Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, Sabahattin Öğretmen'in bir romanının sesli okuma formatında sunulmuş bölümüdür. Ana karakterler arasında Ömer (postane muhasebesinde çalışan memur), Nihat (zayıf ve sinirli genç), Macide (müzikle ilgilenen bir öğrenci), Bedri (müzik öğretmeni), Emine Teyze, Emin Kamil (şair mirasyedi) ve İsmet Şerif (muharrir) bulunmaktadır.
- Video, Kadıköy'den köprüye hareket eden bir vapur güvertesinde başlayan hikayeyi anlatmaktadır. Ömer'in vapurda gördüğü Macide ile tanışması, Macide'nin müzik eğitimi ve Bedri ile olan ilişkisi, ardından Ömer'in Beyazıt'taki kahvede Emin Kamil ve İsmet Şerif ile yaşadığı edebi sohbetler hikayenin ana hatlarını oluşturmaktadır. Hikaye, hayatın anlamı, para, aşk ve edebi felsefi tartışmalar gibi konuları ele almaktadır.
- Romanda Macide'nin ailesinin zorlu ekonomik durumu, orta mektepteki müzik eğitimi ve Bedri ile olan gizli duygusal bağları detaylı olarak anlatılırken, Ömer'in hayatına etki eden insanlar ve düşünceleri de önemli bir yer tutmaktadır. Video, karakterlerin iç dünyalarını, hayallerini ve yaşadığı zorlukları konu alan felsefi bir yapıya sahiptir.
- 00:09Vapur Güzergahında İki Arkadaş
- Öğleden evvel saat onbirde Kadıköy'den köprüye hareket eden vapurun güvertesinde iki genç oturmuş konuşuyorlardı.
- Delikanlı, şişmanca, açık kumral saçlı, beyaz yüzlü, açık kahverengi miyop gözleri olan biriydi; arkadaşına ve denize bakıyordu.
- Arkadaşının düz ve uzun saçları arkaya atılmış, soluk yüzlü, ufak tefek, zayıf kolları olan, sinirli hareketlerle mütemadiyen oynayan bir gençti.
- 01:15Üniversite Hayatı Hikayesi
- Şişmancası, tarih müderrisinin sorularını cevaplayamayan bir kızı ve arkasında oturan Ümit'i anlatıyordu.
- Profesör, kızı mezun etmek için soruları kendisi cevaplamıştı.
- Arkadaşına "Hayat beni sıkıyor, hiçbir şey istemiyorum, hiçbir şey bana cazip görünmüyor" diyerek iç sıkıntısını ifade ediyordu.
- 02:34Varoluş Sorgulamaları
- İnsanın bir şey yapması gerektiğini düşünse de, yaratmanın yoktan var etmek olduğunu ve insanın kendi bilgisi dışında hiçbir şey yaratamayacağını savunuyordu.
- Yıldızların beş bin senede ziyasını göndermesine rağmen, eserlerin beş yüz sene sonra unutulacağını ve eserler yazarak ebedi olmaya çalışmanın akıllıca olmadığını düşünüyordu.
- "Yapabileceğimiz tek şey ölmek" diyerek, ancak bu şekilde iradesini tam bir şey yapmakla kullanmış olabileceğini belirtti.
- 04:41Arkadaşın Tepkisi
- Arkadaşı, "Ömer, paran var mı? Bu akşam bir akı içelim" diyerek pişkin bir tavırla yanıt verdi.
- Ömer'in paranın olmadığını, ancak birini kafesleyebileceğini söyledi.
- Dairelerin Darülfünuna devam eden memurları yakalarından atmak için bahane aradığını, özellikle postanede çalışanların durumunun kötü olduğunu belirtti.
- 05:44Para ve Ruh Halinin İlişkisi
- Nihat, para enteresan bir şey olduğunu, cebinden bir lira alıp saatlerce seyrederken, onun fevkalade olmadığını, sadece hünerli çizgiler ve bir resim içerdiğini anlattı.
- İç sıkıntısı ve manasızlık hissiyle karşılaşıldığında, depresyon kelimesine yapışıp iç sıkıntısının denizinde bocalarken, bir dosttan borç almanın ruh halini değiştirebileceğini anlattı.
- Para, ruhumuzun ucuz bir bedel mukabilinde takla atmasını sağlayabilecek bir şey olduğunu, bu değişmenin sebebinin gökyüzündeki bir bulut, rüzgar veya zekice bir fikir gibi görünmek isterken aslında para olduğunu belirtti.
- 08:38Vapurda Karşılaşma
- Nihat ve Ömer iskeleye geldiklerinde, Ömer'in bir kızı fark etmesi ve ona aşık olmasından dolayı arkadaşları arasında bir diyalog başlıyor.
- Ömer, ilk görüşte aşık olduğunu ve bu kızın kendisine daha dünyaya gelmeden tanıdığı birisi gibi geldiğini söylüyor.
- Ömer, bu kızı bir kere gözden kaybederse ömrünün yalnız aramakla geçeceğini ve onu bir daha görmemesinin en feci ihtimal olduğunu düşünüyor.
