• Buradasın

    Canan Tan ile Söyleşi: Türk Edebiyatında Kadın Yazarlar ve Eserleri

    youtube.com/watch?v=Dgj2ruv875E

    Yapay zekadan makale özeti

    • Bu video, Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Çorum Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu işbirliği ile düzenlenen bir söyleşi programıdır. Programda, eczacılık mesleğini tercih etmesine rağmen edebiyata olan ilgisini sürdürerek roman ve öykü yazarlığına başlamış olan Canan Tan konuk edilmektedir.
    • Söyleşi, Canan Tan'ın kariyeri, Türk edebiyatında kadın yazarların durumu ve yazarın eserleri üzerine odaklanmaktadır. Tan, "Eroinle Dans", "Piraye", "Yürekler Ölür", "Pembe ve Yusuf" ve "Hidayet Hidaye" gibi eserlerini anlatırken, erkekle kadının duygusal farkları, aşk temaları ve karakter yaratma süreci hakkında görüşlerini paylaşmaktadır. Ayrıca gelecek projelerinden biri olarak kapalı kadın cezaevlerine odaklanan "Kelepçe" adlı yeni bir kitap hazırlayacağını belirtmektedir.
    • Söyleşide Türk edebiyatında kadın yazarların gelişimi kronolojik olarak ele alınmakta, Fatih devrindeki Zeynep Hatun ve Mihri Hatun'dan başlayarak modern dönem kadın yazarlarına kadar uzanan bir tarihçeye yer verilmektedir. Yazar, kitaplarının sinemaya uyarlanma sürecindeki deneyimlerini, eczacılık mesleğinin kitap yazmasına nasıl katkıda bulunduğunu ve gelecek projeleri hakkında bilgiler vermektedir.
    00:11Program Tanıtımı
    • Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Çorum Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu işbirliği ile "Canan Tan ile Çağdaş Türk Edebiyatında Kadının Sesi" başlıklı söyleşi programı düzenlenmiştir.
    • Programda günümüz Türk edebiyatının seçkin roman ve öykü yazarlarından Canan Tan konuk edilmiştir.
    02:30Canan Tan'ın Kariyeri
    • Ankara doğumlu olan Canan Tan, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesini bitirmiştir.
    • İnkılap Kitabevi'nin Aziz Nesin Gülmece Öykü Yarışmasında birincilik ödülü alarak "İster Mor İster Mavi" adlı kitabı yayımlanmıştır.
    • 2003 yılında yayımlanan "Piraye" adlı ilk romanı büyük ilgiyle karşılanmış, sonrasında "Eroinle Dans", "Yürekler Ölür İz", "İssız Erkekler Korosu", "Hasret", "Pembe ve Yusuf" gibi eserlerinden bahsedilmektedir.
    04:39Canan Tan'ın Yazarlık Yolculuğu
    • Canan Tan'ın esas mesleği eczacılık olmasına rağmen, lise son sınıfta şiir yarışmalarında birincilikler kazanmış ve edebiyat gazetelerinde yazılar yazmıştır.
    • Ankara'da basın yayına gitmek istemiş ancak puanı yetmediği için babasının tavsiyesiyle eczacılık fakültesini tercih etmiştir.
    • 21 yaşındayken Diyarbakır'a gidip eczane işletmesi yapmış, ancak uzun süre başka bir iş yapamamıştır.
    05:56Yazarlık Kariyerinin Başlangıcı
    • Arada bir senaryo yarışması birinciliği ve Nasrettin Hoca Festivali'nde mansiyonu gibi küçük başarılar yaşamıştır.
    • 1996'da Aziz Nesin'in birinci ölüm yıldönümünde Inkılap Kitabevi'nin açtığı mizah öyküleri yarışmasına katılarak birinci olmuştur.
    • Öyküleri erkek ağızlı çünkü komedi veya mizah yazarken erkek karakterlerden daha kolay güldürülebileceği düşünülmüştür.
    07:14Edebiyat Dünyasına Giriş
    • Edebiyat camiası onu çok beğenmemiş, çünkü ejderci olduğu ve mizah, çocuk kitapları yazdığı için kendini şaşkın hissetmiştir.
