• Buradasın

    Thomas Mann'ın "Venedik'te Ölüm" Kitabının Okuması

    youtube.com/watch?v=tjFKsJMG7Zo

    Yapay zekadan makale özeti

    • Bu video, Thomas Mann'ın "Venedik'te Ölüm" adlı eserinin sesli okunuşu formatında sunulmaktadır. Ana karakter Gustav von Ashinbach, 19. yüzyılın ilkbaharında Münih'te yaşayan, asalet unvanıyla tanınan ve "Frederick", "Maja" ve "Sefil" gibi eserlerle tanınan bir Alman yazar olarak tanıtılmaktadır.
    • Video, Ashinbach'ın bir gün boyunca yaşadığı olayları kronolojik olarak anlatmaktadır. Önce Münih'teki yaşamı, ardından Adriyatik Denizi'ndeki bir adaya geliş, Venedik'e yolculuğu, Excelsior Otel'de konaklaması ve son olarak plajda geçirdiği zaman detaylı şekilde aktarılmaktadır. Anlatı, Ashinbach'ın yalnızlık, güzellik ve insan ilişkileri hakkındaki düşüncelerini ve Venedik'teki deneyimlerini konu almaktadır.
    • Videoda ayrıca Ashinbach'ın kişisel hayatı, aile geçmişinden, eğitiminden ve sanat kariyerinden bahsedilmekte, eserlerindeki ahlaki ve estetik dönüşüm anlatılmaktadır. Plajda Polonyalı bir çocuk olan Accio (Tadzio) ile karşılaşması ve Rus ailesiyle yaşadığı gerginlikler de anlatının önemli unsurlarıdır.
    00:14Gustav von Ashinbach'ın Gezintisi
    • Gustav von Ashinbach, 50. doğum gününden beri taşıdığı asalet unvanıyla, 19. yüzyılın ilkbaharında Münih'te evinden bir başına uzunca bir gezintiye çıkmıştı.
    • Öğleye kadarki saatleri dolduran zorlu çetin, çalışmadan sinirleri gerilen yazar, kafasındaki yaratıcı mekanizmanın kesilmeyen işleyişini önleyememişti.
    • Mayıs başları, yağışlı ve soğuk geçen haftalardan sonra aldatıcı bir yaz bastırmıştı, ağaçların yaprakları henüz tek tük belirmişti.
    02:05Kuzey Mezarlığı'nda Karşılaşma
    • Tramvay durağında ve çevresinde tesadüfen kimsecikler yoktu, Föhring'de bir taşıt görülmüyordu.
    • Bizans yapısı cenaze merasim binası sönmekte olan günün son ışıkları içinde sessiz yatıyordu, binanın cephesinde Rumi haçlar ve açık renkli hiyeroglif benzeri süslerle bezenmiş kitabeler vardı.
    • Ashinbach, revakın açık merdiveni sağlı sollu bekleyen apokaliptik hayvan heykellerinin yukarısında, hiç de sıradan olmayan haliyle düşüncelerine bambaşka bir yön veren bir adam gördü.
    03:28Yabancı Adamın Görünümü
    • Adamın bronz kapıdan çıkarak binanın içinden mi geldi, yoksa sokaktan gelip farkına varmadan yukarı mı çıktığı anlaşılmıyordu.
    • Boyu oldukça uzun, zayıf, sakalsız, bıyıksız, dikkati çekecek kadar küt burunlu, kızıl saçlı tiptendi ve süt beyaz ve çilli teni onda da görülüyordu.
    • Bavyeralı değildi, başını örten geniş ve düz kenarlı hasır şapka ona uzaklardan gelen yabancının bir görünümünü veriyordu.
    04:04Yabancı Adamın Özellikleri
    • Omzunda Bavyera tarzı bir sırt çantası taşıyordu, üzerine kaba çuha gibi görünen sarımtırak bir spor elbise, sol kolunda gri bir yağmurluk, sağ elinde eğik baston olarak yere dayadığı demir uçlu bir baston vardı.
    • Başının açık spor gömleğinden dışarı fırlamış, ince boynunda gırtlak çıkıntısını kuvvetli ve çıplak gösterecek şekilde yukarı kalkmış, küt burnuna hiç yakışmayan iki dikey ve enerjik çizgiyle, renksiz kızıl kirpikli gözleri keskin bakışlarla ufka dikilmişti.
    • Duruşunda her şeyi bir bakışta hakim bir şekilde kavrayan, cüretkar, hatta vahşi bir izlenim vardı, dudakları kısa kalıyor, etlerine kadar açıkta olan işleri dudakların arasında beyaz beyaz uzun uzun sırıtıyordu.
    05:45Seyahat Arzusu
    • Ashinbach, yabancının görünüşündeki göçebelik mi etkilemişti hayalini, yoksa maddi-manevi başkaca bir güç mü vardı ortada?
    • Ruhunda tuhaf bir genişleme hissetti, bir çeşit serseri, bir huzursuzluk, delikanlılara özgü uzaklara susamış bir özlem.
    • Seyahat arzusu bir nöbet gibi bastırmış, bir tutkuya dönüşmüş, adeta bir sanrı haline gelmişti.