- 13:19Genç Kızın Tanıtımı
- Nihat, Ömer'in baktığı tarafa bakarak siyah saçlı genç bir kız ve yanında yaşlıca şişman bir kadın gördüğünü fark ediyor.
- Kız, ince boynu, kıvırcık saçları ve çenesindeki irade ifadesiyle dikkat çekiyor, bakışları karanlık fakat tabii ve eli zayıf denecek kadar ince parmaklı.
- Ömer, kızı kolundan tutup tanışmak istediğini söylüyor, ancak Nihat onu durdurup bu davranışın rezalet çıkarmak olduğunu ve polis tarafından tutulabileceklerini söylüyor.
- 16:22Uzak Akraba Karşılaşması
- Ömer, kızı tanıştırmak için yaklaştığında, kızın yanında uzak akrabalarından Emine Hanım'ın oturduğunu fark ediyor.
- Emine Hanım, Ömer'e "O Ömer, nasılsın?" diyerek selamlaşıyor ve kızı tanıtmak istiyor.
- Emine Hanım, kızın Macide olduğunu, annesinin büyük dayısının torunu olduğunu ve konservatuara gittiğini söylüyor, ancak Ömer bu akrabasını hatırlayamıyor.
- 19:03Ömer'in Macide ile Tanışması
- Emine Teyze, Ömer'e Macide'nin babasının bir hafta önce öldüğünü ve ne yapacağını bilmediğini söylüyor.
- Ömer içinde sevince benzer bir şey hissediyor ancak bunu dürüst olmayan bir düşünce olarak düşünüyor.
- Emine Teyze ve Macide, Eminönü'ndeki tramvay durak yerine geldiklerinde Ömer'den ayrıldılar.
- 20:55Nihat'ın Yorumları
- Nihat, Ömer'in arkasından geldiğini ve onunla Macide'nin konuşmasını gördüğünü söylüyor.
- Ömer, Emine Teyze'nin Macide'nin yakın akrabası olduğunu ve babasının bir hafta önce öldüğünü açıklıyor.
- Nihat, Ömer'in bu tanışmanın fevkalade olduğunu düşünmesine alay ediyor ve onun dünyada antikalık yapmak istediğini söylüyor.
- 24:14Macide'nin Durumu
- Macide, evdekilerin kendisine karşı muamelelerinin tuhaflaştığını fark ediyor ancak kimse ona bir şey söylemiyor.
- Emine Teyze birkaç kere yanına sokulup bir şey söyleyecekmiş gibi tavırlar alıyor ama sonra ayrılıyor.
- Macide, evdekilerle içli dışlı olamıyor ve hayatının bir pansiyondakinden farksız olduğunu düşünüyor.
- 26:08Aile Durumu
- Emine Teyze kendi aleminde ve dostlarıyla meşgul olduğu için Macide'ye pek dikkat etmiyor.
- Yağ iskelesindeki mağaza son senelerde iyi iş yapmıyor ve aile memleketten gelen misafirleri yine bazen haftalar ve aylarca misafir etmekte.
- Macide'nin babasından aydan aya gelen kırk liranın gelmesi aile için çok önemli.
- 27:23Ekonomik Zorluklar
- Ailenin içinde daldığı borçlar her gün biraz daha sıkışıyor ve Galip Efendi esnaf metotlarıyla bunun içinden sıyrılmaya çalışıyor.
- Piyasa, kurnaz, bilgili, genç ve zengin kimselerin elindeydi ve adımını onlara uydurmayan esnaf ezilip kenara atılıyordu.
- Galip Efendi'nin elindeki arazi ve zeytini eritip, şehzadebaşı'nın arka sokaklarındaki üç evin içinde oturduğu evlerden diğer ikisini de kaybetmişti.
- 28:56Eski Ahbaplar ve Ekonomik Zorluklar
- Eski ve boş zamanlarda ailece geçinen ahbaplar, vaziyetin bozukluğunu sezdikleri halde bir türlü uzaklaşmıyorlardı.
- Balıkesir'den gelen hemşehriler, evin çökelmeye yüz tutmuş bütçesine balyoz darbesi gibi oturuyorlardı.
- Macide, babasının Balıkesir'deki büyük evinde de aynı sıkıntıları görüp işittiğini ve bu durumun kendisine fevkalade olmadığını düşünüyordu.
- 30:15Macide'nin Çocukluğu ve Ailesi
- Macide, çocukluğundan beri bitip tükenmeyen dertlerden ziyade, neşilden nesle biriken servetlerin sonu gelmez tarla, bağ, ev, zeytinlik ve beşi bir yerde olması onu hayrete düşürüyordu.
- Macide daha ziyade tesadüflerin sevkiyle büyümüş ve okumuştu; evi yoklayıp geçen hastalıklardan biriyle ölmediği, orta mektebe gönderildiği bir tesadüftü.
- Babası, birkaç mektep mualliminin tavsiyesine kanarak kızını okutmuş, aksi halde onu da ablası gibi onbeş yaşında kocaya vermeyi tercih edecekti.
