Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, çeşitli Türk edebiyatından hikayelerin okunuş formatında sunulduğu bir içeriktir. Videoda Ömer Seyfettin'in "Yüksek Ökçeler", bir genç kızın horoz hikayesi, İstanbul'daki deprem sonrası mahalle hayatı, Belkıs'ın rahatsızlığı, vapur yolculukları, köpek ve insanlık ilişkisi, bir serçenin hikayesi, Cabi Efendi'nin maceraları gibi farklı hikayeler yer almaktadır.
- Video, farklı karakterlerin yaşadığı olayları ve bu olayların toplumsal, psikolojik ve felsefi boyutlarını ele almaktadır. Hikayeler genellikle günlük hayattan kesitler sunarak, insan ilişkileri, aşk, yalnızlık, toplumsal değişim ve insanlık hakkındaki düşünceleri yansıtmaktadır.
- Videoda ayrıca İstanbul'daki deprem sonrası toplumsal değişim, vapur yolculuklarında aşk deneyimleri, köpeklerin insanlık için önemi, Cabi Efendi'nin her hadisenin sebebini arama yaklaşımı gibi konular işlenmektedir. Hikayeler genellikle karakterlerin yaşadığı zorluklar ve bu zorlukların ardından gelen değişimler etrafında şekillenmektedir.
- 00:21Hatice Hanım'ın Hayatı
- Hatice Hanım, on üç yaşındayken altmış altı yaşında bir kocaya vardığı için evlilikten nefret eden, genç ve dul kalmış zengin bir hanımcağızındı.
- On sene boyunca erkeği romatizma, balgam, pamuk, vantuz ve tentürdiyot yığınlarından yapılmış pis, asık çehreli bir heyula şeklinde görürdü.
- Hatice Hanım'ın başlıca merakı temizlik ve namusluluktu; köşkünü hizmetçileri Eleni ve Gülter ile her sabah temizler, aşçısı Mehmet'i tıraş ettirir ve beyazlar giymeye mecbur ederdi.
- 01:20Hatice Hanım'ın Temizlik ve Namus Merakı
- Eleni ve Gülter son derece namusluydu; kileri kilitlemez, paraları meydanda dururdu ve Mehmet konuşurken insanın yüzüne bile bakmazdı.
- Hatice Hanım köşkten hiçbir yere çıkmadığı için adamlarını teftiş eder, odaları dolaşır, tavan arasına çıkar ve mutfağa inerdi.
- Hatice Hanım, hizmetçilerinin komşuların hizmetçileri ve uşaklarıyla konuşmamasını isterdi, Mehmet bile bu nasihatı tutmuştu.
- 02:10Yüksek Ökçe Merakı ve Doktorun Tavsiyesi
- Hatice Hanım'ın temizlik ve namus merakından başka yüksek ökçe merakı da vardı, boyu kısa olduğu için evin içinde bile bir karışa yakın ökçeli iskarpinler giyerdi.
- Yüksek ökçelerle merdivenleri takır takır iner, ayağı burkulmadan koşar dururdu.
- Doktor, Hatice Hanım'ın baş dönmesi ve rahatsızlıklarının sebebinin ökçeler olduğunu söyleyerek onları çıkarıp yumuşak terlik giymesini tavsiye etti.
- 02:46Terliklerin Etkisi ve Hizmetçilerin Ahlakı
- Hatice Hanım doktorun tavsiye ettiği yünden terlikleri aldırdı ve iki gün içinde baş dönmesi geçti, dizlerinde ve baldırlarında sızı kalmadı.
- Vücudu rahat ettiği sırada ruhu derin bir azap duydu; dokuz senelik adamlarının iki gün içinde ahlakları bozulmuştu.
- Eleni'yi diş fırçasıyla ağzını yıkarken, Gülteri kilerde reçel kavanozunu boşaltırken, Mehmet'i et günü olmadığı halde bol bir sahan külbastığı yerken yakaladı.
- 03:23Hizmetçilerin Hırsızlıkları ve Hatice Hanım'ın Tepkisi
- Bir hafta içinde adamlarının on beşten fazla hırsızlığını ve yolsuzluğunu yakaladı, özellikle Mehmet'i komşu paşa'nın emire ile lengel pirinç pilavını atıştırırken görünce hiddetinden ne yapacağını şaşırdı.
- O gün her tarafı kilit kürek altına aldı, ancak ertesi gün hizmetçileri meydanda yoktu.
- Mutfağa girdiğinde Mehmet'in ocağın başında Eleni ve Gülter'i halattan bir kemer gibi sararak oturttuğunu gördü.
- 04:15Hizmetçilerin Sohbeti ve Hatice Hanım'ın Kararı
- Mehmet, Eleni'ye şeker getirmediğini, Gülter'e gece niçin gelmediğini ve helva yapıp sakladığını sordu.
- Hizmetçiler arasında "terlikler her işimizi bozdu, hanımın geldiği hiç duyulmuyor" gibi konuşmalar başladı.
- Hatice Hanım dayanamayıp gözlerini açtı, hizmetçilerini alçak hırsız ve namussuz olarak tanımlayarak evinden kapı dışarı etti.
- 05:17Yeni Hizmetçiler ve Hatice Hanım'ın Durumu
- Aşçı ve işçi artık eve ne kadar adam aldıysa hepsi de arsız, hırsız, yüzsüz ve namussuz çıkıyordu.
- Tam iki sene bir adam akıllısına rast gelmedi, malı mülkü varken hizmetçi üzüntüsünden zayıflıyor, sararıp soluyordu.
