• Buradasın

    Ahmet Haşim'in Frankfurt Seyahatnamesi Podcast

    youtube.com/watch?v=Whfz_3jJfig

    Yapay zekadan makale özeti

    • Bu video, bir sunucunun Ahmet Haşim'in "Frankfurt Seyahatnamesi" adlı eserini okuduğu bir podcast formatındadır. Sunucu, İstanbul'dan Frankfurt'a böbrek tedavisi için gelen bir seyyah olarak eserin içeriğini aktarmaktadır.
    • Podcast, Frankfurt'a yapılan seyahatin detaylı anlatımını içermektedir. Video, tren yolculuğuyla başlayıp, Frankfurt'un modern ve tarihi yapıları, Walhard kliniğindeki tedavi deneyimi, Almanya'daki günlük yaşam, Homburg köyündeki geziler ve Almanya'daki sosyal yapılar hakkında gözlemlerle devam etmektedir. Eser, müzecilik, mimari, yemek kültürü, insan ilişkileri ve Batı'dan Doğu'ya yönelik hayal ve eleştiriler gibi konuları ele almaktadır.
    • Podcast, Frankfurt'un zengin ve fakir kesimlerini, tarihi mirasını ve modern yaşamını karşılaştıran bir seyahat deneyimi sunmaktadır. Ayrıca Almanya'daki profesör-doktor sınıfının toplumda konumu, Almanya'daki eğlence imkanlarının sınırlılığı ve yabancı bir ülkede yaşadığı yalnızlık gibi konular da ele alınmaktadır. Video, Ahmet Haşim'in meşhur "Merdivenler" şiiriyle sona ermektedir.
    00:06Sesli Kitap Podcast'in İçerik Tanıtımı
    • Sesli Kitap Podcast YouTube kanalı, Türk ve dünya edebiyatından en güzel eserleri dinleyicilerle paylaşıyor.
    • Bu hafta Ahmet Haşim'in "Frankfurt Seyahatnamesi" eseri paylaşılacak.
    • Ahmet Haşim'in İstanbul'dan tedavi amacıyla Almanya'nın Frankfurt şehrine gitmesi ve bu seyahatinde edindiği gözlemleri konu alan eser, dönemin Almanya ve Türkiye'sinin karşılaştırılması niteliğinde.
    02:30Seyahatname Türe Hakkında
    • Seyahat, insan hayatının tatsızlığından ve aleladeliğinden kurtulmak için harikuladelikler avı demektir.
    • Harikulade, hakikat sahasında var olmamıştır, zihnimizin bir çalışma mahsulüdür ve aleladenin birleşmesinden meydana gelir.
    • Şair ve seyyahın akrabalığı, seyahat yazısının şiir kitabının kardeşidir.
    05:04Seyahatin Başlangıcı
    • Bu eser bir hastanın yol notlarıdır ve rüzgarlı, karanlık bir sonbahar gecesiyle başlar.
    • İstanbul'dan trenle ayrıldığında sinirleri pek iyi değildi ve gece yolculuğunda kuruntularla karşılaştı.
    • Uyku gelince iki gün sonra güzel bir sonbahar güneşi aydınlığıyla neşeli Bulgar kırlarında uyandı.
    07:02Bulgar Kırları
    • Ali Naci'nin tanınmış imzalar taşıyan yazılarıyla Bulgar medeniyetinden haberdar etmesine rağmen, yazı zevk vermekle yetinmeyerek öğretmek istediğinde eksik bilgi teşkil edebilir.
    • Bulgar kırları süt, yün ve çoban kokan incili, fabrika bacası ve ormanı görmediği kırlardır.
    • Bu kırlar beyaz koyun sürüleri, temiz köy evleri, sıhhatli köylüler ve çalışan işçi kümeleriyle dolu bir hayat yeridir.
    09:18Sofya İstasyonu ve Seyahatin Devamı
    • Sofya istasyonunun etrafı yağmurlu bir günde hudutsuz bir bataklık ve süprüntülüktür.
    • Ali Naci'nin anlattığı yeni Bulgar medeniyeti istasyonlara yaklaşmıyor.
    • Sekiz saattir trende olan yazar, yolun iki tarafında tekrarlanan manzaralardan sıkılıp içi sıkılıyor.
    10:20İnsan Zekası ve Kitap
    • Hayat kitaba sığmayacak kadar geniş olsa da tekrarlarla doludur.
    • Kitap, tabiatta en büyük olan şeyin (insanın) en güzel balını taşımak itibariyle, tabiatın genişliğine sahip olmaksızın ona üstündür.