- 31:25Macide'nin Okul Hayatı
- Macide'nin hayatı tesadüflerin oyuncağı olmaktan ancak orta mektebin ikinci sınıfında kurtuldu; dokuz yaşında gönderildiği için yedinci sınıfa gelince onaltıya basmıştı.
- Eşraf evinin ağırbaşlı havası ve mütehakkim edası tavırlarında göründüğü için arkadaşları ona pek sokulmuyor, sadece dersleriyle uğraşıyor ve kendine bırakılmış bir hayat sürüyordu.
- Annesi ara sıra elbiselerinin açık veya kapalı, dar veya bol olduğuna dair bir şeyler söyleyebilse de, Macide'nin okumasında bir fevkaladelik bulunmuyordu.
- 32:26Macide'nin Ev Hayatı ve Okul Hayatı Arasındaki Fark
- Loş bir taşlık, etrafında birkaç oda ve kilerle üst katta geniş bir sofanın etrafına dizilmiş kocaman bir sürü odadan ibaret olan eşraf evi, Macide'nin gözünde günden güne yabancı bir şekil alıyordu.
- Mektepteki hayat ve okuduğu kitapların anlattığı şeyler, onun elli sene evvel taş kesilip olduğu yerde kalmış gibi hakikatten uzak olan evinden ve oradaki yaşayıştan tamamen ayrıydı.
- Odasında dağlı duran elbiseleri, göğüslükleri ve karmakarışık duran kitapları evine hiç yakışmıyordu.
- 33:27Macide'nin Okul Arkadaşları ve Düşünceleri
- Macide'nin mektepteki hayatında diğer arkadaşlarıyla teması oldukça azdı; bu biraz yalnızlığı sevmekten, biraz da onların konuştukları şeyleri hoş bulmamaktan ileri geliyordu.
- Yaşları onüç ile onaltı arasındaki kızlar, aralarında yetişkin bir insanı kıpkırmızı edecek bahisler açıyor, sınıf arkadaşları olan oğlan çocukları hakkında vakıfane mütalaalar yürütüyorlardı.
- Macide bu mukameleri hakim olamadığı bir merakla dinleseydi bile, yalnız kalır kalmaz büyük bir tiksinti duyuyor ve arkadaşlarının yanına hiç sokulmamaya karar veriyordu.
- 35:31Macide'nin Müzik Hayatı
- Macide ilk mektepten beri sesinin güzelliği ve musikiye istidadı ile göze çarpmıştı.
- Beşinci sınıftayken musiki muallimi Necati Bey, Macide ile meşgul olmayı kendini iş edindi ve babası ile konuştu.
- Macide kısa zamanda arkadaşlarını bile hayrete düşürecek bir terakki gösterdi; ilk mektebi bitirdiği sene son sınıfın verdiği müsamerede ona tek başına piyano çaldırdılar ve sekiz aylık bir müptedilin elinden gelebilecek en büyük hüneri gösterdi.
- 37:17Macide'nin Yeni Müzik Muallimi
- Necati Bey'in piyano çalamaması nedeniyle Macide'nin dersleri yarım yamalak bir müzik ukalasıyla neticelenmiş ve ileri götürücü bir çalışma halinde devam etmiştir.
- Orta mektebin ikinci sınıfına geçtikleri sırada Necati Bey başka bir memleketten nakledilmiş ve Macide tatilde piyano ile az meşgul olmuştu.
- Mektep açılınca yeni ve genç bir müzik muallimi olan Bedri isminde uzun boylu, siyah ve kısa saçlı, yuvarlak çehreli bir genç gelmiş ve yüzünde hep gülümsüyormuş gibi bir ifade vardı.
- 38:14Bedri'nin İlk Günleri
- Bedri ilk günlerinde kızların alaylarına fena halde kızdı, yüzü kıpkırmızı kesiliyor, dakikalarca hiçbir şey söylemeden duruyor ve dudaklarını kemiriyordu.
- Zamanla yüzü tekrar mütebessim halini alıyor, gözlerini talebelerin üzerinde gezdirerek anlatmaya devam ediyor ve piyanonun başına geçiyordu.
- Büyük ve soğuk müzik tersanesi, çocukların kendilerini kapıp koyvermeleri için en münasip yerdi; erkek çocuklar serbest el şakaları yaparken, genç kızlar mendillerini ağızlarına tıkamaya çalışarak kahkaha ile gülmeye imkan bulurlardı.
- 38:55Bedri'nin Müthiş Mücadelesi
- Gürültüyü bastırmak için piyanoya daha şiddetle vurarak veya derhal hep beraber söylenecek bir şarkıya başlayarak çaba gösterirdi.
- Mektep müdürü Refik Bey, sınıfın camekanlı kapısında görünür, istihfaf dolu gözlerle inzibatsız muallime bakar, çatık kaşlarıyla çocukları sükuta davet eder ve yılışık sırıtmalarla karşılaşırdı.
- Bedri yavaş yavaş bunlara tabi bulmaya başladı; çocukların ekserisi o kadar şımarık ve fena yetiştirilmiş mahluklardı ki, bunları güzel sözler ve ricalarla yola getirmeye imkan yoktu.