- Hatice Hanım, hizmetçilerinin hırsızlıklarını görememek için yüksek ökçeli iskarpinlerini giydi, ancak başı dönmeye başladı ve sesi işitilmeyen ökçesiz terlik giydireceğini düşünerek doktora kendini göstermiyordu.
- 05:57Fikrin Değişmesi
- Konuşmacı, bir genç kızın hatıra defterinden kopya edilen dünyanın nizamını anlatıyor.
- Bir ay geçmeden fikri birdenbire değişiyor ve annesine hak veriyor, dünyanın düzeninin bozulmayacağını düşünüyor.
- Konuşmacı, kocaya varmak konusunda kararlı olduğunu belirtiyor.
- 06:46Horozun Hayali
- Fikrinin değişmesine öldürdüğü horozun hayali sebep olmuş.
- Evvelki gece müthiş bir kabus geçirmiş, rüyada insan serbestken kabusda insan kımıldayamaz, ağzını açamaz, sesini çıkaramaz.
- Kabusda horozu karyolanın ayak ucuna konmuş, ağzında peynir topacı gibi bir şey tutuyor ve konuşmacıya taş fırlatıyor.
- 07:34Horozun Ejderha Dönüşümü
- Horozun gözleri ateşten bir mercan gibi kıpkırmızı parlıyor ve keskin keskin ötüyor.
- Horoz, konuşmacıya "Niye beni öldürdün?" diye soruyor ve konuşmacı korkudan cevap veremiyor.
- Horoz büyüyor, dev haline geliyor, kanatları tavanı kaplıyor ve parlak kıvılcımlı tüyleri altından bir zırh gibi görünüyor.
- 08:36Horozun Ejderha Olarak Konuşması
- Horoz, konuşmacıya "Demir pençelerinin altında karyolam zangır diyor" diyerek kendisini övüyor.
- Horoz, kendisinin miskin tavukların hepsinden güzel olduğunu, altın mantosu olduğunu, güneşten parlak gözleri olduğunu ve arslan'dan kuvvetli olduğunu söylüyor.
- Horoz, kümesin beyi, efendisi ve kralı olduğunu iddia ediyor.
- 09:43Horozun Tavuklara Zulmü
- Konuşmacı, horozun tavuklara zulmettiğini söyleyince, horoz bunu lütuftur, nimettir ve lezzettir diye savunuyor.
- Horoz, tavukların dövüldükçe sevindiğini, gagalandıkça neşelerinin arttığını ve birbirleriyle kavga etmediklerini söylüyor.
- Horoz, tavukların yumurtlamayı bırakıp obur kesildiklerini ve bir solucan için on tanesi, yirmi tanesi boğuşmaya başladığını iddia ediyor.
- 11:00Kabusun Sonu ve Rüya
- Horozun gözleri hiddetten tutuştu, ibiğinden kırmızı alevler çıktı ve kanatları şimşek gibi aydınlıklar saçarak gürledi.
- Kabus bozuldu, rüya başladı ve kocaman horoz konuşmacının saçlarını yoluyor, üstünü başımı didik didik ediyor.
- Konuşmacı karyoladan aşağı atılıp kapıya kaçarken horoz onu tutuyor, gagasıyla havaya kaldırıyor ve yere çarpar.
- 11:56Uyanış ve Acı
- Uyandığında içindeydi, yorgan aşağı düşmüş, baş yastığının bir tanesi göğsünde, saçları dağılmış ve vücudu kımıldayamıyor.
- Acının, korkunun, zulüm görmenin, dayak yemenin, gagalanmanın ve didiklenmenin mazlumun duyduğu bir lezzeti olduğunu düşünüyor.
- İstemeye istemeye yataktan kalkıp balkona sapıyor ve bahçenin perişan haline bakmaya başlıyor.
- 12:45Kümesin Durumu
- Bahçe tamamen harabeye dönmüş, tavuklar yumurtayı kesmiş ve duvar diplerindeki kötürüm gibi yatıyorlar.
- Konuşmacı, eski şen hayatın, eski gürültünün ve eski hareketin hep horozdan geldiğini anlıyor.
- Kümesin bir aylık tarihini aklından geçirdiğinde, tavukların dirliği ve düzeninin bozulduğunu görüyor.
- 13:18Horozun Önemi
- Vaktiyle tavuklar kümese girmiyor, horozlarken dövüşmezken şimdi birbirlerinin gözlerini oyuyorlar.
- Konuşmacı, tavukları semirtmek için zavallı zalim efendilerini öldürmüş, ancak onun zulmü aynen lütufmuş.
- Tavuklar biraz semirdiler ama hepsi arsız, yüzsüz, hırsız, tembel oldu, yumurtlamak kalktı ve gıt gıt gıdak sesleri kesildi.
- 13:49Yeni Horoz Arayışı
- Konuşmacı, yarın mutlaka bir horoz bulmalı olduğunu düşünüyor.
- Dayak, gürültü ve hareket başlayınca tavuklar bir yere toplanacak, uykuyu uygulamayı bırakıp yumurtlamaya koyulacak.
- Konuşmacı, kümesin düzenini bozmak olmayacağını ve tavukların bir aydır yumurtayı kestiğini anlatıyor.
- 15:04Dünyanın Düzeni
- Konuşmacı, kümesin düzenini değil, başka düzenleri de bozmamalı olduğunu söylüyor.
- Dünyanın düzenini de bozmaya gelmeyecek diyor ve annesi arkasından "deli kız" diye gülümsüyor.