    • İnsan zekası tabiatın içinde değil, tabiatın yanında ayrı bir kuvvettir ve hayatımıza tat veren zevklerin hakiki yaratıcısıdır.
    11:30Seyahatin Acısı
    • Seyahat ne kadar rahat ve eğlenceli olursa olsun, içinde içten gelen endişe tohumu taşır.
    • Akşam yolculuğun en keskin duygu saatidir ve karanlığın tesiri uzaklardan, insanlığın ilk hayvani gecelerinin hatıralarından gelir.
    • Gece korku vaktidir, göz vazifesini yapamadığı için yanlış şeyler görmeye başlar ve her gölge oyunu düşman hissini verir.
    13:45Yolculuk Deneyimi
    • Öğle yemeğinden sonra kompartımanda uyurken bir sinek dudağımıza kondu ve teslimiyetimi görerek defolacağını umarak kımıldamadım.
    • Sinek, sinirlerimi tahammül kabiliyetinin son haddine kadar aşındırmak için konduğu yerde daha derin yerleşerek işkence etmeye başladı.
    • Sabrım boşandı ve can havliyle kalkıp sineği kovalamaya başladım, ancak sinek bir an için havalanıp tekrar aynı yere konuyor ve işkenceye devam ediyordu.
    15:34Avusturya-Almanya Seyri
    • Alman gecesi, Macaristan ve Avusturya'dan itibaren içerde ve dışarıda her şey değişmiş göründü.
    • Zümrüt çayırlar, pembe akşam dereleri, mesut kavaklar, tül perdeli köşkler ve sıhhatli öküzler gibi manzaralar karşımda hakikat olmuştu.
    • Demiryolun iki tarafındaki tarlalar atlaslar gibi temizlenmiş, ayıklanmış, taranmış, ekilmiş ve ayrı renklerle yan yana ta ufuklara kadar uzanıyordu.
    17:34Frankfurt'a Varış
    • İçinde deliler gibi koştuğumuz gecenin yeniliğini tadabilmek için kompartımanın lambalarını söndürdüm.
    • Frankfurt'a gece yarısından sonra ikiye yirmi kala vardık ve ekspresimizden sadece ben ve midesinden rahatsız genç bir Romanyalı indi.
    • Avrupa'nın en büyük istasyonlarından biri olan Frankfurt istasyonuna günde girip çıkan trenlerin adedi yüzle sayılmaz, ancak büyük bir ekspresin rıhtıma bıraktığı yük sadece iki hastadan ibaret oldu.
    19:40Frankfurt'un Durumu
    • İstasyondan dışarı çıktığımızda etraftaki sessizlik ve boşluk o kadar derindi ki, ayaklarımız gülünç patırtılar çıkarıyordu.
    • Frankfurt ehemmiyetsiz bir yer değil, eskiden Alman kayzerlerinin taç giyme töreni burada yapılırdı ve Heidelberg Üniversitesi onun manevi çemberi içindedir.
    • Frankfurt'un eski büyük refahından şimdi sefalete düşmekte olduğunu, Yahudilerin artık kuzeye göç etmekte olduklarından anlıyoruz.
    21:27Avrupa Şehirlerinin Benzerliği
    • Frankfurt gibi büyük Avrupa şehirlerinin binaları, caddeleri, mağazaları ve kalabalığı benzer bir görünüm sergiliyor.
    • Avrupa medeniyeti çerçevesinde şekli fikirden daha önemli olup, Avrupalı olmak için belirli bir kıyafet giymek gerekiyor.
    • Büyük Avrupa şehirlerinin hayret verici sırrı yoktur, hayatlarını düzenleyen teknolojik mucizeler artık mektep kitaplarında öğretilen basit şeylere dayanıyor.
    23:03Eski Şehirlerin Hazinesi
    • Yedi yıldıza göre yedi renge boyanan tepelerinde müneccimlerin hesapları, granit ve altın sütunlu tapınaklar bulunan eski şehirlerin hayalini düşünüyorum.
    • Bu eski şehirlerde Frankfurt'un otellerindeki rahatı ve lokantalarındaki zenginlikler bulunmasa da, yabancı için güçlü hayretler ve ürpermeler yaratıyordu.
    • Seyyahın yabancı şehirlerdeki acayip halini, Victor Hugo'nun İstanbul'u gören patlak gözlü adamı karikatür olarak tanımlıyor.