- 40:05Macide ve Bedri'nin İlişkisi
- Macide bu meraklılar arasındaydı; ilk zamanlarda sessiz sessiz bir kenarda durduğu için pek yüze çarpmamıştı, fakat kısa bir müddet sonra Bedri'nin bütün alakasını üzerine topladı.
- Genç adam, mektep müdürüne olsun, diğer muallimlere olsun, bir şey keşfetmiş gibi heyecanla bu fevkalade istidatlı talebeden bahsediyor ve onu muhakkak yetiştirmek lazım geldiğini söylüyordu.
- Macide ise Necati Bey'den ders aldığı zamanlardan kalma bir ihtiyatla belki bir kere bile hocasının yüzüne dikkatli bakmamıştı; beraber oldukları zaman gözleri ve aklı tamamen notalarda, Bedri'nin parmaklarında veya zaman zaman dalıp gittiği vusuz hayallerin peşindeydi.
- 41:34Mektup Olayı
- Bir gün akşamüzeri çocuklar evlerine giderken Bedri muallim odasında oturmuş, İstanbul'da bulunan annesine mektup yazıyordu.
- Mektubu Macide'ye vermek istedi ve onu müzik odasından çıkarken buldu; Macide mektubu çantasına yerleştirdi ve "allah'a ısmarladık" dedi.
- Macide bahçeye çıkarak kumlu yolda hızlı hızlı yürüdü; o sırada muallim odasına dönen Bedri, müdürün koridorun karanlık bir köşesinden fırlayarak yanından geçtiğini ve bahçeye koştuğunu gördü.
- 43:11Müdürün Kararı
- Ertesi akşam Macide'nin ders günüydü; paydos'tan sonra bir saat beraber çalışacaklardı.
- Müzik odasına giden Bedri, hususi olarak verdiği altı talebenin de orada olduklarını gördü ve "bugün sizin gününüz değil, ne diye kaldınız?" dedi.
- Bir erkek talebe, müdür bey emretti: bundan sonra ayrı ayrı ders almayacakmışız, hep beraber çalışacakmışız dedi.
- 44:09Mektubun Gerçeği
- Bedri müdürü görerek bu yeni emrin sebebini sormak istiyordu, onu odasında bulamayınca geri döndü ve biraz hava almak için dışarı çıktı.
- Ders verdiği yedi çocuk ellerinde çantaları ile beş-on adım ileriden gidiyorlardı; onlara yaklaştı ve bir müddet beraber yürüdüler.
- Bedri Macide'ye dönerek "mektubu unutmadın ya" dedi; Macide birdenbire kıpkırmızı oldu ve müdür beyin mektubu aldığını söyledi.
- 45:47Kahvede Karşılaşma
- Bedri ekseriya muallimlerin doldurdukları bir kahveye girdi; başka mekteplerin hocaları da dahil olmak üzere bütün meslektaşları burada gibiydi.
- Uzaktaki bir köşede müdürün iskambil kağıdı karıştırmakta olduğunu gördü; sağ ayağını altına almış ve şapkasını yanına koymuştu.
- Bedriyi uzaktan görünce evvela görmemezliğe geldi, fakat onun kendisine doğru ilerlediğini fark eder etmez o tarafa başını çevirerek ikramda bulundu.
- 46:43Bedri ve Müdürün Görüşmesi
- Kahvede oyun oynayan Bedri, müdürle birlikte nispeten tenha bir köşeye gitti.
- Müdür, Bedri'nin mektup meselesini soracağını tahmin ederek, bu tür insanları hesaplı atmanın gerekliliğini vurguladı.
- Bedri, müdürün kendisini aptal yerine koymasından dolayı öfkelenerek, kızla postaya mektup gönderdiğini kimse görmediğini belirtti.
- 48:56Müdürün Savunması
- Müdür, Bedri'yi kolundan çekip oturttu ve haklı olduğunu kabul etti.
- Müdür, Bedri'nin vazifeden başka bir şey yapmadığına emin olduğunu, ancak ekseriyetin suhuniyet ile hüküm vereceğini belirtti.
- Müdür, Bedri'ye "talebe karşısında beni kepaze bir mevkiye düşürdünüz" diyerek, bu durumun daha kötü olabileceği konusunda uyarıcı bir söz söyledi.
- 50:55Bedri'nin Durumu
- Bedri, müdürle görüşmeden sonra hazırladığı hakaretlerin suya düştüğünü anladı.
- Müdürün sui niyeti kabul eden ve insanın dürüst olabileceğine ihtimal vermeyen tavırına karşı kendini müdafaa edebilmenin imkansızlığını fark etti.
- Bedri, kahveden çıkarak mektebe döndü ve bavulunu karıştırarak rastgele bir kitap aldı.
- 51:49Macide'nin Durumu
- Macide, arkadaşlarından ayrılarak eve döndü ve odasına kapanarak çantasını açtı.
- Macide, coğrafya kitabıyla çalışmaya koyuldu ancak düşünceleri başka taraflara kaçıyordu.
- Nihayet kitabı bir kenara fırlatarak ağlamaya başladı ve herkese karşı kızgındı.