    06:32Hayal Gücü ve Seyahat Arzusu
    • Arzusunun içine bakan bir göz açılmış, çalışma saatlerinden beri henüz durulmamış olan hayal gücü çeşitliliği içindeki yeryüzünün hep birdenbire hayaline getirmeye çalıştığı bütün harikaları ve dehşetleri için bir sergi açmıştı.
    • Müthiş bir manzarayı gerçek gözleriyle görüyordu sanki, gök kubbenin altında kesip sisiyle ıslak, gür bitkili, görkemli tropikal bir bataklık bölge.
    • Orada tabak gibi açılmış süt beyaz yüzen çiçekler arasında fırlak omuzlu, yağmur yumru gagalı yabancı kuşlar sığlıklarda başları yana çevrili, hiç kıpırdamadan duruyorlar, bambu kamışlığının boğum boğum kamışlar arasında pusuda bir kaplanın gözleri ışıldıyordu.
    07:56Ashinbach'ın Geçmişi ve Seyahat Arzusu
    • İstese dünyadaki dolaşım araçlarından yararlanma imkanlarına sahip olalı beri seyahat etmeye, insanın istemediği halde ara sıra başvurmak zorunda kaldığı bir sağlık önleminden başka bir gözle bakmamıştı.
    • Benliğinin ve bütün Avrupa'yı benimsemiş ruhunun kendisine yüklediği ödevlerle alacalı bulacalı dış dünyanın meraklısı olamayacak kadar fazlasıyla meşgul, yaratma sorumluluğuyla çok yüklü, eğlenceden yana çok gönülsüz yeryüzü hakkında herkesin çevresinden pek ayrılmaksızın edinilebileceği görüşle yetinmiş, Avrupa'dan dışarı çıkmak şöyle dursun, hiçbir zaman böyle bir arzu bile duymamıştı.
    • Hayatı bitişe doğru gittiğinden sanatçıların duyduğu o bitirememe korkusu ki işlerini tamamlayamadan ve kendini tam anlamıyla teslim etmeye hazır olmadan saatin durabileceği yönündeki o kaygı artık sadece bir kuruntu olarak öteleyemediği için dışarıdaki varoluşu kendisi için bir vatan haline gelen bu güzel kentle, dağlardaki kurduğu ve yağmurlu yaz aylarının geçirdiği kaba saba kır eviyle yetiniyordu sadece.
    08:59Seyahat Arzusunun Mantığı
    • Bu kadar geç kalmış, bu kadar ani bir esintiyle gelen arzu, hemen az sonra mantığı ve gençliğinden bu yana alışılageldiği nefsine hakim olma duygusu sayesinde derli toplu ve akla uygun bir çerçeveye alındı.
    • Krevine göç etmeden önce hayatını bağladığı eserini bir noktaya kadar götürmeyi aklına koymuştu, kendisini işinden aylarca uzakta tutacak olan dünyayı dolaşma düşüncesi, ona alabildiğini temelsiz planlarına çok ama çok aykırı geliyordu.
    • Böyle bir şey cidden söz konusu bile olamazdı, bununla beraber böyle ani bir ayrılışın hangi nedenden ileri geldiğini de çok iyi biliyordu, kaçmak arzusuydu bu.
    09:40Eser ve Seyahat Arzusu
    • Kendisini itiraf ettiği şey, uzaklara, yeniliklere, kurtulmaya, yüklerden sıyrılmaya, unutmaya duyduğu özlemdi ki kaçmak eserinden.
    • Donuk, soğuk ve hummalı bir ödevle sınırlanmış her günkü yerlerden uzaklaşmak işini seviyordu.
    • İnatçı, gururlu ve kaç kez denenmiş iradesiyle, kimselerin bilmemesini ve eserinin hiçbir şekilde hiçbir tükenme, gevşeme belirtisiyle dışa vurmasını istemediği gittikçe artan o yorgunluğu arasındaki sinirleri yıpratan, her gün yeniden tazelenen savaşı da seyrediyordu.
    11:12Yazarın İç Çatışması
    • Yazar, ustalığından emin hissetmesine rağmen, eserini kıvılcımlı ve parıltılar saçan bir dehanın belirtilerinden yoksun buluyor ve okurların daha çok zeka parıltılarından hoşlandığını görüyor.
    • Yazar, kırlarda yemeğini pişirecek hizmetçi kız ve uşakla küçük evde yalnız kalmaktan korkuyor ve yazın çekilebilir hale gelmesi için seyahat etmeyi düşünüyor.
    • Yazar, yataklı vagonda bir gecelik yolculuk ve güneyde tatil kentinde üç-dört hafta sürecek bir siesta planlıyor.
    13:16Gustav Ashmbach'ın Hayatı
    • Gustav Ashmbach, Prusya Kralı Friedrich'in hayatı üzerine aydınlık ve güçlü düzyazı destanı, "Maja" adlı roman ve "Sefil" başlıklı kuvvetli hikayenin yaratıcısı olarak tanınıyor.
    • Silezya eyaleti kasabalarından gelen Ashmbach, yüksekçe bir adliye memurunun oğlu olarak dünyaya gelmiş ve ataları kralın hizmetinde namuslu bir hayat sürmüşler.