- Horozsuz kümesin mezarlığa benzediğini ve bekarlık sultanlık olduğunu düşünüyor.
- 15:49İstanbul'un Deprem Sonrası Durumu
- Büyük deprem İstanbul'u altüst etmiş, eski duvarlar yıkılmış, çürük çatılar çökmüş.
- Sancaktar Hayrettin Mahallesi ile üstündeki Çınar Mahalle'si asırların ağırlığı altında ezilen vahşi bir harabe halini almış.
- Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nin avlusundan Koca Mustafa Paşa Caddesi'ne inen ince yolun duvarları da onbeş gün evvelki sarsıntıya dayanamamış.
- 16:30Kaymakam Mahmut Bey'in Konağı
- Kaymakam Mahmut Bey'in ölmüş olduğu, şimdi yerinde yeller esen, havuzlu viran bir arsa ve baldıran tarlası kalan ev, o vakit içinde kaymakamın kocası, zabit olan kızı ve yedi-sekiz yaşındaki torunu otururdu.
- Merhum Mahmut Bey, gençken Ankara'da dehşetli hırçınlıklar yaptığı için hükümet tarafından İstanbul'a sürülmüş, zorla asker yapılmış, Kırım Savaşı'nda yaralanmış ve Hezargrad'daki güvercile fabrikasına müdür olmuştu.
- Rus Muharebesi'ne girdikten sonra ihtiyarlamış, gözleri görmeyen Mahmut Bey, istirahat için İstanbul'a gelmiş ve bu konağı alıp yerleşmişti.
- 17:56Fatma Hanım'ın Konuğu
- Fatma Hanım, konağın büyük bahçesini bütün mahalleye açmış, on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurmuşlardı.
- Bahçe kapısıyla havuzun arasındaki düz meydana Fatma Hanım'ın çadırı dikilmişti, geceleri erkekler bir çergeye toplanırken kadınlar Fatma Hanım'ın çadırına doluyorlardı.
- Fatma Hanım bahçedeki cemiyette harem selamlık teşkilatını tatbik etmiş, yemek, içmek, iş, oturmak, uyku saatleri belirlenmişti.
- 19:06Deprem Sonrası Hayat
- Sabahları erkenden erkekler işlerine gidiyor, öğleye kadar her aile kendi işleriyle uğraşırken, öğleden sonra kadınlar toplanıp deprem hakkında son duyulan haberleri müzakere ediyorlardı.
- Balat'ta bir müneccim vardı ki onun her dediği çıkardı, mesela çarşamba günü ikindi zamanı bir deprem olacağını söylerdi.
- Bahçe halkı o saatte bahçenin ortasında küme olur, denizleri sararmış, nefesleri tıkanmış, müthiş sarsıntıyı beklerlerdi.
- 19:52Sabri Bey'in Hikayesi
- Fatma Hanım'ın bahçesine göçen ailelerin içinde can bakımından kazaya uğramış yalnız bir adam vardı, yirmi beş-yirmi altı yaşına giren Sabri Bey.
- Depremin akabinde eve koşunca anneciğinin ölüsünü bulmuş, cenazesi umumi felaket içinde tam iki gün kaldırılamamıştı.
- Fatma Hanım, dünya yurdunda tek başına kalan bu Sabri Beyi sokakta bırakmadı, bahçenin bir köşesinde küçük mini mini tek kişilik bir çerge kuruldu.
- 20:37Sabri Bey'in Değişimi
- Sabri Bey yemeğini dışarıda yiyordu fakat gelirinden rakıya başlamıştı, donuk, utangaç bir mizaç sahibi olan bu genç, yeni dadandığı bu içki sayesinde hoş bir meşrep sahibi olmuştu.
- Sabri bir hafta içinde bahçeyi düğün yerine çevirdi, anneciğinin ölümünü unutmuştu ve hatırlatanlara "dünyaya kim kazık dikecek, bugün var yarın yokuz" diyordu.
- Son zamanlara kadar hiç münasebette bulunmadığı mahallenin akşamcıları şimdi aziz arkadaşlarıydı, bu akşamcılar yedi kişiydi ve reisleri Sahip Bey'di.
- 21:37Akşamcılar ve Sabri Bey
- Akşamcılar arasında Nihat Bey ile Hamdi Efendi vakıflara giderlerdi, Hüsnü Efendi yağ tüccarıydı, Ali Usta yapı kalfasıydı, Rıdvan mahallenin yorgancısıydı.
- Arap Salih hem mahallenin yamacısı hem de Fatma Hanım'ın uşağı konağın altındaki dükkanların birinde bedava otururdu, meze tertibatını yapan ve arkadaşlarına her şeyi vaktinde hazırlayan bu adamdı.
- Depremden iki gün sonra sevgili annesinin ölümüyle deli gibi olan Sabri'yi Gümüş Halkalıya Arap getirmişti, mavi boyalı eski kagir binaya o ya deprem olursa diye girmekten ürkünce meyhaneyi deprem falan yıkamaz, burası pirden dua almıştır.
- 22:55Sabri Bey'in Yeni Hayatı
- Sabri Bey'in sesi güzeldi, tam Sancaktar yokuşuna gelinceye kadar okurdu, bahçeye sessizce girerler, herkes yemeğini yedikten sonra Saffet Bey'in yanına giderlerdi.
- Sabri'nin mizacı değişen, kadınlardan bile tanımayan kalmadı, zengin bir dayısı onu Galatasaray Sultanisi'nde okutmuştu fakat okulu tamamlayamadı.