- 53:15Mektepteki Durum
- Macide, mektepte arkadaşlarının ona karşı aldıkları tavırı gözden kaçırmadı.
- Mektebe yayılan hadise, Macide'nin sessizliğini kendini beğenmişlerin veya onun istidadını çekemeyenlerin açıkça hücuma geçmelerine sebep oldu.
- Macide, arkadaşlarının kendisine bu derece ehemmiyet vererek kafalarını onunla alakadar etmelerini anlayamıyordu.
- 55:01Macide'nin Kararı
- Macide, etrafındakilerde hoşuna gitmeyen herhangi bir şey gördüğü zaman kendisini de aynı şekilde mi yaptığını sorgulardı.
- Macide, arkadaşlarından hiçbirinin kendini böyle bir sualin karşısında bırakmadığına inanıyordu.
- Macide, onlara karşı derin bir istihfaf duyuyordu ve hayatının yolunu değiştirecek kadar heyecana düşmeyi nefsine karşı bir haksızlık saydı.
- 56:07Ertesi Gün
- Ertesi gün mektep, Macide'ye korktuğu kadar değişmiş görünmedi.
- Macide, içinde hiçbir sıkıntı bulunmadığını tespit etti ve iyi bir haber almaya gidiyormuş gibi manasız bir hisle yola koyuldu.
- Sabahleyin derse girmeden evvel ve ders arasında teneffüslerde kızların kendilerine başka meşguliyetler bulduklarını, iki gün evvelki vakanın zannettiğinden çok daha erken unutulacağını gördü.
- 56:36Bedri'nin Değişen Davranışı
- Bedri, arkadaşları arasında mühim bir yer tutamayacağını hüzünle kabullenmiş, birkaç gün içinde hayat eski şeklini almıştı.
- Bedri eskisine nazaran daha dalgın ve sinirli olmuş, ara sıra küçük sebeplerle bağırıyor, sonra kendini affetmek ister gibi yumuşak bakışlarla etrafını süzmeye başlamıştı.
- Bedri'nin Macide'ye karşı tavrı çekingen ve müşfikti, genç kızın üzüldüğünü tahmin ediyor ve kendisinde bir kabahat olmadığını anlatmak istiyordu.
- 57:27Bedri ve Macide Arasındaki Yakınlık
- Ara sıra koridorda rastladıklarında kısa bakışlarla anlaştıklarını fark ediyorlardı.
- Bedri sınıfın önünden geçerken Macide onun adımlarını yavaşlattığını ve kendisini aradığını hissediyordu.
- Aralarında aynı haksızlığa uğrayan iki kişinin yakınlığı teessüs etmeye başlamıştı.
- 57:55Macide'nin Bedri'ye Duyguları
- Macide Bedri'nin ağır ve dalgın halinin tesiri altındaydı, akşamları eve dönerken onun uzun boyunu yokuşun alt tarafında kayboluşunu seyrediyordu.
- Bedri'nin başka kızlarla fazlaca konuşması onu canını sıkıyor, müdür beyin müdahalesinden sonra bu değişmelerin başladığını hatırlayarak kendine temize çıkıyordu.
- Arkadaşları o hadiseyi unutmuş görünürken, Bedri ile Macide'nin yan yana gelmelerini ve konuşmalarını engellemeye devam ediyorlardı.
- 58:59Macide'nin Bedri'ye Yaklaşması
- Macide artık her derste gözü kapının camındaydı, Bedri'nin koridordan geçmesini bekleyerek dışarıda adımlar duyunca ne vaziyette olursa olsun başını çeviriyordu.
- Diğer çocukların dikkatine çarpacak herhangi bir şey yapmaktan korktuğu halde Bedri'nin bakışlarına uzun müddet mukabele ediyor ve cesaretinden dolayı garip bir gurur duyuyordu.
- Ne kendi tabiatı ne de Bedri'nin hali bu hislerinin daha fazla artmasına müsaade edecek gibi değildi.
- 59:49Bedri'nin Macide'ye Duyguları
- Bedri artık lakayıt değildi, müdür onun gözlerini istemeyerek Macide'nin üzerine çevirmişti.
- Macide'nin müzik istidadı kadar onu alakadar eden, genç kızın boyu, eli ve içinde birçok şeyler saklı olan gözleri vardı.
- Bedri onunla ders yapacağı zamanları sabırsızlıkla bekliyor, fakat bu saatlerde diğer çocuklara gösterdiği alakanın yarısını bile Macide'ye göstermiyordu.
- 1:00:49Bedri'nin İç Karşıtlığı
- Bedri, Macide ile hoca-talebe muaşakası yapmak niyetinde değildi ve kızın diğer çocuklar gibi az istidatlı olmadığı da muhakkaktı.
- Bedri, hislerine her zaman hakim olmamış bir sanatkardı, aşık olmaktan ve deli gibi sevmekten korkuyordu.
- Kızdan uzaklaştırmak için ona daha başka muamele ederek onu kendinden uzaklaştırmak istiyordu, ancak bu kadar ileri gidemiyordu.