    • Yazarın ailesinde daha derin bir ruh zenginliği bir vaizin şahsında kendini göstermiş, daha hızlı kan ise Bohemyalı bir orkestra şefinin kızı olan annesinden gelmişti.
    14:53Ashmbach'ın Sanat Hayatı
    • Ashmbach, erken olgunlaşmış olmasa bile, tok sözlülüğü ve kendine özgü çekici konuşmasıyla topluluk karşısına çıkabilecek olgunluk ve yetkiyi elde etmişti.
    • Lisesinde kendisine bir isim yapmış, on yıl sonra yazı masasında oturarak mevkiinin bilincine varmayı ve ününü kullanmayı öğrenmişti.
    • Dehası, tuhaflıklarından olduğu kadar bayağılıklardan da uzakta, geniş okur kitlesinin güvenini ve müşkülpesentlerin ilgisini kazanabilecek gücü gösteriyordu.
    16:02Ashmbach'ın Kişisel Özellikleri
    • Ashmbach, gençliğinde tembellik ve tasasız avarelik bilmemiş, otuzbeş yaşlarındayken Viyana'da hastalandığı sırada bile "öteden beri hep böyle yaşamıştır" denilmişti.
    • Yaradılışça güçlü kuvvetli olmadığı, sürekli dinmeye kendini zorladığı halde, cesurca ahlaki davranış övgüye değerdi.
    • Doktorlar çocuğun okula gitmesini doğru bulmamış, evde özel öğrenim görmesinde ısrar etmişlerdi.
    17:13Ashmbach'ın Sanat Anlayışı
    • Ashmbach'ın en sevdiği söz "dayanmaktı" ve Frederick romanı ona göre aktif-pasif erdemin ta kendisi saydığı bu kaçınılmaz ödevin destanıydı.
    • Dehasının kendisine yüklediği ödevleri taşımak için en çok gereksindiği şey disiplindi ve bu disiplin baba tarafından bir miras olarak gelmişti.
    • Kırk-elli yaşlarında bile güne erkenden soğuk su dökmekle başlıyor ve uykusunda topladığı güçleri iki-üç sabah saatinde sanat sunağına sunuyordu.
    18:24Ashmbach'ın Eserlerinin Oluşumu
    • Ashmbach'ın epik tomarları toplu bir gücün ve uzun bir soluğun eseri sanılması affedilir bir hataydı, aslında bu eserler kısa günlük çalışmalar halinde yüzlercesinin üst üste dizilmesiyle büyüklüğe ulaşmıştı.
    • Eserlerin mükemmel oluşları, yaratıcı'nın doğduğu eyaleti fethedeninkine benzer bir irade ve azimle, yıllar yılı hep bir ve aynı eserin heyecanı içinde dayanmalarından doğuyordu.
    • Önemli bir fikir vermenin derhal geniş ve derin bir etki yaratabilmesi için, eser sahibinin kişisel hayatıyla çağdaş kuşağın genel kaderi arasında gizli bir yakınlık ve uyum bulunmaktadır.
    20:19Ashmbach'ın Kahramanları
    • Ashmbach'ın tercih ettiği yeni ve çeşitli kılıklarda tekrarlanan kahraman tipi, kılıç ve mızraklarla vücudu delik deşik olurken gururlu bir utançla dişlerini sıkarak kımıldamadan ayakta duran, aydın ve delikanlılığını aşamamış bir erkeğin verimidir.
    • Sebastian figürü bütün sanatın değilse de burada sözü edilen sanatın en güzel sembolüdür.
    • Ashmbach, bitkinliğin sınırında çalışan, ağır yükler altında yorgunluktan yıpranmış oldukları halde hala ayakta durabilen, zayıf ve çelimsiz ama iradelerinin direnmesi sayesinde varlıklarını büyüklük taslamaya zorlayan çalışma bağnazlarının yazarıydı.
    22:43Aşinbah'ın Sanatsal Gelişimi
    • Aşinbah, zamana karşı delikanlıca ve kabaca davranmış, zamanın ayartmalarına uymasının sonucunda güçsüzlüklerini göstermiş, ancak kendi iddiasına göre doğuştan vakara kazanmıştı.
    • Geniş burjuva tabakları edebiyatta canlı ve zihni yormayan bir realizmden hoşlanırken, Aşinbah problemli ve hoşgörüsüz bir gençti.
    • Aşinbah'ın eserleri, genç sanatçıları sanatın kuşkulu iç yüzü hakkında kinizmleriyle ağzı açık bırakmıştı.
    24:02Aşinbah'ın Felsefi Yaklaşımı
    • Soylu ve mert bir ruh, bilginin keskin ve buruk çekiciliğine karşı körleşir ve olgunlaşmış adamın iradeyi, eylemi, duyguyu ve tutkuyu felce uğratmaya hizmet ettiği takdirde, bilgiyi inkar etme kararları gençliğin derinliğini sığlık anlamına getirir.
    • Aşinbah'ın meşhur sefil hikayesi, devrin çürük psikolojisine karşı bir tiksinti boşalması olarak yorumlanabilirdi.