- Okuldayken derslerden ziyade tiyatroya heves etmişti, Manukyan'ın, Hamdi'nin, Akdi'nin taklitlerini yapıyor, bütün hayvanların seslerini taklit edebiliyordu.
- 24:02Fatma Hanım'ın Bahçesi
- Fatma Hanım, zavallının felaketi büyük, bu dünyada kimsesi kalmadı, ne yapacağını bilmiyor, Sabri'nin coşkunluğunu hoş görürdü.
- Saat bir'e geldi mi, kadın, erkek, çoluk çocuk bütün bahçe halkı Sabri Bey'i beklerlerdi, mehtap da çıkmıştı.
- Fatma Hanım'ın bahçesinde eğlenildiğini duyan diğer virane sakinleri de akşamları misafirliğe gelmeye başladılar, bedevilik hayatı azıcık tesettür hırsını gevşetmişti.
- 25:00Belkıs'ın Kabusu
- Belkıs şiddetli bir kabus geçiriyor, sinirleri çekiliyor, kalbi sızlıyor ve başı ağrıyor.
- Hizmetçi kız Belkıs'ın feryatlarını duyunca yardım etmeye koşuyor ve doktor Şerif'i çağırıyor.
- Doktor Şerif, kadın hastalıkları uzmanı olarak iki sene önce mektepten çıkmış ve büyük şöhret kazanmış bir doktor.
- 26:34Doktor Şerif'in Ziyareti
- Yarım saat sonra iri yarı bir delikanlı olan Doktor Şerif odaya giriyor ve Belkıs'ı doğrultuyor.
- Doktor Şerif, Belkıs'ın ıstıraplarını unutturmak için uzun bir gevezelik yapıyor ve kadın hakları hakkında konuşuyor.
- Doktor Şerif, Belkıs'a bir reçete yazıyor ancak reçetede gram miktarı gibi bir şey yok, sadece çeşitli yaşam tarzı tavsiyeleri var.
- 31:39Doktor Şerif'in Aşk Hikayesi
- Doktor Şerif, aşk deneyimini yaşamadığını ancak aşkı yoktur iddiasını güdenlerden olmadığını belirtiyor.
- On beş senedir birbirinden ayrılmayan bir çift tanıyor ve onların aşkının değişmediğini gözlemliyor.
- Doktor Şerif, bu çiftin hayatını öğrenip derin bir aşk romanı yazmayı planlıyor.
- 34:18Cam Sap'ın Açıklaması
- Doktor Şerif, Cam Sap'ın yemeğe geldiği bir gece onları Fenerbahçe'de görüyor.
- Cam Sap, çiftin kim olduğunu biliyor ve onların evlenmediklerini, on beş senedir nişanlı olduklarını söylüyor.
- Kızın babası, Muhsin Bey'in zengin olduğunu ve para kazandığında nikahı kıyacağını belirtiyor, Muhsin Bey ise metelik gezer ve bu teklifi yapamıyor.
- 37:40Doktor Şerif'in Düşünceleri
- Doktor Şerif, çiftin adada oturduğunu görünce canı sıkılıyor ve eve dönmeye karar veriyor.
- Eve gelinceye kadar yolda, hayattaki hakiki şahısları kahraman diye almanın münasebetsiz olduğunu düşünüyor.
- "Ey aşk, sen yalnız şairlerin hayalinde misin?" diye sorguluyor.
- 38:19Vapur Yolculukları ve Birinci Sınıf Kamara
- Konuşmacı, yaz geceleri yıldızlı ve rüzgarsız bir gökyüzünde, sahilsiz ve yıldız akisleriyle süslenmiş bir denizin üzerinde geçecek vapur yolculuklarını macera sahnesi ve aşk perdesi olarak düşünür.
- Konuşmacı, birinci sınıf yolculara özgü kamara bileti alır ve bu mevki için verilecek birkaç yüz frankın, birkaç bin frank'ın kazandıramayacağı başarıları temin ettiğini düşünür.
- Konuşmacı, okulda okuduğu zamanımdan beri birinci sınıf yolcularına mahsus asil ve saygın salonunda, özellikle yazın batıdan gelen güzel ve şuf kadınlara ve macera arayan artistlere rastladığında heyecan ve sevinç duyar.
- 39:35Gençlik Anıları ve Aşk Deneyimleri
- Konuşmacı, onyedi yaşındaki müthiş deli dolu ve bunalımlı günlerini, ilk aşk başarısını ve mavi ve büyük gözleri olan bir artistle yaşadığı macerayı hatırlar.
- Gençliğin sarhoş edici ve şafağı andıran ilkbaharında, girişken, cesur ve kahraman olduğunu, masum ve tembel şairlerin on senede tamamlayamayacakları aşkın aşamalarını yirmidört saat içinde tamamladığını anlatır.
- Konuşmacı, asıl tabi ve değerli aşkın tesadüfi seyahat aşkları olduğunu, çıkarcı ve sanat zevklerinden yoksun evliliğe benzer sıkıcı ilişkilerin irade dışı tehlike teşkil etme olasılığının olmadığını belirtir.
- 41:37Vapur Yolculuğu ve Dikkat Çeken Yolcu
- Konuşmacı, birkaç ay evvel İstanbul'dan ayrılıp birinci sınıf yolculara mahsus kamarasında seyahat ederken, alt kısmı kaba ve şişman, üst tarafı narin, ince ve uzun başlı, solgun ve asabi bir çehre olan bir kadını dikkatini çeker.