- 1:02:02Sene Sonu ve Sonraki Günler
- Sene sonu gelmiş ve mektep tatil olmuştu, Bedri İstanbul'a, annesinin yanına, Macide ise ahşap ve büyük evine döndü.
- Her ikisinde de mektebin bahçesinde veya Beş Mayıs gezintisinde diğer çocuklarla bir arada çektirilmiş birkaç fotoğraftan başka elle tutulur bir hatıra kalmamıştı.
- Eylül'de mektepler açılınca başka bir müzik muallimi geldi, Bedri'nin İstanbul'da kaldığı söyleniyordu.
- 1:03:08Macide'nin Yeni Sene
- O sene Macide'nin kafasında hemen hemen hiçbir iz bırakmadan geçti.
- Yeni muallim çocukların hususi müzik derslerine devam etti, Macide talebeden müteşekkil bir grupla beraber birkaç konser verdi ve alkışlandı.
- Macide kafasında neler ilave ettiğini bir türlü anlayamadığı bir takım derslerden imtihan verdi ve Fransızcadan başka hiçbir derste babasının iltimasını kullanmadan orta mektebi bitirdi.
- 1:03:41Macide'nin Hayatı ve Muzipliği
- Macide'nin geleceği belirsizdi; ne annesi, ne babası, ne de hocaları ne olacağını bilmiyordu.
- Macide'nin hayatını tesadüflerin belirleyeceği düşünülüyordu; bir kocaya verileceği, o da reddedeceği, başka birini bulacağı gibi.
- Macide hayatın sisli ve yalpalı bir deniz olduğunu düşünürken, tesadüflerin oyuncağı olunca iradeye sahip olunup olunmadığı sorgulanıyordu.
- 1:04:48Macide'nin Müzik Hayatı
- Macide, piyano ile avunmaya çalışırken, babası ona bir eski ve akortsuz piyano almıştı.
- Müzik derslerinden dünyada insan ruhunu harekete getirmeye yarayan bir müzik olduğunu anlamış, ancak henüz bu seviyeye ulaşamamıştı.
- Macide, müzikle evlendikten sonra bir kenara atılacak bir elbise değil, ömrünün manası olarak yanında götüreceği bir arkadaş olarak bakıyordu.
- 1:06:43Emine Teyze'nin Etkisi
- Bir tesadüfle, İstanbul'dan gelen Emine Teyze, ağırbaşlı ve güzel Macide'ye meftun oldu.
- Emine Teyze, Macide'nin müziğe çalıştığını öğrenince, onu İstanbul'a götürmeyi teklif etti.
- Macide, Emine Teyze'yi cana yakın bulmuş, onun İstanbul'dan ve arkadaşlardan bahsederken heyecanlanmıştı.
- 1:08:14İstanbul'a Yolculuk
- Macide'nin ailesi, sonbahara yaklaştığı için ellerinde biraz para olduğu için onu İstanbul'a göndermeye razı oldu.
- Macide ve Emine Teyze, birkaç kat İstanbul elbisesi, teneke zeytin, bal ve halılarla birlikte trenle yola çıktılar.
- İstasyonda sadece annesi Macide'yi selamladı, babası ise kaşlarını çatarak başını salladı.
- 1:08:52Nihat ve Ömer'in İstanbul Gezisi
- Nihat ve Ömer, Beyazıt'a doğru ağır ağır yürüyerek kitapçıları seyrediyorlardı.
- Ömer, bugün da Şeytanın ayağını kırıp daireye uğramak istediğini düşündü ancak paydosunun yaklaşmış olduğunu fark etti.
- Ömer, bir tütüncünün tezgahından bir mecmuayı alıp cebine koydu.
- 1:09:52Nihat ve Ömer'in Sohbeti
- Beyazıt'taki kahvede, Nihat para ihtiyacı olduğunu söyledi ve bir ahbap bulup bir lira istediğini belirtti.
- Nihat, Ömer'e akıllı para, iş yapacak para istediğini, felsefi fakültesi talebesi kalmak istemediğini söyledi.
- Ömer, Nihat'ın son günlerde esrarengiz olduğunu ve tanımadığı insanlarla ahbaplık ettiğini belirtti.
- 1:11:34Nihat'ın Gizemli Planları
- Nihat, Ömer'e gevezeliğinden ve hayallerinden vazgeçmesini söyledi.
- Nihat, Ömer'e paraya ihtiyaçları olduğunu ve bu para bir miktar değil, her zaman ve hiç kesilmeyen para olduğunu söyledi.
- Ömer ve Nihat, öğle yemeği için birer simit ve birer çay yiyerek karınlarını doyurdular.
- 1:13:24Ömer'in İç Sıkıntısı
- Ömer ve Nihat, güneşin tesiri altında yer değiştirerek akşama kadar oturdular.
- Ömer, elini cebine atarak mecmuayı okumak istedi ancak başaramadı ve iç sıkıntısından şikayet etti.
- Nihat, Ömer'e "ne istediğini bilsen canın sıkılmaz" dedi, Ömer ise istenecek bir şey ve uğruna can verilecek bir şey istedi.
- 1:14:31Nihat'ın Hayat Felsefesi
- Nihat, Ömer'e hayatta hiçbir şey uğrunda ölmek için istenmediğini söyledi.
