Buradasın

Türkiye'nin Deniz Hukuku ve Stratejik Alanları Üzerine Akademik Tartışma

youtube.com/watch?v=i4ReAdFXliI

Yapay zekadan makale özeti

Kısa
Ayrıntılı

Bu video, Habertürk ekranlarında yayınlanan "Mehmet Akif Ersoy Ben Nedir Ne Değildir" özel programının bir bölümüdür. Programda sunucu, bahçeşehir üniversitesi denizcilik ve global stratejiler merkezi başkanı ve müstafi tümgeneral Cihat Yaycı ile birlikte sohbet etmektedir. Ayrıca programda emekli amiral ve diğer akademisyenler de yer almaktadır.
Video, Türkiye'nin deniz hukuku ve stratejik alanları üzerine kapsamlı bir tartışmayı içermektedir. İlk bölümde Kanal İstanbul projesi ve Montrö Anlaşması arasındaki ilişki ele alınırken, devamında Filistin ile imzalanabilecek münhasır ekonomik bölge anlaşması, Doğu Akdeniz'deki sınır tartışmaları, Yunanistan ile ilişkiler ve Türkiye'nin deniz yetki alanları detaylı olarak tartışılmaktadır.
Programda ayrıca Türkiye'nin Mısır, Filistin, Lübnan ve Suriye ile ilişkilerini geliştirmesi gerektiği, Türkmenlerle olan ilişkilerin güçlendirilmesi ve Doğu Akdeniz'deki stratejik konumun değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Konuşmacılar, uluslararası deniz hukuku prensipleri ışığında Türkiye'nin haklarını korumak için alınabilecek stratejik adımları ve bölgedeki diğer ülkelerle olan ilişkileri analiz etmektedirler.

00:18Program Tanıtımı: Habertürk ekranlarında Mehmet Akif Ersoy'nin "Nedir Ne Değildir" özel programında Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı Müstafi Tümgeneral Cihat Yaycı misafir olarak konuk edildi.
Programda Kanal İstanbul, Montrö, Filistin, Libya, Mavi Vatan, Doğalgaz Arama Çalışmaları, Mavi Ekonomi, Karadeniz, Yunanistan, Kıbrıs ve İki Devletli Çözüm gibi önemli başlıklar ele alınacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul'un "tarihe damgasını vuracak bir eser" ve "iftihar tablosu" olduğunu belirtmiş, muhalefet ise Montrö'yu riske edeceğini iddia etmiştir.
04:52Montrö Sözleşmesi ve Kanal İstanbul: Kanal İstanbul'un Montrö Sözleşmesi'ni etkilemeyeceği, bu konuda Rus Büyükelçisi de "Türkiye'nin hükümranlık hakkıdır" açıklamasında bulunmuştur.
Montrö Sözleşmesi'nde belirtilen fener tahlisiye ücretleri, altın frank karşılığı olarak belirlenmiş olmasına rağmen, Türkiye bu ücretlerin yüzde doksanaltı indirimli bir şekilde alıyor.
Bu durum Türkiye'nin yılda yaklaşık iki buçuk milyar dolar kaybettiğini gösteriyor ve ulaştırma bakanlığı bu konuda ilgilenmelidir.
10:01Lozan Boğazlar Sözleşmesi ve Montrö Sözleşmesi: 1923 yılında Lozan'da Lozan Boğazlar Komisyonu kurulmuş, bu komisyon boğazlar geçişlerini organize ediyordu.
1936 yılında Atatürk'ün büyük siyasi dehasıyla Lozan'daki geçişler Türkler tarafından kontrol edilir hale geldi.
Montrö Sözleşmesi'nde 24. maddesi gereğince, Türk ordusu 15-20 kilometrelik bir bölgeye girebildi ve boğazları işgal etti.
11:19Montrö Sözleşmesi'nin Geçişi Düzenleyen Kriterleri: Montrö Sözleşmesi'nde bölge üç bölgeye ayrılır: Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı.