    • Edebiyat camiasının İstanbul merkezli olduğu ve edebiyat ödülleri ahbap-çavuş ilişkileriyle yürüdüğü düşünülmüştür.
    • 2002'de "Çikolata Kaplı Üzümler" adlı öykü kitabı hazırlamış ve bir yıl sonra "Piraye" romanını yazarak kariyerinde dönüm noktası yaratmıştır.
    08:46Okuyucu İlişkisi ve Kadın Yazarlık
    • Canan Tan, okurlarıyla organik bir bağ kurduğunu ve imza günlerinde bitiş saatleri olmayan, son okur gidene kadar orada kalacağını belirtmiştir.
    • Türk edebiyatında kadın yazarlık konusunda konuşmak istemediğini, ancak 2007'de ilk kez bu konuda konuşmalar yapmıştır.
    • Edebiyat dünyasında erkek egemenliği olduğunu ve yayıncılar, editörler, eleştirmenlerin çoğunun erkek olduğunu, bu nedenle 2011'de bir edebiyat dergisinde yer alan en iyi 40 yazar listesinde tek kadın yazarın olmadığı durumu eleştirmiştir.
    12:38Türk Edebiyatında Kadın Şairler
    • Şiirde kadınlar genellikle geri kalmış olsa da hiç yok değil; Fatih devrinde Zeynep Hatun ve Mihri Hatun gibi ilk Türk kadın şairlerimiz var.
    • 1700'lü yıllarda Fitnat Hanım, 1800'lü yıllarda Leyla Hanım gibi isimlerle karşılaşıyoruz.
    • Cumhuriyet öncesinde yetişen kadın şairler genellikle vali, kadı, kazasker, şeyhülislam ve paşa kızları olup, derinlemesine şiirler yazamayan "pamuk prenses" türündeydiler.
    14:17Günümüzde Kadın Şairler
    • Günümüzde kadınlar şiirde erkekle başa varmış, Birhan Keskin, Senur Sezer, Gülten Akin gibi birçok kadın şairimiz var.
    • Ancak Nazım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar veya Fazıl Hüsnü Dağlarca ölçeğinde bir kadın şairimiz yok.
    • Türk kadınının duyguları baskılanması nedeniyle şiirde daha derinlemesine çalışmalar yapamamıştır.
    16:44Kadın Yazarların Gelişimi
    • 1950'li yıllarda genellikle ev kadınlarına hitap eden kitaplar yazan Muazzez Tahsin ve Peride Celal gibi yazarlar vardı.
    • 1960'lı yıllardan sonra kadınlar hikaye ve öyküde büyük atak yapmaya başladı; Nezihe Meriç, Emine İşinsu, Peride Celal, Burak gibi isimler öne çıkıyor.
    • 1970'li ve 1980'li yıllarda Adalet Ağaoğlu, Pınar Kür, Sevgi Soysal, Fizan Tomris Uyar gibi yazarlar önemli eserler verdi.
    18:201990'lı Yıllardan Sonra
    • 1990'lı yıllarda Leyla Erbil, Latife Tekin, Ayla Kutlu Erendiz, Atasü, Nazlı Eray, Alev Alatlı, İnci Aral, Feyza Ait Pelin, Gülerer, Buket Uzuner, Ayfer Tunç gibi kadın yazarlar öne çıkıyor.
    • Daha sonraki yıllarda Ayşe Kulin gibi yazarlar da edebiyata katıldı.
    • Günümüzde Türk edebiyatında kadınlar ordusu haline gelmiş ve görmezden gelinecek noktadan çıkmış durumda.
    19:14Ödüller ve Edebi Başarı
    • Konuşmacı, ödüllerde "ahbap-çavuş ilişkileri" şeklinde bir yürüyüş olduğunu ve jüri toplantılarında sabırsızlıkla sonuçlar belirlendiğini belirtiyor.