- Nihat'a göre her şey yaşamak için, hatta kendi yaşamak için olmalıdır.
- Nihat, insanlara hakim olarak kuvvetli, belki de biraz zalim olarak yaşamayı önerdi ve bunu hayatın tek amacı olarak gördüğünü belirtti.
- 1:15:11Nihat ve Ömer'in Masa Münakaşası
- Nihat'ın yüzü kırmızılaşmış, gözleri parlamaya başlamıştı.
- Ömer, Nihat'ın değiştiğini veya kendisini iyi tanımamış olduğunu söyleyerek onun içindeki ihtirasları ve fazla Hodbin olup olmadığını sorguluyordu.
- Beyaz önlüklü bir garson elektrik düğmesini çevirdiğinde, ağaçların arasında gerilmiş tellere asılı ampuller sarı bir ışıkla canlandı.
- 1:15:50Yeni Gelenler ve Münakaşa
- Dört kişi hararetli münakaşalar ederek geldi ve Nihat'ın masasının yanına oturdular.
- Kısa boylu ve sinirli hareketli biri, "Siz burada mısınız?" sualini sordu ve Türkçenin manasızlık kabiliyetini eleştirdi.
- Kalın gözlüklü kişi, Türkçenin bu kabiliyetini artırmakla meşgul olduğunu sordu.
- 1:17:00Ömer'in İçsel Çatışması
- Nihat, yeni gelenlerin arasında bir büyük şairin ve daha büyük bir muharririn olduğunu, onların sözlerinde bir keramet bulunduğunu söyledi.
- Nihat, biriyle konuşup emniyette olacaklarını söyledi, ancak Ömer bu haberi pek sevmedi.
- Ömer, kendisinin ne kadar zavallı olduğunu, anafor rakı içmemiş gibi konuşmasının nedenini sordu.
- 1:17:54Ömer'in Hayat Felsefesi
- Ömer, tüm ömrünün kepazelik olduğunu, kendisinin ne fazilet abidesi olmadığını kabul etti.
- Daha az gülünç ve daha çok manalı bir hayat istediğini, bunu arayıp bulmak da mümkün olabileceğini düşündü.
- İçindeki şeytanın kendisini istediği şeylerden başka şeyler yapmaya zorladığını, hepimizin onun elinde bir oyuncağı olduğunu söyledi.
- 1:19:02İsmet Şerif ve Emin Kamil
- Nihat, İsmet Şerif'in yazısının nefis olduğunu ve düşmanlarına keskin silahlarla hücum ettiğini söyledi.
- Ömer, İsmet Şerif'in düşmanlarının başında kendisinin olduğunu, bir ay önce söylediğinin bir ay sonra aksini iddia ettiğini belirtti.
- İsmet Şerif, hayatın değişmeler silsilesi olduğunu ve her değişmenin bir tekamül olduğunu anlamayanların yobaz kafalı olduğunu söyledi.
- 1:20:17İsmet Şerif'in Hayatı
- İsmet Şerif'in Balkan Harbi'nde Edirne'de bulunurken boynunda açtığı büyük yara, hayatının en önemli olayıydı.
- Bu yara onun en büyük romanına mevzu olmuş, babasıyla birlikte şehit olduğunu söylediği babasıyla birlikte karakterinin ve kafasının şekillenmesinde önemli rol oynamıştı.
- İsmet Şerif, büyük gazetelerden birine haftada bir defa yazdığı makalelerle memleket içinde ve dışında siyasi, iktisadi ve edebi meselelere temas ediyordu.
- 1:21:04Emin Kamil'in Hayatı
- Emin Kamil, İsmet Şerif'in arkadaşları ve düşmanları arasında, her fikre ve sözüne itiraz etmeyi kendisine vazife edinmişti.
- Emin Kamil, işi olmayan bir mirasyedi idi ve ömrünün büyük kısmını babasının Yeşilköy civarındaki çiftliğinde oturup avlanmak, köpek beslemek ve şiir yazarak geçiriyordu.
- Son senelerde Budizm'e merak sardırmış, sonra bunu bırakıp Çinli Leotze'nin hayranı olmuş, çin felsefesine dair Fransızca kitaplarla dolaşıyordu.
- 1:22:13Arkadaşlık ve Gençler
- Nihat ve Ömer bir zamanlar bir gençlik mecmuası çıkarmışlar ve bu iki üstadtan baş makale ve şiir istemek suretiyle onları tanımışlardı.
- İsmet Şerif'in yazı yazdığı gazetelerde gençlik hareketleri diye makaleler neşrediliyordu.
- İsmet Şerif ve Emin Kamil'in yanından gelen gençler tahsillerini yarıda bırakıp gazeteciliğe sülük etmişlerdi, ancak Türkçe'nin düzgün olmadığı ve hiçbir şey bilmedikleri için muhabirlikten ileri geçemiyorlardı.
- 1:23:22Meyhane ve Çocuk
- İsmet Şerif yerinden fırlayarak "Hadi gidelim" dedi ve hep beraber yerlerinden kalktılar.