Denizaltılar ve uçak gemileri Türkiye hariç hiçbir devletin geçişine izin verilmez.
Karadeniz'de kıyıdaş devletlerin ancak yeni inşa ettiği veya onarıma gönderdiği denizaltılar geçebilir ve yüzeyde geçmek zorundadırlar.
12:36Kanal İstanbul ve Montrö Sözleşmesi: Ege Denizi'nden Marmara Denizi'ne girip, amacınız Karadeniz'e çıkmaksa kesinlikle Montrö'ye tabidirsiniz.
Kanal İstanbul tek başına Montrö'yu değiştirmez, Çanakkale'ye de aynısı yapılsa bile Montrö'yu değiştirmez.
Montrö Sözleşmesi'nde geçişler için üç farklı kriter vardır: en geç üç gün önce, sekiz gün önce ve on beş gün önce bildirimde bulunmak zorunluluğu.
14:21Montrö Sözleşmesi'nin Geleceği: Bazı düşünürler Montrö Sözleşmesi'nin hukuki açıdan süresini doldurduğunu ve Kanal İstanbul'un açılması durumunda şartların yeniden tartışılabileceğini savunuyor.
Anlaşmaya imza atan ülkeler artık bölgede yok, bu nedenle anlaşma bir kez daha tartışılabilir.
Montrö Sözleşmesine imza atan 10 devlet arasında Türkiye, Yunanistan, Fransa, İsrail, İtalya, İngiltere, Rusya, Ukrayna, Bulgaristan ve Yunanistan bulunmaktadır.
17:14Montrö Sözleşmesi'nin Feshi ve Uluslararası Deniz Hukuku: Uluslararası deniz hukukuna göre Montrö kalkarsa, İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı ulusal boğazlar olarak kabul edilir.
Marmara Denizi Türkiye'nin bir iç denizidir ve iç su rejimine tabidir, bu da toprak gibi devletin kontrolü altındadır.
"Montrö Türkiye Cumhuriyeti'nin boğazlardaki tapusudur" ifadesi devletler arası ilişkilerde ve hukukta doğru değildir, tapu kavramı özel hukukta kullanılır.
21:23Montreux Sözleşmesi ve Boğazlar: 1774'te Rus gemilerinin geçişine müsaade edilirken, 1774'ten 1840'a kadar Londra Boğazlar Sözleşmesi ile ikili anlaşmalarla geçişler düzenlenmiştir.
1840'dan günümüze kadar çoklu ve çok taraflı sözleşmelerle geçişler kontrol edilmektedir.
Türkiye'nin hakimiyeti konusunda 1919-1922 arasındaki fiili boşluk dışında hiçbir zaman sorun yaşanmamıştır.
22:18Montreux Sözleşmesinin Önemi: Montreux, Gürcistan krizi ve İkinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin savaşa girmesini engellemiş bir koruma mekanizması olmuştur.
Montreux'deki kontenjanın kapasitesinin sadece %13'ünü kullanıyor, %87'i boş kalıyor.
Sözleşme, hem Karadeniz'e diğer devletlerin çıkışını önlerken hem de Rusya'nın Akdeniz'e güç aktarımını engelleyerek iki taraflı denge kurmaktadır.
23:33Boğazların Savunma Açısından Önemi: Boğazlar, Anadolu'dan Trakya'ya deniz geçişi gerektiren önemli bir noktadır ve lojistik açıdan zor bir geçiş yeridir.
Boğazlardaki üç köprü savaş durumunda ilk hedef olacaktır ve yıkıldığında gemilerle geçiş planlanması gerekecektir.
Marmaray tüneli ve Marmara'dan geçişler de Trakya'nın desteklenmesinde önemli bir rol oynayabilir.
24:45Kanal Yapımı ve Savunma: Teknik olarak yeni bir deniz geçişi safhası daha olmasının savunma açısından zorlaştıracak bir durum yaratacağı düşünülmektedir.