    24:52Frankfurt'un Caddeleri
    • Frankfurt'un caddeleri geniş, geometrik, temiz ve pergel ve zevkin müşterek eseriyle tasarlanmış uçsuz bucaksız yollar.
    • Büyük vitrinli mağazalar, kristal camların arkasında gösterişli ürünler ve granit renginde ticari yazılarla kaplı binalar caddeleri süslüyor.
    • Alman pencereleri kış fidanlarının çiçekleri ve yapraklarıyla süslenmiş, bembeyaz tül perdeli ve kadınların eliyle süslenmiş bir mahrem hülya gibi.
    26:33Şehrin Gizli Yüzü
    • Muhteşem sokak dekoru içinde iyi giyinmiş, iyi taranmış efendiler küme küme şarkı söyleyip mızıka çalıyor, ancak bunlar Almanya'nın artan sefalet habercileri, işsizleri ve dilencileri.
    • Sarı çiçekler dağıtan adamlar, Almanya'yı dolduran sayısız sakat, fakir, hasta cemiyetlerinin sadaka toplayıcılarıdır.
    • Sarı bezden üniforma giymiş adamlar Hitler askerleri, kırmızı kravatlı sessiz dolaşan gençler ise komünistlerdir.
    28:01Goethe'nin Evi
    • Frankfurt şehri, zengin Rothschild'lerin ve şair Goethe'nin vatanı olmakla övünür.
    • Goethe'nin evi, loş bir sokakta, loş bir evde, pazarda ziyaret edildiğinde beklenmedik bir kalabalıkla doluydu.
    • Ev içinde Goethe'nin hatırası her yerde hissediliyor, çalışma odasında mürekkep lekeleriyle kaplı yazı masası ise Goethe'nin "Faust"'u yazdığı yerdi.
    31:48Profesör Walhard
    • İstanbul'dan tedavisinin bir kısmı yapılan böbrekler hakkında fikrini almak üzere Frankfurt'a Profesör Walhard'ı görmeye gitmiştim.
    • Walhard Kliniği, bir müze veya güzel sanat akademisi gibi görünüyordu, fennin manasını ters anlamış dar kafalı adamların kurduğu bir yer değildi.
    • Altmış yaşına rağmen yemyeşil bir çınar tazeliğiyle duran, güzel, kumral sakallı, neşeli ve şakacı Profesör Walhard, bu güzel binanın bütün hayatıydı.
    32:50Walhard Kliniği ve Tedavi Yöntemleri
    • Walhard kliniği sadece böbrek ve yürek hastalıklarının tedavisi için kurulmuş bir klinik olup, üç katı şık ve temiz odalarla doluydu.
    • Klinikte tedavi için temel ilaç tuz yememek ve özellikle tuzu olan süt içmemekten ibaretti, çünkü tuz böbrek, yürek, damar ve damar tazyikinin en büyük düşmanı sayılıyordu.
    • Hastalara Almanların keşfettiği ve normal tuzdan farkı olmayan citrovin adlı bir madde veriliyordu.
    33:51Citrovin Fabrikası Ziyareti
    • Hastanın doktoruna gösterdiği citrovin memnuniyetinden dolayı fabrika onu fabrikasını gezmek için davet etti ve özel bir otomobille şehir dışındaki Şemberg fabrikasına götürdü.
    • Fabrika genel müdürü Abdülman, fabrikayı ince bir nezaketle, bembeyaz ve zemine kan kırmızı modern bir bekleme salonuna aldı.
    • Abdülman, on sene önce küçük bir odadan ibaret olan bu fabrikayı yaparken, teknisyenlerin güzellik hislerinden mahrum olmaması ve fabrikanın siyah, kirli ve fena kokan bir yer olmaması gerektiğini vurguladı.
    35:32Frankfurt'taki Hastane Deneyimi
    • Hastanın tedavisi sırasında, fabrika genel sekreteri Mösy Haas onunla arkadaşlık etmeye başladı ve Frankfurt'tan ayrıldığında onu uğurlamak için geldi.
    • Türkiye'de hasta, cezalandırılması gereken bir suçlu olarak görülürken, Frankfurt'ta hastalar farklı bir muamele görürdü.
    • Hastalara tatlı ve tiksinilmeyecek yemekler sunulur, hastaneler zengin bahçeler, gül tarhaları, havuzlar ve fıskiyelerle donatılırdı.
    38:23Hastanın Gezintileri ve Frankfurt'un Eğlence Yaşamı
    • Hastanın tedavisinde, şehre gidip gezmesi, akşamları tiyatrolara gitmesi ve bir kadeh bira içmesi tavsiye edilirdi.