    • Kendi kitabından "Eroinle Dans" örneğini vererek, madde bağımlılığını anlatan bu kitabın, okuyucuların hayatlarını değiştirdiğini ve bu manevi ödülün kendisine Nobel ödülü verilmesinden daha değerli olduğunu söylüyor.
    • Dünya edebiyatında erkek yazarların kadınları daha iyi anladıklarına dair iddialarına karşı, Tolstoy'un "Anna Karenina" romanının arkasındaki eşi olan kadın yazarın imkanları olsaydı ne olacağını sorguluyor.
    24:35Erkek ve Kadın Yazarlar Arasındaki Farklar
    • Konuşmacı, bir kadın doğum anını anlatan bir romanda, kadının sancılar içinde o kadar acı çektiğine dair detaylı bir anlatım olduğunu belirtiyor.
    • Kadının "o çocuk benim umrumda bile değil" diyebileceğini düşünmek erkek yazarların kadını anlayamadığı bir nokta olarak gösteriliyor.
    • Konuşmacı, kadın yazarlarının kocasını sevmese bile ona ihanet edemeyecekleri ve kızının varlığında sevgilisiyle buluşamayacakları bir durumu yazamayacaklarını vurguluyor.
    26:33Diyalog Daveti
    • Konuşmacı, izleyicilerden soru sormalarını ve konuşmayı monolog yerine diyalog yapmalarını istiyor.
    • Konuşmacı, kızının Amerika'ya gittiğinde ona "karşındaki insana baktığında senden farklı olmadığını düşüneceksin" dediğini anlatıyor.
    • Konuşmacı, izleyicilere kendisini büyütmemelerini ve saygı sınırları içinde her soruyu sorabileceklerini belirtiyor.
    28:56Kitapların Sonları ve İçeriği
    • Konuşmacı, kitaplarının genellikle mutlu sonla bitmediğini ve mutluluğun anlatımı olmadığını söylüyor.
    • Konuşmacı, kitaplarında aşkın sadece küçük bir motif olduğunu, eroini yazdığı kitapta eroin bağımlılığı ve sosyal içerikli son iki kitabında anne-baba-kız ilişkisi olduğunu belirtiyor.
    • Konuşmacı, "Eroinle Dans" kitabını yazmasının nedenini, daha önce yazdığı "Korkularım Kırbaçtır Bana" adlı öyküsünden sonra daha fazla söyleyeceklerinin olduğunu hissettiğini açıklıyor.
    31:41Eroinle Dans Kitabı
    • Konuşmacı, "Eroinle Dans" kitabının son sayfasında kendi ağzından roman kahramanının bir bölüm olduğunu belirtiyor.
    • Bu bölümün Harden Dormen'in tiyatro yarışmasında elemelerde bir genç kız tarafından canlandırılıp birinci olduğu ve konuşmacının bunu duyunca çok sevindiği söyleniyor.
    32:20Aslı ve Murat Karakterleri Hakkında
    • Aslı Murat'ı çok seviyordu ve sürekli mantıksal olmadığı yönünde telkinler vardı.
    • Kilometrelerce uzakta olan Aslı'nın yüreğinin yarısı Murat'ta olsa da, Profesör Robin'le evlenmesi bu mantıksal telkinler doğrultusunda mı yoksa "gözden ırak gönülden ırak" olur mu diye sorgulanıyor.
    • Herkes birer Murat oldu ve Aslı'ya karşı nefret etti, çünkü sıradan bir karakter olmasaydı bu kadar ilgi çekmezdi.
    33:27Okuyucu İletişimleri ve Aşk Hakkında
    • Yazar erkek okurlardan da çok ileti alıyor, 55-60 yaş aralığındaki bir profesörden "yaşayamadıklarımı hatırlattınız" şeklinde bir mail almış.
    • Bazı hikayelerin ve aşkların yaşaması için arada ayrılık olması gerekiyor, Aragon'un "mutlu aşk yoktur" sözü hatırlatılıyor.
    34:35Piraye'nin Sinema ve Dizi Adaptasyonu
    • Piraye'nin sinema ve dizi adaptasyonu için 7-8 yıl süren bir süreç yaşanmış.