- Meyhane, kalaycı dükkanını andıran basık tavanlı bir yerdi ve içinde tıraşları uzamış yaşlı akşamcılar, esnaflar, bir çalgıcı ve on-on iki yaşlarındaki bir çocuk vardı.
- Çocuk, henüz atamadığı bir masumlukla, henüz tamamıyla benimseyemediği bir pişmanlık ve hilekarlık birbirine karışıyordu.
- 1:25:03Meyhanedeki Sohbet
- Hepsi birden küçük bir masanın etrafına sıkıştılar ve meyhaneci tepsi içinde rakı, börekler, fasulye piyazları ve izmarit tavaları getirdi.
- Şair Emin Kamil şarkı söyleyen oğlan üzerinde felsefe yapıyordu, İsmet Şerif milli yaraları makale edasıyla şerh ediyordu.
- Nihat oradakileri Ömer'in sabah yaptıklarını anlatmaya başladı, Ömer ise canı sıkılmış bir edayla mecmuasını çıkardı ve okumaya koyuldu.
- 1:25:56Şiir Bulma
- Ömer birdenbire gözleri parlayarak elindeki mecmuayı masaya vurdu ve "Bakınız, bakınız" dedi.
- Mecmuada bir şiir olduğunu, onu yazanın kendisini anlayacağını söyledi.
- Bu, tanınmış şairlerden birinin "Şeytan" adlı bir şiiriydi.
- 1:26:18Şiir ve Tartışma
- Ömer titreyerek okuduğu şiirden, gölgesiyle insanları kovalayan, arkadan fısıldayan ve sımsıkı yakalayan bir şeytandan bahsediliyor.
- Şiirin ortasındaki mısralar tekrar okundu: "Onu ben çocukluğumdan, ilk rüyalarımdan tanırım. Yalnız yürüdüğüm zaman o'dur arkamdaki adım."
- Ömer, şeytanın korkusu içinde ürkek bir dünya yarattığını ve bu korkudan kurtulamadığını ifade ediyor.
- 1:27:34Emin Kamil'in Görüşü
- Emin Kamil, neden şikayet ettiğini sormakta ve şeytanın en kıymetli tarafının ne olduğunu nereden bildiğini soruyor.
- Dışımızdaki hislerimiz (göz, kulak, ağz, kalp) bizim zayıf tarafımız olduğunu, yüksek insanın içine değil dışına kıymet verdiğini belirtiyor.
- Nihat, Emin Kamil'in kendini dışarıda pek ihmal etmediğini ve tatlı tuzlu bir ömür sürdüğünü söylüyor.
- 1:28:33İsmet Şerif'in Fikri
- İsmet Şerif, şeytanın herkeste olduğunu ve sanatkar tarafımızın onun çocuğunu olduğunu belirtiyor.
- Şeytanın bizi gündelik hayatın dışına çıkaran ve insanlığımızı idrak ettiren bir güç olduğunu söylüyor.
- Emin Kamil'in söylediklerinin saçma olduğunu, iç ve dışın bir fikrin iki görünüşü olduğunu ifade ediyor.
- 1:29:04Nihat'ın Ömer Hakkında Görüşü
- Nihat, Ömer'in Emin Kamil'den ayrılan tarafı olmadığını, felsefesini yapmak konusunda müşterek olduğunu söylüyor.
- Ömer'in küçük şeylerden muazzam heyecanlara kapılıp, küçük bir yaprağın arkasında bir dünya gördüğünü zannettiğini belirtiyor.
- Ömer'e hayat ve menfaatlere döndüğünde içinde ne şeytan ne de peygamber kalacağını, vücut ve ruhunun basit bir makine olduğunu öğretiyor.
- 1:29:54Ömer'in Kararı
- Ömer, konuşanların hiçbirini anlamadığını ve verecek cevap bulamadığını söylüyor.
- Bizi istemediklerimizi yapmaya çeken bir kuvvet olduğunu ve daha başka, daha iyi olmamız gerektiğini düşünüyor.
- Bu durumu nasıl birleştireceğini bilmediğini ifade ediyor.
- 1:30:19Meyhane Tartışması
- Meyhane boşalmış, üç kadehten sonra İsmet Şerif başı sallamaya başlamış ve Emin Kamil sinirli hareketlerle hararetli bir münakaşaya dalmışlar.
- İkisi de büyük manalı kelimeler kullanıyor, bazen birbirlerini dinlemeden söyleniyorlar.
- Ömer, münakaşanın neye dair olduğunu anlamak istiyor ve yüksek tabakadan kelimelerin karıştığını fark ediyor.
- 1:31:33Ömer'in Ayrılışı
- Saat on biri gösterdiğinde Ömer şapkasını yakalayıp sokağa fırlıyor.
- Hızlı adımlarla Laleli'ye kadar gelip, sağa dönerek Yangın Yerleri ve tek tük evlerin arasından geçen bozuk bir sokaktan Şehzadebaşı'na doğru yürüyor.
- Meyhane içinde kalan Nihat, gazeteciye masrafın onun olup olmadığını sormakta ve Ömer'in neden böyle kaçtığını merak ediyor.