    • Frankfurt'ta eğlence yerleri sınırlıydı: kahveler yeknesak, kabareler soğuk, varyete tiyatroları eğlencesiz, dans salonları tatsız ve sinemalar dil bilmeyen biri için anlaşılmazdı.
    • Frankfurt, Berlin'in aksine, aile saadeti arayan bir şehirdi ve akşamları saat 10'da horlayan bir şehirdi.
    43:07Alman Aileler ve Politik Farklılıklar
    • Bir Alman dostunun ailesinde kaynana demokrat, kaynanası katolik, en büyük baldızı komünist, ortanca baldızı nasyonal sosyalist, en küçük baldızı nasyonalist ve oğlan çocuğu merkez partisindendi.
    • Her akşam sofrada bu altı farklı inanç arasında tartışmalar, bağırmalar, sinir buhranları, ağlamalar ve bayılmalar yaşanırdı.
    • Komünist baldızın kolları bağlanıp bir odaya hapsedilinceye kadar rahat yemek yemenin imkanı yoktu.
    43:43Frankfurt Hastanesi Bahçesi ve Sincaplar
    • Konuşmacı Frankfurt hastanesinin bahçesine bakan bir odada otururken, bahçedeki kuşlar ve sincapları izler.
    • Bahçedeki sincaplar, çimenlerde sıçrayarak dolaşır ve yiyecekleri kemirirken etrafı gözetlerler.
    • Konuşmacı çocukluğunda dağlık bir memlekette geçirmiş ve orada tilki, karaca, ayı gibi hayvanlarla oynamıştır.
    45:24Avrupa'da Hayvanlarla İlişki
    • Frankfurt hastanesi bahçesinde sincaplar insanların arasında emniyetle dolaşır.
    • Avrupa'daki parklarda serçeler, kumrular ve balıklar insanlara yaklaşırlar.
    • Venedik'te San Marco Meydanı'nda seyyahlar hatıra fotoğrafı için kuşların yaklaşmasını beklerler.
    46:22Almanya'da Sonbahar
    • Konuşmacı, Fransa'da seyahatlerinde sonbaharı görmediği için Frankfurt Dağlarında sonbaharı doya doya seyretmiştir.
    • Almanya'da 10-12 seneden beri yerleşmiş hemşehri Niyazi Bey, konuşmacıyı Homburg köyünde bir pazar günü öğle yemeğine davet etmiştir.
    • Niyazi Bey, yemekten önce otomobille bir gezinti teklif etmiştir.
    47:36Dağ Gezintisi
    • Konuşmacı, çocukluğunda gördüğü sert ve korkunç dağları düşünürken, Niyazi Bey onu Tonoz Dağı'nın yüksek noktasına götürür.
    • Ormanda, bulutlu ve rüzgarlı havada, ağaç denizinin üzerinde gölgeler kımıldar ve dallarda hışırtılar sürüklenir.
    • Ormanın her yerinde kırmızı ve sarı yapraklar, sanki büyük bir yangının alevleriyle yanıyor gibi görünür.
    50:04Avrupa'nın Bulutlu Havası
    • Konuşmacı, bulutlu havada geceyi gündüzden ayıracak aydınlık farkı göremediği için gece devam ettiğini düşünüp yataktan kalkmaz.
    • Avrupa'nın bulutlu havası, eski Yunanlıların ve Latinlerin cehenneminde hüküm süren yarım aydınlık gibidir.
    • Bulutlu günlerde konuşulan dili bilmemenin boğuculuğu, konuşmacıyı daha da zorlar ve kafasındaki fikirler kafatasının dört duvarına vurur.
    53:16Gurbet ve Hayvanlar
    • Konuşmacı, bir kazada bulunamayacağını düşündüğünde Frankfurt hayvanat bahçesine koşar.
    • Yağmurlu havada demir kafeslerin arkasında yaşlı gözlerle kendilerini seyre gelen dilsiz hayvanlara kardeş acısıyla bakar.
    • Hayvanlarla iletişim kuramaması ve yabancı bir ülkede yalnızlık hissi, konuşmacıyı zorlar.
    53:58frankfurt'ta Bahçe Ziyareti
    • Beş Alman, gürültüsüz bir mahallede, güzel bir kapıdan şehir bahçesine giriyorlar.
    • Bahçede yapraklar yerlere dökülmüş, gölün kıyısında beyaz kuğular bulunuyor.
    • Geniş mermer merdivenlerden çıkarak Palmer Garden'ın limonluğuna gidiyorlar.