    • İlk anlaşmalar 2005 yılında imzalanmış, ancak çeşitli nedenlerle projeler gerçekleşmemiş.
    • Yazar artık kitaplarının sinema ve diziye dönüştürülmesini istemiyor çünkü dizilerin durumunu görüyormuş.
    38:06Yazarın Karakterlerine Katkıları
    • Dünya edebiyatında kabul edilen bir görüşe göre, yazar kısından ne kadar uzak tutarsa kahramanına o kadar şey verir.
    • Piraye'den yazarın kendisinden çok şey alıyor, ancak yazar kısır olmadı ve üstüne kuma gelmedi.
    • Yazarın alışkanlıkları (çayı çorbayı sıcak içmesi, denize girdiğinde ürpermesi) kahramanlarında da görülüyor.
    39:48Yazma ve Edebiyat Hakkında
    • Herkes yazar olacak diye bir şey yok, edebiyat fakültesini bitiren herkes yazar olacak diye bir şey yok.
    • Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Tarık Dursun K. gibi yazarlar orta ikiden terk etmiş.
    • Yazar günlük tutmadı, çok kitap okudu ve tek çocuk olması etkili olmuş.
    40:52Hasret Oğuz Kağan Köksal Hikayesi
    • Eski Adalet Bakanı ve İzmir Valisi Oğuz Kağan Köksal'ın eşi Olcay Hanım'ın aile sülale hikayesini yazmak istemiş.
    • Hikaye 1914'te başlıyor, keskin'de yaşayan bir ailenin hikayesi, Mübadele ve Yunan İşgali içermektedir.
    • Hikayede Ermeniler, Rumlar ve Türkler kardeşçe yaşarken, Yunan İşgali sırasında bir Türk gençinin Rum bir kızına aşık olması ve mübadele sonrası süren hasret anlatılıyor.
    43:13Mübadele ve Rumlar Hakkında
    • Selanik'te araştırmalar yapıldığında, Türkiye'den gönderilen mübadele Rumların aslında Ortodoks ama Türk olduğu ortaya çıkmış.
    • Horasan'dan gelen Türkler Anadolu'ya girdiklerinde bir kısmı Müslüman, bir kısmı Bizans etkisiyle Hristiyan olmuş.
    • Yunan İşgaliyle her şey değişmiş, İngilizler ve İtalyanlar Yunanlıları çıkartarak Türkiye'de büyük bir kaos yaşanmış.
    45:02Bir Koro Deneyimi
    • Konuşmacı, bir koro deneyiminden bahsediyor; vali beyin onu Türkiye'den gelen bir yazar olarak tanıttığı sırada, koro üyeleri Türkçesi konuşarak ailelerinin Türkiye'den geldiğini anlatıyor.
    • Koro üyeleri "Sevdiğimi bilmedin" şarkısını Türkçesiyle söyleyerek duygusal bir an yaratıyor.
    • Konuşmacı, din, dil ve ırk farkı olmadan insan değer verilmesi gerektiğini vurguluyor.
    46:30Keskin Hakkında Anılar
    • Konuşmacı, Keskin'in geçmişinden ve günümüzdeki durumundan bahsediyor; Keskin'in eskiden Ankara'nın en büyük ilçesi olduğunu, şimdi ise geriye gitmiş bir ilçeye dönüşmüş olduğunu anlatıyor.
    • Keskin'in geçmişte Ermeni, Rum ve Türk kardeşlik içinde yaşadığını, ancak bir ermeni katliamı sonrası birçok kişinin köyü terk ettiğini ve hükümetin de Keskin'i dışladığını belirtiyor.
    • Konuşmacı, bu anıları keskindeki sağlam insanlardan duymuş olduğunu ve bu gerçekliğin olabileceğine inandığını ifade ediyor.
    49:47Kitaplar ve Edebiyat
    • Konuşmacı, kitap okumanın önemini vurgulayarak, kendisinin küçükken kitap okumasını öğreten biri olduğunu belirtiyor.