    • Aşinbah'ın eserlerinde güzellik duygusunun ve eserlerine açık ustalık ve klasiklik damgası vuran soylu, duruk sadelik ve biçim verme oranının artışı, yeniden doğuşun düşünsel bir sonucu olabilir.
    26:42Aşinbah'ın Sanatsal Dönüşümü
    • Geniş bir topluluğun güven ve ilgiyle izlediği bir gelişme, şöhretin yüklediği sorumluluklardan uzak ve sönük gerçekleşen bir gelişmeyle aynı olamaz.
    • Aşinbah'ın eserlerinde resmi ve didaktik bir eda belirmiş, üslubu daha sonraki dönemlerde model olacak bir kesinliğe, işlenmiş bir klasiğe dönüşmüş, yaşlanmakta olan yazar geleneğinin Louis'yi hatırlamak istediği gibi üslubunu temizlemişti.
    • Aşinbah, eğitim örgütlerinin okullar için yazdırılan okuma kitaplarına ondan seçme parçaları almış, Alman prensi Friedrick'in şahsına özgü bir asalet ünvanı vermesine reddetmişti.
    28:13Aşinbah'ın Kişisel Hayatı
    • Aşinbah, Münih'e yerleşmiş, dehaya binde bir nasip olan itibarlı bir burjuva hayatı yaşamaya başlamıştı.
    • Genç yaşlarda okumuş bir ailenin kızıyla yaptığı evlilik, kısa bir mutluluk döneminin ardından karısının ölümüyle sona ermişti.
    • Aşinbah'ın erkek çocuğu olmamıştı, kızı evliydi.
    28:40Aşinbah'ın Fiziksel Özellikleri
    • Gustav von Aşinbah, ortadan biraz daha kısa boylu, koyu kumral saçlı, sakalsız ve bıyıksızdı.
    • Çelimsiz gövdesine göre başı biraz büyük duruyordu, tepede seyrekleşen, yanlarda gürleşip ağaran albaro saçları yarık yarık, adeta yara izleriyle kaplı yüksek bir anlı çevriliyordu.
    • Çerçevesiz altın gözlüğünün köprüsü güçlü ve soylu bir kartal burun köküne gömülmüştü, ağzı büyüktü, kah gevşiyor, kah birden darlaşıp geriliyordu.
    29:30Aşinbah'ın Sanatsal Etkisi
    • Aşinbah'ın fizyonomik oluşumu, zahmetli ve hareketli bir hayatın eseri olarak sanat tarafından devralmıştı.
    • Sanatçının kişisel hayatı bakımından da sanat, hayatın üst dereceye çıkarılmasıdır, verdiği mutluluk daha derin, eritip bitir işi daha çabuk olur.
    • Dış hayat bakımından bir manastır yalnızlığı yaşayanlarda bile zamanla çılgın bir tutku ve hazlarla dolu bir hayatın kolay kolay yaratamayacağı bir yumuşama, aşırı bir duygusallık, sinir gevşekliği ve sinir merakı meydana getirir.
    30:46Aşınbah'ın Adadan Ayrılışı
    • Aşınbah, Adriyatik Denizi'nde İstria kıyılarına yakın bir adada karar kıldı, ancak köy halkı yabancı aksanla konuşuyor ve yırtık pırtık giyiniyordu.
    • Adanın denize bakan kısmında güzel yarıklarıyla büyük kaya blokları bulunuyordu, ancak yağmur ağır ve hava ufukları dar, Avustralyalılarla dolu bir otel vardı.
    • Aşınbah, ruhunda bir itiliş ve özlem hissederek, vapur tarifelerini incelediğinde hedefi gözlerinin önünde beliriverdi ve iyi seçilmemiş bu yerden ayrılacağını bildirdi.
    31:58Venedik'e Yolculuk
    • Aşınbah, adaya gelişinden bir buçuk hafta sonra süratli bir motorla sisli bir sabah saatinde askeri limana bırakıldı ve Venedik seferine hazırlanan bir geminin güvertesine ayak basması bir oldu.
    • İtalyan bandıralı, görmüş geçirmiş, eski tip isli yaslı bir gemide, kambur ve üstü başı kirli bir tayfa tarafından sırıtkan bir nezaketin yanı sıra zorla gördüğü ambarda, mağara benzeri ve yapay şekilde aydınlatılmış bir kamerada, eski moda sirk direktörleri suratlı, keçi sakallı bir adam bilet kesiyordu.
    • Aşınbah, Venedik'e gitmek için bilet aldı ve adam, Venedik'in hem tarihi hem de bugün şirinliğiyle aydınlar için dayanılmaz cazibesi olduğunu söyleyerek onu oraya götürmek için şeref duyduğunu belirtti.
    34:20Geminin Güvertesi
    • Aşınbah güverteye döndü, bir kolunu küpeşteye dayamış, geminin kalkışını görmek için rıhtıma birikmiş aylak halkı ve güvertedeki yolcuları seyrediyordu.
    • İkinci mevki yolcuları kadınlı erkekli başkası arasında sandıklarla denkleri altlarına almışlar, çömelmiş oturuyorlardı.
    • Birinci mevki güvertesindeki kalabalık, İtalya'ya bir gezinti için bir araya gelmiş Polalı tüccar yardımcıları olacak taşkın neşeli bir gençler grubuydu.
