidip geldiğini ve lise son sınıf öğrencilerinin büyük hayata atılmış gibi göründüğünü ifade ediyor.
- 20:34Galatasaray Lisesi'nin Etkisi
- Konuşmacı, Galatasaray Lisesi'nin paylaşım ve yeşerme ortamı olduğunu, bu ortamın hayatında çok önemli bir yeri olduğunu belirtiyor.
- İstanbul'da oturan ancak okulda yatılı olan öğrencilerin, demir karyolalarda ve dolaplarda eşyalarını sakladıklarını anlatıyor.
- O dönemde bir pantolonun bitmesi için kişinin büyümesi gerektiğini, bu durumun yoksunluk gibi görünebilir ama aslında zenginlik, hayata karşı direnç, dostluk ve paylaşım olduğunu vurguluyor.
- 23:30Stand-Up Dünyası ve Sinema
- Stand-up dünyasında çok kabiliyetli arkadaş dünyası olduğunu ve organizatörler için müthiş bir kolaylık sağladığını belirtiyor.
- Stand-up'ta tek başına gelen sanatçıların dekor, ışık, kostüm ve organizasyon gibi ihtiyaçları olduğunu, bu sayede business bilet alınabildiğini anlatıyor.
- Sinema endüstrisinin global baza taşındığını, profesyonellik ve sermayenin girdiğini, bu sayede başarı hızla geldiğini ifade ediyor.
- 25:45Kişisel Deneyimler ve Gelecek Planları
- Bir röportajdan sonra çevresinin ikiye ayrıldığını, birinci gruptakilerin komedyenlik konusunda destek verdiğini, ikinci gruptakilerin ise komedyenliği beceremeyeceğini düşündüğünü belirtiyor.
- Sinemada çok yavaş yavaş ilerlemek istediklerini, hemen bir takipçi olup çok film yapmanın riskli olduğunu düşünüyor.
- Stand-up'çıların arkalarında teknolojiyi kullanarak "vay be" dedirtmeleri gerektiğini, teknolojinin sahne deneyimini geliştirdiğini vurguluyor.
- 29:39Stand-up Komedyenlerin Sahne Seçimi
- Dünyada bazı stand-up komedyenlerin seyirci sayısını arttırmadığı, küçük komedi kulüplerinde daha iyi performans gösterdikleri belirtiliyor.
- Bazı komedyenlerin üç bin kişilik stadyumlarda sahne aldıkları, bu durumun komedyenin ruhu ve sunumuyla ilgili olduğu söyleniyor.
- Konuşmacı, bin veya iki bin kişilik sahnelerde de muhteşem performans gösterdiğini, ancak Kocaeli'de ikiyüz kişilik salonda yakın seyirci ve interaktif muhabbet sayesinde üç saatlik gösteriler yaptığını anlatıyor.
- 30:47Danilo ile Komedi Festivali
- Komedi Festivali'nde Danilo ile birlikte "Mideye giden, kalbe giden yol mideden geçer mi?" sorusunu seyirciye sordukları belirtiliyor.
- Danilo'nun enerjisinden yorulduğu, hayata karşı bir arzu olduğu ve değişmeyen enteresan bir Türkçe'si olduğu söyleniyor.
- Danilo'nun Türkçe konuşması bazen yorucu olsa da halk tarafından çok beğenildiği, konuşmacının ise yabancıların Türkçe konuşamamasının rahatsız etmediği belirtiliyor.