- Kadının ciddi kadınlara özgü tatlı bir şirinliği ve mahsus güzelliği vardır, siyah gözleri altın bir gözlüğün camları arkasından daha fazla parlıyor gibi görünür.
- Kadın düşünceli ve üzgündür, kimseyle konuşmaz, yalnız değildir çünkü yanında kaplumbağa renginde ve orta büyüklükte bir buldog köpeği vardır; hep beraber geziyorlar, beraber oturuyorlar, köpek uyurken sahibi kitap okuyor veya düşünüyor.
- 42:39Seyahatin Zorlukları
- Konuşmacı, etrafında gezinmeye başlayarak bir bahane bulmak için fırsat arıyor ancak bulamıyor.
- Aynaroz açıklarını geçtiklerinde bulutsuz ve mavi bir gökyüzü altında, tatlı ve tahrik edici bir hava altında seyahat ediyorlar.
- Seyahatin boş ve kuru kalmak tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu hissediyor ve sert, asabi, kuru ve kömürlü bir elle yüzü sıkılmış, yorulmuş, siyah buruşukluklar içinde kalmış olan çirkin bulldog öfkesini üzerine çekiyor.
- 43:14Bulldog ve Kadının Karşılaşması
- Sabah yemeğini sabırsız ve acı çeken bir adam iştahsızlığıyla yedikten sonra güverteyi gezmeye çıkıyor.
- Kıç tarafta bir şezlonga uzanmış, iğrenç bir tuluma benzeyen buldog kucağında olan güzel ve genç bir kadını görüyor.
- Kadının bu pis köpeği kucağına alması ve sevmesi karşısında can sıkıntısı belirsiz bir öfkeye dönüşüyor.
- 43:56İntikam Planı
- Kadının kucağından zorla köpeği almak, güzelce dövmek ve denize fırlatıp atmak istiyor.
- Bu eylemin sonucunda zarar ziyan davası talep edilebileceğini düşünse de, köpeğin haksız yere kavuştuğu sevginin intikamını almış olacağını düşünüyor.
- Muhakeme ederek bu tecavüzden vazgeçiyor ancak artan hiddeti geçmiyor ve kadının tabiatsızlığını yüzüne vurmak istiyor.
- 44:46Kadınınla Konuşma
- Elleri cebinde, dalgın ve cesaretli bir seyyah vaziyetiyle nazik ve mütebessim kadının önünde duruyor.
- Kabalığını affedilmesi için özür dileyerek, kadına bir soru sormak istediğini söylüyor.
- Kadın, nazik ve beklenmedik bir gülümsemeyle cevap veriyor ve konuşmacının kişiliğine ait bir şey sormak büyük bir küstahlık olduğunu belirtiyor.
- 45:35Köpeğe Sevgi Nedeni
- Konuşmacı, kadına neden bu çirkin ve pis köpeğe bu kadar sevgi gösterdiğini soruyor.
- Kadın, köpeğin ölmüş ebeveynden kalma bir yadigar veya kaybedilmiş bir saadetin hatırası olmadığını, sadece köpek olduğu için sevdiğini söylüyor.
- Kadın, bütün köpekleri sevmek ve öpmek istediğini ancak bunun mümkün olmadığını belirtiyor.
- 46:44Köpeğin Önemi
- Kadın, köpeğin insanlığın banisi olduğunu ve bugünkü maddi ve fikri medeniyetin sebebi olduğunu söylüyor.
- İlerlemenin, ilmin, fennin, felsefenin ve mevcut her şeyin varoluş sebebi olmazsa olmazı olduğunu belirtiyor.
- Gelişmiş insanlar olarak, bütün mahlukat ve mevcudat üzerindeki üstünlüğümüzü köpeğe borçluyuz diyor.
- 47:36Kadının Çılgınlığı
- Konuşmacı, kadının bir mecnun, bir çılgın olduğunu düşünüyor ve kaçmak istiyor.
- Kadın, köpek olmasaydı bugün dünya yüzünde insan göremeyeceklerini söylüyor.
- Konuşmacı, kadının detaylı öğrenmek istediğini ve bir ders vereceğini belirtiyor.
- 48:10Doğu ve Batı Karşılaştırması
- Kadın, konuşmacının Doğu'dan bir veba rüzgarı gibi gelen ve kökleşen görüş ve inanca karşı Batı'nın bir asırdan fazladır mücadele ettiği halde hala galip gelemediğini söylüyor.
- Doğu'dan gelenlerin bilimsel ve teknolojik gerçekleri üzerinde tartışmaya gerek görmeyecek kadar ihtiyaçları yokmuş gibi yaşadıklarını belirtiyor.
- Batı teknolojisinin temellerini ısrarla kendilerine mal edip, onların da gökyüzünden gönderilmiş olduğunu iddia ettiklerini söylüyor.
- 48:53Batı Bilimcileri Hakkında
- Kadın, Hegel, Darwin, Nobel, Rabon, Carl Woh, Rossi, Samsung, Scodler gibi yazar ve düşünürlerden bir kelime diline geçmediğini söylüyor.
- Bu bilim insanlarının isimlerinin küfür sayıldığını ve fen ve tabi ilimlerden tamamıyla habersiz olduklarını belirtiyor.
- Dünyanın yaradılış ve gelişimiyle ilgili hiçbir fikrinin olmadığını, en yeni fikirlerinin en aşağı on asırlıktır ve gerçeği araştırma eğiliminden kesinlikle yoksun olduklarını söylüyor.