    35:11Sahte Züppe
    • Açık sarı son moda yazlık elbiseli, kırmızı kravatlı, kenarları fiyakayla yukarı kıvrık panama şapkalı biri, çırlak sesiyle taşkınlıktan yana hepsini bastırıyordu.
    • Aşınbah, bu delikanlılığın sahte olduğunu anladı; yaşlı bir adamdı, gözleri, ağzı kırışıklıklar çevriliyordu, yanaklarındaki soluk kırmızılık allıktı, alacalı bir bezle sarılmış hasır şapkanın altındaki kestane rengi saçları peruk, boynu göçmüş, sinirleri meydana çıkmış, üst dudağına konmuş bıyıkla çenesindeki bam telleri boyanmıştı.
    • Aşınbah, bu adamın ihtiyar olduğunu, onların züppece, alacalı giyinişini hakkı olmadan taklit ettiğini, onların aralarında bulunuşuna doğal ve alışık bir gözle bakıyor, ona ışıklarıymış gibi davranıyor, şakacı muştalarına kızmadan karşılık veriyorlardı.
    36:52Geminin Kalkışı
    • Aşınbah, içinden birdenbire bir duygu koptu ve geminin ağır ve kara gövdesinin yavaş yavaş rıhtım duvarlarından ayrıldığını fark etti.
    • Rıhtım ile bordo arasında kirli parıltılar yapan su şeridi, makinelerin ileri geri işlemeleri sonucu pus pus genişliyor ve ağır manevralardan sonra vapur başbodoslamasını engin'e doğru çeviriyordu.
    • Aşınbah sancak tarafına geçti, kambur kendisine bir şezlong kurmuştu ve lekeli frayla bir kama ona ne emrettiğini sordu.
    37:30Yolculuk
    • Kurşun yedi gök, rüzgarsa nemli liman ve adalar geride kalmış, çok geçmeden puslu ufuklarda kara namına her şey silinmişti.
    • Rutubetten şişmiş kömür tozu toprakları yıkanmış ve kurumak bilmeyen güverteye yağıyordu, daha bir saat geçmeden yağmur başladığı için tenteler gerildi.
    • Pardesüüne bürünmüş, kucağında bir kitapla seyyah saatlerin akışından habersiz oturuyordu, yağmur dinmişti ve çadır bezi çatıyı kaldırdılar.
    38:25Yemek ve Venedik
    • Öğleye doğru yapılan ısrar üzerine hafif bir yemek yemeye, sağında solunda yataklı kamaralarının kapılarının bulunduğu koridorunsu yemek salonuna indi.
    • Orada başucunda yemeğini yemeğe oturduğu zaman, masanın sonunda ihtiyar olan da dahil olmak üzere tüccar yardımcıları saat on'dan beri hovarda kaptanla kadeh tokuşturuyorlardı.
    • Yemek bir şeye benzemiyordu, Aşınbah çabucak yiyip kalktı ve güverteye çıkıp göğü görmeye, Venedik üzerindeki göğün daha aydınlık olup olmayacağını anlamaya can atıyordu.
    39:00Venedik'in Görünümü
    • Aşınbah, şehir onu hep doğru bir gökle karşılamıştı, fakat gök ve deniz bulanık ve kurşun gibi kalıyor, zaman zaman puslu bir yağmur serpiştiriyordu.
    • Deniz yolundan bir başka Venedikle, karadan gittiği zamankinden farklı bir Venedikle karşılaşmak olasılığına boyun eğdi.
    • Bakışlarını uzaklara dikmiş, kara gözleyerek pruva direğine dayanmıştı ve hülyasının kubbe ve çan kuleleri vaktiyle bu dalgalardan çıkmış o melankolik ve coşkun ruhlu şairi düşündü.
    39:53Venedik'e Varış
    • Vapur, sağda basık bir kıyı ve plajlar adası olan Deniz Kulağına geldi.
    • Karantina motorunu beklemek için bir saat beklediler ve Venedik'e hem gelmiş hem de gelmemişlerdi.
    • Genç Polalılar askeri boru sesleriyle milliyet duygularını gösterirken, ihtiyar beyni şaraba dayanamamış, sarhoş olmuştu.
    41:54Venedik'in Göz alıcı Görünümü
    • San Marco Kanalı'nda tekrar seyrine devam eden gemi, Republica'nın fantastik yapılarını, sarayın görkemini ve Ahlar Köprüsü'nü gösterdi.
    • Aşinma, Venedik'e karadan gelip istasyondan girmenin bir sarayı arka kapıdan dalmak anlamına geldiğini düşündü.
    • Motor durduğunda gondollar sıkışarak sokuldu ve gümrük memurları görevlerini yaptı.
    42:46Gondol Yolculuğu
    • Haşimbat, deniz kenarında oturmayı düşündüğü için kendisini ve eşyasını şehirle Lido arasında işleyen gondol istedi.
    • İhtiyar, ayrılık iltifatları yağdırmak için ruhunda sarhoşluğun azdırdığı karanlık bir itiş duyan iğrenç ihtiyarın yılışıklıklarından kurtulamadı.