    55:17Limonluk
    • Limonluk sessiz ve mukaddes bir korkuyla dolu, kırmızı Hint ilahları burada gülümsüyor.
    • Cam binanın havası Asya ve Afrika iklimlerinin elektrikleriyle yüklü, yerler çemenle örtülü.
    • Cins cins hurma ağaçları, cam kubbeye değen sert yapraklarıyla yerden 8-10 metre yüksekliğe yükselmiş.
    56:40Bahçede Almanlar
    • Bulutlu bir kuzey seması altındaki yeşil ve sıcak ekvator manzarası karşısında beş ihtiyar Alman mesut bir sükun içinde kendi kendilerine gülümsüyorlar.
    • Her Alman, ihtiyarlığın ve çöküklüğün son haddine kadar yine bir Almandır ve onun saadetini yapmak Almanya için bir mukaddes vazifedir.
    57:35frankfurt'taki Dilenciler
    • Frankfurt caddelerinde temiz gömlekli, lekesiz yakalı, ütülenmiş elbise ve beyaz mendili olan dilenciler bulunuyor.
    • Şehrin şık caddelerinde opera veya operet parçaları söyleyen dilencilerin gündelik kazançları herhangi bir alışverişin getireceği kardan aşağı değil.
    • Doğu estetiğine göre dilencinin gözü olmamalı, ağzı ve dişleri olmamalı, el ve ayak yerinde çengeller veya tahtalar olmalı.
    59:51Alman ve Doğu Dilencileri Karşılaştırması
    • Alman dilencileri, kendilerini acındırmak için fazla yalana ve alçalmaya muhtaç değildir çünkü Almanlar mecbur olmadan el uzatabilecek bir Alman düşünemezler.
    • Doğu merhameti mantıksızdır, dilenciye acıma değil korkma vardır ve verilen para bir sadaka değil, korku sanatkarına takdim edilmiş bir mükafattır.
    1:01:03frankfurt Hastanesi ve Profesörler
    • Hastanenin kapısı önündeki meydanlık, profesörlerin sahip olduğu yüksek markalı arabalarla doluyor.
    • Almanya'da göreceğiniz her hususi otomobil ya bir zengin Yahudinin ya da bir profesörün arabasıdır.
    • Profesörler gürültüden rahatsız olmamak için şehir dışında, güzel bahçeli evlerde yaşamayı severler.
    1:03:34Almanya'da Profesör ve Doktor Sınıfı
    • Almanya, profesör ve doktor denilen kutsiyetle çevrili bir insan cinsinin vatanıdır.
    • Almanya'da profesörler ve doktorlar çok sayıdadır, tanımadığınız herhangi bir adama gençse "doktor", yaşlı ve sakallıysa "profesör" diye hitap etmek ihtiyata muvafık.
    • Çoğu dar kafalı, cahil, miyop ve pembe olan bu insan cinsi, incir çekirdeği doldurmaz meseleler hakkında karınca sabrıyla cilt cilt uyutucu kitaplar yazmakla ömürlerini geçirirler.
    1:05:02Alman Alimleri Hakkında Değerlendirme
    • Alman filozofu Caserling'e göre Alman alimlerinin eserlerinin yüzde yetmişinde orijinal bir fikre rastlamak nadiren mümkündür.
    • Hakiki Alman ilmini yapanlar, üniversitenin cübbe ve takke giydirmediği serbest zekalardır.
    • Almanya, hakiki zekaların yanlışlıkla yok olmasına meydan vermemek için böylelikle dünyanın en yüksek ilmine sahip olabildi.
    1:05:48Frankfurt Seyahatnamesi'nin Sonu
    • Ahmet Haşim'in "Frankfurt Seyahatnamesi" adlı eserinin sonuna gelinmiştir.
    • Eser, Frankfurt ile ilgili izlenimleri ilginç bir üslupla aktarmaktadır.
    • Dinleyicilerden eseri değerlendirmelerini video altına yorum olarak yazmaları istenmektedir.
    1:06:12Merdivenler Şiiri
    • Podcastun başında Ahmet Haşim'in "Merdivenler" şiirine yer verileceği belirtilmişti.
    • İçerik, Ahmet Haşim'in meşhur "Merdivenler" şiiri ile kapatılmıştır.
    • Şiirde "ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden" ifadesiyle başlayan, kızıl havaların akşam olmakta olduğu anlatılmaktadır.

    Yanıtı değerlendir

  • Yazeka sinir ağı makaleleri veya videoları özetliyor