- 49:50İspanyollar ve Doğulular
- Konuşmacı, kadının sinir bozucu konuşmalarının korkunç ve büyük bir günaha yol açacağını düşünüyor ve lafını kesmek istiyor.
- Kadının yüzüne karşı dindar ve mübarek İspanyolların saygıdeğer ismini fırlatıyor.
- Kadın, İspanyolları batının lekesi ve yüz karası olarak nitelendiriyor.
- 50:35Köpeğin İnsanlığı Meydana Getirme
- Kadın, köpeğin insanlığın kurucusu olduğunu söylüyor.
- İlk insanların gayet zayıf olduklarını ve kendilerini savunacak aletler ve düşünceden yoksun olduklarını belirtiyor.
- 51:00İnsanların Vahşi Yaşamı
- İnsanlar el değmemiş ormanlarda ve vahşi vadilerde küçük topluluklar halinde yaşıyorlardı.
- Soğuklar, fırtınalar, tufanlar ve yıldırımlar onları yok edemiyordu, ancak aslanlar, kaplanlar, kurtlar ve yılanlar onları en değerli gıda edinmişlerdi.
- İnsanlar düşünme kabiliyetinden yoksundu, dil oluşmamıştı ve ilkel duygularıyla tek heceli seslerle ifade ediyorlardı.
- 52:34Köpeklerin İnsanlara Katkısı
- Bir yırtıcı hayvan, iştahını bastırdı ve meyvelerle beslenen insanların yanına geldi, onlara dost oldu.
- Köpek yaklaşan yırtıcı canavarı havlayarak haber veriyor, insanlar kaçıyor ve yok olmaktan kurtuluyorlardı.
- Köpek asırlarca insanlara hiç ayrılmadan arkadaşlık etti, taştan ve tunçtan silahlar yapılana kadar onlara bekçi ve korumacı oldu.
- 53:18İnsanların Gelişimi
- Köpeklerin dostluğu ve fedakarlığı sayesinde insanlar yok olmaktan kurtuldu, beyinleri gelişti ve ilkel silahlarıyla korkunç hayvanları perişan ettiler.
- Topluluklar meydana getirerek birbirleriyle uğraşmaya başladılar ve köpekler atlara, koyunlara bekçilik ederek mağaraları ve evleri korudu.
- İnsanların beyinleri geliştikçe köpeğin sadakati arttı, görevleri çoğaldı ve ona karşı duyulan takdir ahlaki ve manevi bir fedakarlık haline dönüştü.
- 54:03Köpeklerin Günümüzdeki Rolü
- İnsanlar bilinçli topluluklarına girdiğinde köpekler sınırlarda kaleleri, şehirlerde sokakları, dağlarda kuleleri bekledi.
- Köpekler bugün bile koyunları, çiftlikleri, köyleri ve yazlıklarını koruyor, medeniyetin düşmanlarını arıyor ve takip ediyor.
- İnsanlar zeka ve düşünce yönünden üstünlük sağlayan birçok galibiyet ve varoluş sebeplerinin köpek olduğunu bilmiyorlar, onu aşağılamaya ve dövmeye kalkıyorlar.
- 55:12Köpeklerin İnsanlık İçin Önemi
- Köpek olmasa topluluklar, memleketler, halklar, saadet, servet, müesseseler ve şimendiferler olmayacaktı.
- Köpek insanlığı akıl ve kuvveti yokken kurtardı, ona sağladığı huzurlu hayatla beyninin gelişmesini ve her şeye galip gelmesini temin etti.
- Konuşmacı, hasta ve asabi bir kültürlü kızın sıtma yatağında sayıkladığı saçmalıklara benzeyen şeylerden pişmanlık duyduğunu belirtiyor.
- 56:47Kuzey Kutbu'nda Kar
- İngiliz edebiyatından intikal eden bir hikaye anlatılıyor, müthiş bir kışta her taraf donmuş durumda.
- Kar sadece evlerin çatılarını değil, toprağın üstünü de örter ve bazen bir metreyi geçebilir.
- Bazı soğuk memleketlerde patates ve yer elması gibi bitkiler toprak altında kendi kendine yetişir, güneşe ihtiyaçları yoktur.
- 58:37Kar Zamanında Serçe
- Kar her tarafı beyaz bir keçe gibi örtmüş, toprağı görmek için karları süpürmek gerekiyordu.
- Sokaklarda kaldırım döşeli olduğu için yenecek bir şey bulunmazken, gıdasını yerden alan hayvanların durumu kötüydü.
- Bir bahçenin ortasında mini mini serçecik titreyip duruyordu, bir haftadır bir şey yememişti ve açlıktan ölmek üzereydi.
- 1:00:10Serçenin Kurtuluşu
- Allah'ın gözünden kaçmayan serçenin can çekişmesi, fırtına tipi bora içinde bir sürücü atı tarafından görüldü.
- Kırmızı renkli, kuyruğunun ucuyla alnının orta yerinde beyaz lekeler olan at, serçenin bir metre yetmişbeş santimetre uzağından geçerken taze gübre bıraktı.
- Serçe gübre yığınını görünce mahmur gözlerini açtı, sıçradı ve içindeki arpaları birer birer yuttu, böylece donmuş ayaklarını hareket ettirdi ve kanatlarını kımıldattı.
- 1:01:56Serçenin Sonu
- Bahçeye çıkan bir çocuk, elinde av tüfeğiyle serçeye nişan aldı ve tetiği çekti.