    • Aşinma, gondolcünün ayakları dibinde, uç tarafa düzgünce yerleştirilmiş eşyalarının karşısında oturdu.
    46:48Gondolcünün Karakteri
    • Gondolcu, sevimsiz ve kaba saba bir adamdı, maviler giyinmiş, beline sarı bir kuşak sarmış, başına hasır şapka geçirmişti.
    • Yüzünün biçimiyle küt burnunun altındaki açık kumral kıvırcık bıyıkları onun bir İtalyan olduğunu hiç de göstermiyordu.
    • İşin hakkıyla yapamayacağı sanılacak kadar çelimsiz olduğu halde, her çekişte bütün vücudunu kullanarak küreye büyük bir çabayla asılıyordu.
    47:37Yolculukta Karşılaşılan Zorluklar
    • Aşinma, Lido'ya gittiğini ve sadece San Marco'ya geçmek üzere gondolle bindiğini söyledi.
    • Gondolcu, vaporettoyla gidemeyeceğini, çünkü vaporettonun eşya almadığını söyledi.
    • Aşinma, gondolcünün sertliği ve gururu dayanılır gibi olmadığı için geri dönmesini istedi, ancak gondolcu cevap vermedi.
    49:08Aşinbah'ın Yolculuğu
    • Aşinbah, davanın basit bir para sızdırmaktan ibaret olduğu ihtimali onu sıkıyordu ve görev duygusu ya da gurur değiş yerindeyse bunu önleyebilme düşüncesi ona yeni bir atılım yapmak için motivasyon sağlıyordu.
    • Gondolcu, Aşinbah'ın Lido'ya gitmek istediğini duyunca, onu güzelce götürdüğünü söyleyerek onu yatıştırdı.
    • Yolculuk sırasında yanlarında kadın erkek müzikli korsanlarla dolu bir sandal belirdi ve turistlerden bahşiş koparmak amacıyla suların üstünden sessizliği şarkılarla dolduruyorlardı.
    50:36Lido'ya Varış
    • Aşinbah, kente giden bir vapurun dümen suyundan sallanarak Lido'ya girmişlerdi ve iki belediye çavuşu elleri arkalarında, yüzleri körfeze dönük kıyıda geziniyorlardı.
    • Aşinbah, kancalı ihtiyarın el vermesiyle gondol'den iskeleye çıktı ve eşyalarını rıhtımda bir el arabasına konmuş buldu.
    • Gondolcu ortadan kaybolmuş ve kancalı ihtiyar, ehliyetsiz olduğunu söyleyerek Aşinbah'a bedava geldiklerini belirtti.
    51:41Oteldeki Konaklama
    • Aşinbah, adayı ikiye bölerek plaja uzanan, meyhaneler, çarşı ve pansiyonlarla dolu bulvar boyunca yürümeye başladı.
    • Otele girdiğinde, kendisini hizmete hazır bir iltifatla karşılayan Fransız biçimi bir frak giymiş, siyah bıyıklı, kısa boylu, alçak sesli, son derece nazik bir adamla karşılaştı.
    • Keskin kokulu çiçeklerle süslenmiş, yüksek pencereleri engin denize bakan, kiraz ağacı mobilyalarla döşeli hoş bir oda gösterildi.
    52:48Suskunluğun Etkisi
    • İçine kapanık, suskun birinin gözlem ve izlenimleri daha bulanık olmakla beraber daha derinlere işler, düşünceleri daha ağır ve gariptir ve daima hüznün gölgesini taşır.
    • Suskunluğunda derinleşir, önem kazanır, bir olay, bir serüven, bir heyecan olurlar.
    • Yalnızlık, özgünlüğü, o cesurca ve yadırgatıcı güzelliği şiir yaratır, aynı zamanda ters, orantısız ve saçma olanı, izin verilmeyeni de yaratır.
    54:24Oteldeki Topluluk
    • Aşinbah, Excelsior oteline doğru gezinti rıhtımı boyunca yürüdü ve akşam yemeği için elbise değiştirme vakti gelmişe benziyordu.
    • Salona indiğinde, otel müşterilerinden büyük bir kısmını birbirlerine yabancı, birbirlerine karşı yapmacık bir ilgisizlik içinde ama hepsi de yemeyi bekler halde orada toplanmış buldu.
    • Karşısında geniş, hoşgörülü, birçok şeyi içine alan bir ufuk açılıyordu; büyük dünya dillerine ait sesler birbirine karışıyor, bulaşıyordu.
    55:33Polonyalı Aile
    • Aşinbah, hemen yakınında Lehçe konuşulduğunu duydu ve çocuklukla gençlik çağı arasında bir grup, bir mürebbiye gözetimi altında hasır bir masanın çevresinde toplanmışlardı.
    • Onbeş eksi onyedi yaşlarında gösteren üç kızla, aşağı yukarı on dördünde uzun saçlı bir erkek çocuğu vardı.
    • Aşinbah, oğlanın sessiz bir güzellikte olduğunu gördü; bal sarısı saçlarla çevrelenmiş şirin bir sessizlikteki solgun yüzü, çekme burnu sevimli ağzı, tatlı ve tanrısal bir bakar taşıyan edasıyla Craig dünyasının en soylu çağından kalma heykelleri hatırlatıyordu.