Yeni bir kanal yapım aşamasında tüneller ve geçişler önceden düşünülebilir, böylece savunma handikabı ortadan kalkabilir.
Trakya'nın takviyesi sadece boğazlara değil, Çanakkale ve Marmara'dan deniz yoluyla da düşünülmüştür.
26:51Filistin Sorunu ve Münhasır Ekonomik Bölge: Cihat Yaycı'nın Filistin'de Libya'ya benzer bir münhasır ekonomik bölge anlaşması yapılması tezi gündeme gelmiştir.
1947'de Filistin tüm bölgedeyken, 1949-1967 arasında sıkıştırılmış duruma gelmiştir.
Filistin durumu, 1974'teki Kıbrıs'taki Türklerin durumuna benzer şekilde, halkın onuru halen yerinde ve mücadeleye devam etmektedir.
28:45Diplomatik Çözüm Arayışı: Diplomatik olarak Filistin'i destekleyerek aynı zamanda Türkiye'nin menfaatine olan bir çözüm aranmaktadır.
2010 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile İsrail arasında yapılan anlaşmada Filistin'e ayrı bir münhasır ekonomik bölge tanınmış ancak sınırları kesilmiş durumdadır.
30:27Gazze Bölgesi ve Deniz Hukuku: Gazze'deki balıkçılar bölgede hareket edemiyor ve orayı kullanamıyorlar.
Türkiye'den ve İsrail'den farklı olarak, Gazze'nin kendi münhasır ekonomik bölgesi olarak tanımlanması doğru değil.
İsrail, gelecekte iki devletli çözüm olursa Gazze'ye en fazla bu alanı vereceğini belirtiyor.
32:32Deniz Hukukunda Ada ve Anakara İlişkisi: İsrail, No'ah ve Mari adalarını kontrol altında tutuyor ve bunları kendisine dahil etmiş olabilir.
Deniz hukukunda adalar sadece karasuları kadar deniz yetki alanı alabilir, anakaralar adalara üstündür.
Meis Adası'nda yaşanan tartışmalar, Filistin'in deniz hukukunda haklarını alması konusunda zorluklarla karşılaştığına dair bir örnektir.
34:22Deniz Hukuku ve Harita Çizimi: Libya ile yapılan anlaşma, deniz hukukuna uygun şekilde karadan karaya çizilmiştir.
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nde sadece "hakkaniyet" kriteri vardır, açıların nasıl çizileceği belirtilmemiştir.
Uluslararası Adalet Divanı ve Tahkim Mahkemesi kararları, deniz hukukunda esastır.
37:55Orantılılık ve Anakara Üstünlüğü Prensipleri: Deniz hukukunda "orantılılık" prensibi vardır; kıyı uzunluğu ne kadarsa o kadar alan alabilir.
"Anakaraların üstünlüğü" prensibi, adaların iki anakara arasındaki ilişkiyi kesemeyeceğini belirtir.
Türkiye ile anlaşma yapan herkes kazanır, kaybedenler Rumlar ve Yunanlılar olur.
42:13Türkiye'nin Deniz Alanı Anlaşması: Libya ile yapılan anlaşma Birleşmiş Milletler tarafından kayda geçirilmiş ve Libya'nın daha doğu kısım Mısır'la anlaşacak.
Türkiye'nin deniz alanını çizme konusunda Dışişleri Bakanlığı zamanında Mısır'a koordinat verilmiş, Libya ve Filistin/Izrail düşünülmemiş.
Dışişleri Bakanlığı ve akademisyenler dünyanın yuvarlak olduğunu düşünmemiş, bu nedenle Türkiye daha geniş bir alan kazanabilirdi.
44:43Anlaşmanın Stratejik Önemi: Bu anlaşma Türkiye için çok stratejik ve oyun bozucu bir hamle oldu, Hatay'dan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin yaptığı en önemli anlaşma olarak değerlendiriliyor.