- Serçecik vuruldu ve ölüsü karların üzerine düştü.
- Hikayenin dersi: İnsan bir halt ettiği zaman damın üzerine çıkıp bağırmamalıdır.
- 1:02:38Rose ile Tanışma
- Konuşmacı, tesadüf olarak Rose ile tanıştığını ve onu sevdiğini anlatıyor.
- İzmir'in iki sınıf otellerinden birinde kalırken, karşıdaki odaya gelen iri mavi gözlü, sarı saçlı Fransız kızı Rose ile tanıştı.
- Rose, Paris'ten bir Ermeni doktorunun peşine takılmış, doktorun ailesi kabul etmemiş ve şimdi memleketine dönmek için vapur bekliyordu.
- 1:03:44Rose ile Evlilik
- Bir hafta içinde dost olan konuşmacı ve Rose, bir ay geçmeden anlaştılar.
- Paris'teki ailesinden para geldiği halde gitmedi, konuşmacı ile birleşti ve ikinci kordonun arkasında küçük bir apartman kiraladılar.
- Rose sokağı gezmeyi sevmiyordu, sabahtan akşama kadar evin işleriyle uğraşıyor, temizlik merakını delilik derecesine getirmişti.
- 1:05:01Koton'un Hastalığı
- Saadetlerin rüyadan başka bir şey olmadığı, konuşmacının saadetinin de çok sürmediği anlatılıyor.
- Koton adlı köpeği fena halde hastalandı, yemiyor, içmiyor, oynamıyor, sürekli yatıyor, zayıflıyor ve eriyordu.
- Rose da konuşmacı kadar üzgündü ve Koton'un verem olduğunu düşünüyordu, ne kadar baytar varsa hepsine gösterdiler ama hiçbir fayda vermedi.
- 1:05:53İtalyan Baytarın Tavsiyesi
- Rahmi Aziz, köpeğini kaybetmek istemeyen kişiye Avrupalı bir baytar bulmasını tavsiye ediyor.
- Konuşmacı, bu tavsiyeyi paradoks olarak kabul etse de, felaket zamanında ümitsizlikte en çürük temeller üzerine ümit bina etmenin tesellisi olduğunu düşünüyor.
- Punto'da sığır vebası uzmanı olan ihtiyar bir İtalyan baytar bulunuyor.
- 1:06:42İtalyan Baytarın Muayenesi
- İtalyan baytar, köpeğin cesedini kucağına alıp gözlerine, ağzına bakıyor ve tüylerini kokluyor.
- Baytar, köpeğin üzerine bir avuç pire koymasını tavsiye ediyor ve bu ilacı yıkamamasını söylüyor.
- Konuşmacı, baytarın tavsiyesini alay ederek reddediyor ve hiddetleniyor.
- 1:08:44Pirelerin Etkisi
- Konuşmacı, incir tüccarının çuval deposunda pireler buluyor ve köpeği depoya bırakıyor.
- Bir gün sonra köpeği görmeye gittiğinde, köpek canlanmış ve ayağa kalkmış durumda.
- Rose, köpeğin tekrar hayata geldiğini görünce çok seviniyor ve bir hafta boyunca köpeği yıkamıyor.
- 1:09:53İtalyan Baytarın Açıklaması
- Konuşmacı, baytarın evine gidip köpeğin iyileştiğini söylüyor ve muayene ücretini ödüyor.
- Baytar, hastalıkların sebeplerini bulmak gerektiğini, sadece ilaç vermek yerine sebebi tespit etmenin önemli olduğunu anlatıyor.
- Baytar, pirelerin hayvanların üzerinde vazifeleri olduğunu ve köpeğin pireleri yıkandığı için rahatsız olup hareket etmediğini açıklıyor.
- 1:12:23Baytarın Felsefesi
- Baytar, sineklerin, farelerin, vızvızların ve kedilerin vazifelerini anlatıyor.
- Darwin'in hakikatlerini ve organların vazifelerini detaylı bir şekilde açıklıyor.
- Türklerin vücut için lüzumlu olan parçaları keserek vazifelerini bozduğunu, örneğin koltuğun altındaki kılların ciğerleri korumak için önemli olduğunu söylüyor.
- 1:14:00Cabi Efendi'nin Felsefesi
- Cabi Efendi, her sabah güneş doğmadan sokağa çıkıp dünyanın ahvalini tetkik ediyor.
- Kitapları hakikatin üstüne gelişigüzel yığılmış kerpiçler olarak görüyor ve hakikati kitapta değil, hayatın kendisinde buluyor.
- Cabi Efendi, kitap gibi gazeteleri "metelik tuzağı" olarak adlandırıyor ve gözle görmediği şeye inanmıyor.
- 1:16:28Bahar ve Cabi Efendi
- Bir bahar sabahı Cabi Efendi, bahçedeki çitlembik ağaçlarının üstünden doğan güneşi görüyor.
- Baharı Allah'ın dünyayı kullarına sevdirmek için yarattığını düşünüyor.
- Cabi Efendi, baharın geçici olduğunu ve birkaç hafta sonra çiçeklerden ve kokulardan eser kalmayacağını söylüyor.
- 1:17:50Cabi Efendi'nin İstanbul Seyahati
- Cabi Efendi, arılarla insanları hatırlayarak, her iki kesimin hacimlerinde farklılık olduğunu fark eder.
- Üsküdar'a gitmeyi düşünen Cabi Efendi, Topkapı tramvayına atlayarak şehre doğru yola çıkar.