    56:27Aile Üyelerinin Giyinişleri
    • Bu kardeşlerin giyinişlerinde ve geri kalan her şeylerin etkisini göstermiş pedagojik görüşler arasındaki prensip farkı dikkate çekiyordu.
    • En büyüğüne yetişkin gözüyle bakılabilecek üç kızın giydirilişi yakışıksız denecek kadar kapalı ve iffetli olmuştu; kurşuni renkte, yarı uzun, zevksiz ve kasten kötü biçilmiş kıyafetleri, vücutlarının bütün zarafetini gizliyor ve bastırıyordu.
    • Erkek çocuğun hüviyetini hoşgörünün, şefkatin belirlediği açıkça görülüyordu; güzel saçlarına makas vurmaktan çekinmişlerdi, saçları diken çıkaran çocuk heykelindeki gibi kıvrım kıvrım alnına ve kulaklarına dökülüyor, hatta ensesine sarkıyordu.
    58:45Yemek Zamanı
    • Topluluk gitgide dağılıyor, müşteriler cam kapıdan yemek salonuna gidiyorlardı.
    • İçeride servise başlanmıştı ama genç Polonyalılar hasır masalarının başında hala kımıldamadan oturuyorlar.
    • Kısa boylu, iri yarı, kırmızı yüzlü bir mürebbiye sonunda kalk işareti verdi ve salona giren, açık griler giyinmiş, incilerle son derece zengin süslenmiş uzun boylu bir kadına doğru bir reverans yaptı.
    59:29Polonyalı Aile ve Aşinbach
    • Polonyalı ailenin annesi hafif pudralı saçları, sade elbisesi ve inci köpekleriyle yüksek rütbeli bir Alman memurunun karısı gibi görünüyordu.
    • Çocuklar annelerinin elini öpmek için eğildiler, anneleri ise mürebbiye'ye Fransızca bir şeyler söyleyip cam kapıya doğru yürüdü.
    • Aşinbach, çocukların disiplinli ve görev dolu bir tonda hareket ettiğini görünce ruhunda garip bir heyecan duydu.
    1:01:03Yemek ve Gece
    • Aşinbach küçük bir masaya yerleştirildi ve uzun süren yemek boyunca soyut ve metafizik konularla oyalandı.
    • Yemekten sonra parkta vakit geçirdi ve geceyi derin fakat çeşitli rüyalarla dolu bir uykuyla geçirdi.
    • Ertesi gün hava düzelmedi, rüzgar karadan esiyordu ve deniz büzülmüş gibi görünüyordu.
    1:02:56Kahvaltı ve Polonyalı Kızlar
    • Aşinbach saat dokuzda kahvaltı odasına gitti ve orada Polonyalı kızlarla mürebbiyelerini gördü.
    • Kızlar donuk sarı saçları, kızarık gözleri ve katı mavi keten elbiseleriyle dimdik oturuyor, birbirlerine reçel dolu bir kavanoz uzatıyorlardı.
    • Aşinbach, kızların rahat düşkünü olduğunu ve istedikleri kadar uyumakla ayrıcalık tanındığını düşündü.
    1:04:23Polonyalı Çocuğun Güzelliği
    • Polonyalı çocuk cam kapıdan geçerek sessizlik içindeki salonu çaprazlamasına geçti ve kardeşlerinin olduğu masaya geldi.
    • Çocuğun yürüyüşü hafif, narin ve mağrurdu, yarı yolda başını iki kere salona çevirerek çocuklara özgü utancıyla hareketleri daha da güzelleşmişti.
    • Aşinbach, çocuğun göğsünün kırmızı ipek fiyonklu, boynunun beyaz, sade, dik bir yakayla kaplı mavi-beyaz çizgili bürümcük bir bluz giydiğini ve yüzünün paros mermerlerini sarımtırak parlaklığı, ince kaşları ve koyu örtülü eros başı gibi eşsiz bir çekicilik içinde durduğunu gördü.
    1:06:09Plaj ve Kültür Manzarası
    • Aşinbach otel adamlarının hizmete hazır ilgilenişleri arasında salondan geçerek büyük taraçadan aşağı indi ve plajın otel müşterilerine ayrılmış kısmına gitti.
    • Plajda boz renk ve dümdüz deniz, bata çıka yürüyen çocuklar, yüzenler ve kumların üzerinde uzanmış insanlar vardı.
    • Plajda tente kabinlerin önünde oyun hareketleri, tembelce dinlenmeler, ziyaret ve sohbetler, çıplaklığın yanı sıra özenli bir sabah şıklığı da göze çarpmaktaydı.
    1:07:47Rus Ailesi ve Deniz
    • Plajın sınırlarını oluşturan kabinlerden birinin önünde bir Rus ailesi yayılmıştı; sakallı erkekler, pörsük kadınlar, şövalye önüne oturmuş baltıklı bir matmazel, iki çocuk ve hizmetçi kadın.
    • Rus ailesi hayatın tadını çıkararak orada yaşıyor, hoplayıp sıçrayan çocuklarına sesleniyor, İtalyanca alaycı ihtiyarla şakalaşıyor ve birbirlerinin yanaklarını öpüyorlardı.