    • Piraye kitabının gerçek bir hikaye olduğunu, bazı gerçek olayları içermesine rağmen birebir gerçek olmadığını açıklıyor.
    • Piraye'nin Diyarbakır'da çok ilgi topladığını, insanların kitapta kendi hikayelerini bulduğunu ve kendisini bu ilgiyle şaşırttığını anlatıyor.
    52:06Meslek Seçimi ve Kitap Yazma
    • Konuşmacı, yanlış meslek seçtiğini düşünse de hiçbir şeyden pişmanlık duymadığını, eczacılık mesleğinin kitap yazmasına katkı sağladığını belirtiyor.
    • "Eroinle Dans" kitabının eczacılık bilgisine ihtiyaç duyduğunu, "Yürekler Ölür" kitabının organ nakli konusunda bilgi gerektirdiğini anlatıyor.
    • Organ nakli konusunda bir savı olduğunu, organ alıcının organ vericinin karakter özelliklerini de alabileceğini iddia ediyor.
    54:44Aşk ve Edebiyat
    • Konuşmacı, kitaplardan meydana getirdiği aşka gerçekten inandığını, günümüzde de aşkı mümkün olduğunu belirtiyor.
    • Aşkın son derece yakıcı ve kısa süreli bir tutku olduğunu, kalıcı sevgiye dönüşmediği takdirde bitirildiğini açıklıyor.
    • "Yüreğim Seni Çok Sevdiği" kitabının bir aşk romanı olduğunu ve kitapta gerçek aşkı gösterdiğini ifade ediyor.
    58:29Yazarlık ve Eğitim
    • Türkiye'de her üç kişiden beşi şair olduğunu ve insan duyguları açıldığında sanatsal kalp de açıldığını belirtiyor.
    • Yazar olmak için özel bir eğitim almak gerekmediğini, ünlü yazarlar arasında eğitimli olmayanlar da olduğunu vurguluyor.
    • Yazarlık için bir yetenek ve yatkınlık olması gerektiğini, hevesin çok olduğunu ancak herkesin yazar olamayacağını söylüyor.
    1:00:28Yazarlık Deneyimi
    • Bir profesörün eşinden dikte edilmesi istenmesi hikayesini anlatıyor ve kendi kitaplarını kendisinin yazdığını belirtiyor.
    • Şiir kitabı yazan biri tarafından dikte edilmesi istendiğini, ancak bunu reddettiğini anlatıyor.
    • Kitap değerlendirmesinde ilk cümlelerin yeterli olduğunu, Tarık Dursun Kaan'ın "bir yemeğin iyi olup olmadığını anlamak için bütün tabağı bitirmek gerekmez" sözünü hatırlatıyor.
    1:03:42Kitap Değerlendirme Yöntemi
    • Yazarların kendi yazdıkları türle karşılaştırılmasını ve ideal değerine ulaşıp ulaşmadıklarını değerlendirmelerini öneriyor.
    • Editörlerin ve yayınevlerinin bu değerlendirmeyi yapacağını belirtiyor.
    1:04:57Gelecek Kitapları
    • "Pembe ve Yusuf" kitabının en sert kitabından biri olduğunu ve yazıp yazmama konusunda tereddüt geçirdiğini anlatıyor.
    • Hapishanelere gireceğini ve ağır suçtan hüküm giymiş kadınlarla görüşeceğini, kitabının adının "Belli Kelepçe" olacağını söylüyor.
    • Kitaplarının tür farklılığının kişiliğindeki değişkenlikten kaynaklandığını ve hastalıklı bir yapı olduğunu belirtiyor.
    1:07:16Anılar ve Roman Yazma Süreci
    • Anılar dönemlerinin patolojik ve psikolojik sorunlarının olduğu bir dönem olduğunu söylüyor.
    • Roman yazarken farklı bir kimlikle gezip, kahramanıyla empati kurduğunu ve okuyucuların kahramanla bütünleşebilmesi için kendisinden dinlemeleri gerektiğini vurguluyor.

    Yanıtı değerlendir

  • Yazeka sinir ağı makaleleri veya videoları özetliyor