- Üsküdar vapuruna binen Cabi Efendi, Kız Kulesi'ni görünce çok etkilenir ve oraya gitmeyi planlar.
- 1:20:18Mermer Tezgahlı Marangoz
- Ahmediye'den Karlık Bayırı'na giderken, temiz ve geniş bir marangoz dükkanına dikkat çeker.
- Dükkanın mermerden büyük, narin bir tezgahı karşısında şaşırır ve marangoza sorar.
- Marangoz, dükkanı kendisinin yaptırdığını ve tezgahı mermerden koydurduğunu söyler.
- 1:22:33Marangozun Mahareti
- Marangoz, yirmi senelik marangoz olduğunu ve onbeş sene mermer tezgah üzerinde çalıştığını belirtir.
- Cabi Efendi, tezgahın satında hafif bir çizgi bile olmadığını görünce şaşırır.
- Marangoz, birinci ustası olduğunu, vuracağı yeri iyice görür ve hiç yanılmadığını söyler.
- 1:23:35Cabi Efendi'nin Tepkisi
- Cabi Efendi, marangozun maharetinin düşüncesizliğinden kaynaklandığını söyler.
- Marangoz, Cabi Efendi'nin hakaretini kabul etmeyip kabalaşır ve dükkandan çıkar.
- Cabi Efendi, marangozun düşüncesizliğini kendisi için bir meziyet sanarak yanılmaz dikkatini elinin maharetine atfettiğini düşünür.
- 1:25:04Cabi Efendi'nin Planı
- Cabi Efendi, marangoza yarın keserini tam yerine yapıştıramayacağını ve mermer tezgahını kıracağını söyler.
- Marangozun adının Ali Usta olduğunu, Atik Valide Bostanı'na bitişik kırmızı aşı boyalı tek katlı yedi numaralı evde oturduğunu öğrenir.
- Cabi Efendi, Ali Usta'ya mermer tezgahını kırdırmak için bir plan yapmaya karar verir.
- 1:26:21Kuzunun Pişirilmesi
- Cabi Efendi, kasaba'dan kesilmiş bir kuzu satın alır ve Moskoflu'nun fırınına götürür.
- Kuzuyu iki saatte kızartacağını öğrenince, büyük toprak kap aldırır ve kuzuyu fırına attırır.
- İki saat boyunca kuzu pişerken, çavuş deresine çıkan yokuşu tırmanarak Atik Valide Bostanı'na ulaşır.
- 1:27:20Kuzu Gönderisi
- Usta bir kuzu kızarttı ve gönderdi, kapı yarım açıldı.
- Kalın, beyaz, çıplak iki kol daha beyaz elleriyle kuzu kabını içeri aldı ve kapıyı hızla çarparak kapadı.
- Cabi Efendi gülümsedi ve mermer tezgaha ellerini ovuşturdu, gözleri isabet etmemiş, alçak kapının üstündeki silik rakama kaçtı.
- 1:27:54Ali Usta'nın Evine Gitme
- Cabi Efendi İstanbul'a geçmedi, Akpazarı'ndaki Hacı Hüseyin'in hanımına gitti ve temizce bir oda kiraladı.
- Geceyi Üsküdar'da geçirecekti ve meşhur marangoz Ali Usta'nın evine geç gelmek adetiydi.
- Ali Usta'nın evine girdiğinde şaşırdı çünkü sofranın başına çökünce karısı kuzu nereden esti sana sormalı dedi.
- 1:28:21Karı-Koca Kavga
- Karısı, merhum eski Kasımpaşa imamın üvey kızıydı ve pek çabuk hiddetlenirdi.
- Ali Usta hiçbir şeyi unutmadığını söyledi ve karısı çamaşır yıkarken bir adamın mermer tezgahla geldiğini anlattı.
- Karı-koca kuzu yüzünden güzel bir kavga ettiler ve Ali Usta bu nefis kuzudan bile ağzına bir lokma koyamadı.
- 1:29:38Sabah ve Tezgahın Kırılması
- Sabah namazını kılmadan dükkanına indi ve kepenkleri açtı, dalgındı ki köşede kendini gözetleyen Cabi Efendi'yi bile görmedi.
- Her zamanki gibi keserini eline aldı, dünden kalan işini mermer tezgahın üstüne koydu.
- Kaldırdığı keskin keseri çatla da indirince gözleri açıldı, el kadar bir mermer parçası tezgahtan kopmuş, yere fırlamıştı.
- 1:30:19Cabi Efendi'nin Açıklaması
- Cabi Efendi, dün kovduğu küçük ihtiyarı görünce şaşırdı ve "Hani sanatını, neredeydin?" diye sordu.
- Cabi Efendi, düşüncesizliğinin neticesi olan dikkatini o ana kadar kendisinde bir meziyet sayan bu adama acıdı.
- Cabi Efendi, kuzuyu kendisinin gönderdiğini, Ali Usta'yı biraz düşündürmek için yaptığını söyledi ve ona dalgınlıkla bazen dikkat hastasını kaybettiğini anlattı.
- 1:31:19Cabi Efendi'nin Yolculuğu
- Bir saat sonra Cabi Efendi, Harem İskelesinin koyu lacivert dalgalarında sallanan köhne bir kayığa bindi.
- Dün gitmeye karar verdiği Kız Kulesi'nin niye deniz ortasına yapıldığını keşfedecek ve bunun asıl sebebini bulacaktı.
- Bu sabah erkenden Nada'nın birine dikkatin hakikatini öğretebildiği için o kadar memnundu ki.