    • Aşinbach, denizi seyrediyordu; çok çalışmış, dünyanın çeşitliliği karşısında basitin koynuna sığınmayı özlemiş sanatçının sessizlik gereksiniminden ve parçalanmamasına duyduğu yasak görevlerinden kaynaklanıyordu.
    1:09:15Aşınma'nın Gözlemleri
    • Aşınma, kusursuz uğruna dinlenmenin mükemmelin de dinlenmeye can atması gerektiğini düşünüyor.
    • Derin hayallere daldığı sırada, kıyının ufuk çizgisinde sol yandan gelen kumların içinde yalınayak yürüyen güzel bir Polonyalı çocuk görür.
    • Çocuk, pantolonun dizlerine kadar sıvalı, ince ve uzun bacaklarıyla suda yürümeye hazırlanmış, yavaş fakat ayakkabısız gezmeye alışıkmış gibi hafif ve mağrur yürüyordu.
    1:09:55Aşınma'nın Tepkisi
    • Aşınma, Rus ailesini görür görmez yüzü öfkeli bir nefret bulutuyla kapandı, alnı karardı ve ağzı yukarı kalktı.
    • Kaşları sert çatıldı, gözleri içeri çökmüş ve hiddetli bir kin ifadesi taşıyordu.
    • Aşınma, onları adamdan saymayan bir omuz hareketi yaparak düşmanlarına sırtını döndü ve başını çevirmeye zorladı.
    1:10:44Aşınma'nın Duyguları
    • Aşınma hem neşelenmiş hem de sarsılmıştı, mutluydu ve kendi halindeydi.
    • Hayat sahnesine karşı bu çocuğa bağnazlık, boş tanrısallığı insani ilişkilerle doldurulmuş, sadece gözlere ziyafet bir kıymetli doğa eserini daha derin bir dikkate değer kılmıştı.
    • Aşınma, çocuğun ismini "accio" veya "accui" şeklinde ahenkli heceden iki doğru dürüst kelime işlemedi, ismin kulağa hoş gelişini sahibine uygun buldu.
    1:11:57Aşınma'nın Mektupları
    • Aşınma, memnun mektuplarına ve kağıtlarına döndü, gezilerde kullandığı ufak komple yazı dosyasında dolma kalemi elinde gelen mektuplardan bazılarını cevaplandırmaya başladı.
    • Çeyrek saat olmuştu ki, karşılaştığı durumların içinde tadını çıkarmaya en değer olan bu durumdan zihnen uzaklaşmayı günah saydı.
    • Kağıtlarını ve kalemini bir yana bırakarak yine denize döndü ve şezlongun arkasına dayamış olduğu başını sağa çevirdi.
    1:12:40Accio'nun Arkadaşları
    • Göğsündeki kırmızı fiyonk sayesinde Accio'yu ilk bakışta buldu, ötekilerle birlikte kum şato'nun ıslak hendegi üzerinde eski bir tahta parçasını köprü olarak yerleştirmeye çalışıyor.
    • Accio'nun yanında on kadar arkadaşı vardı, lehçe, Fransızca ve Balkan dilleri karışık bir lisanla konuşuyorlardı.
    • Accio'nun en yakın bendedesi ve dostu, Polonyalı, siyah saçlı, briyantinli keten elbisesi kuşaklı, gürbüz bir oğlan olan Jascu'du.
    1:13:34Kum Şato İşinin Tamamlanması
    • Kum şato işi tamamlanınca her ikisi kol kola plaj boyunca yürüdüler.
    • Accio, güzel arkadaşını öptü ve Aşınma'nın içinden parmağıyla onu tehdit etmek geçti.
    • Aşınma, Accio'ya "bir yıllığına gezilere çık, iyileşmen için en az bu kadar zamana ihtiyacım var" diye tavsiye etti.
    1:13:58Kahvaltı ve Düşünceler
    • Aşınma, bir satıcıdan aldığı iri olgun çileklerle kahvaltı etti, güneş gökteki buğu tabakasını delememekle beraber, hava ekinoksu ısınmıştı.
    • Zihni uyuşuklukla sarılıyor, fakat duyu organları denizdeki sessizliğin görkemli ve uğultulu zevkini tadıyorlardı.
    • Hangi ismin Accio'ya yakın bir söylenişi olduğunu araştırmak, bulmak, bu ciddi adama kendine layık, tam anlamıyla zihnini dolduracak bir görev gibi geliyordu.
    1:14:42Accio'nun Yüzme
    • Aşınma, denizin ötelerinde başını ve yüzerken kürek gibi kullandığı kolunu gördü, deniz enginlere kadar dümdüz uzanıyordu.
    • Accio, karşı koyan suları ayaklarıyla çırpıp köpürterek, geriye atılmış başıyla koşa koşa dalgaları geçti.
    • Aşınma, bu canlı varlığın bluğ çağının edası ve burukluğu içinde gökle denizin derinlerinden gelen narin bir tanrı kadar güzel sular sızan perçemleri ile dalgaların çıkışını seyretmek, insana mitolojik düşünceler esin veriyordu.

    Yanıtı değerlendir

  • Yazeka sinir ağı makaleleri veya videoları özetliyor