Denizler toprak olarak kabul edilmeli çünkü "deniz vatanı"dır.
Bu anlaşma Filistin'e diplomatik olarak eli güçlenecek ve Filistin halkı El Fetih ya da Hamas demeden milli birlik içerisinde hareket ediyor.
47:16Filistin Anlaşması Tartışmaları: Filistin'den ve İsrail'den de arayan, soran kişiler var, çünkü bu anlaşma deniz hukukuna aykırı değil.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Filistin Dışişleri Bakanı ile görüşemedi çünkü Filistin dışişleri bakanı, Yunanistan'ın çıkarlarını korumadığını düşünerek görüşmeyi reddetti.
İsrail akademisinde "Türkiye için Filistin yönetimi Rumları ve Yunanlıları karşısına alır mı?" sorusu gündeme gelmiş.
49:42İsrail ve Güney Kıbrıs Anlaşması: İsrail, Rumlarla orta hattan anlaşma yapmış ve Güney Kıbrıs'ın yönetimi ile de benzer şekilde orta hattan anlaşmalar yapmış.
2012'de yazılan ve İngilizce'ye çevrilen makalede İsrail ve Güney Kıbrıs'ın yönetimi arasında 12 parselin bir kısmı Rumlar'dan alınmış.
İsrail 2010 yılı anlaşmasını gözden geçirmek istedi ve sismik araştırma ve sondajın yapılmamasının en önemli sebebi İsrail'in rezervi olduğu belirtilmiş.
52:03Kamu Diplomasisi ve Gelecek Stratejisi: Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi olarak yapılan kamu diplomasisi, Rumların kandırıldığını gösteren bilgileri İbranice, Arapça, Filistin ve Mısır'a yayınladı.
Devletler günlük menfaatler yerine asırlık kayıpları düşünür, bu nedenle Türkiye sınırı çeker ve münhasır ekonomik bölgeyi ilan eder.
Güney Kıbrıs'ın yönetimi 2003'te münhasır ekonomik bölge ilan etmiş, 7 sene sonra 2010 yılında İsrail ile anlaşılmış.
53:07Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmaları: Türkiye'nin münhasır ekonomik bölgesini ilan etmesi ve bu alanda anlaşmalar yapması gerekiyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin münhasır ekonomik bölgesi, Filistin, İsrail ve Mısır ile anlaşmalar yapıldığında bu alanlar bu ülkelerin kazançları olacak.
Türkiye ile anlaşmalar yapıldığında, Türkiye'nin mavi vatanı 189 bin kilometre kareye genişleyecek ve bu alan Kıbrıs Adası büyüklüğünün sekiz katı kadar büyük olacak.
54:21Türkiye'nin Avantajları: Filistin ile münhasır ekonomik bölge anlaşması imzalandığında Türkiye kazanma ihtimali olacak.
Bu anlaşmalar İsrail ve Mısır'da kazanç sağlayacak, tek kaybeden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olacak ve Yunanistan'ın oyunu bozulacak.
Mısır'da Türkiye ile anlaşmalar yapılmadığı için kaybedilen deniz alanları konusunda ciddi bir baskı var ve Türkiye ile anlaşmalar yapılması isteniyor.
55:16Türkiye-Mısır İlişkileri: Türkiye-Mısır ilişkileri beklenenden daha hızlı ilerliyor ve yakın zamanda ciddi gelişmeler bekleniyor.
Mısır'da kullanılan haritalarda Türkiye ile anlaşmalar yapılmadığı için kaybedilen alanlar gösteriliyor ve vatanseverler bu anlaşmaların iptalini ve Türkiye ile anlaşmaların yapılmasını istiyor.
Türkiye Cumhuriyeti her zaman hakkaniyete riayet etmiştir ve Türkiye ile anlaşma yapan kazanır.
57:43Akdeniz Meselesi ve Filistin: Türkiye-İsrail-Mısır üçgeninin oluşması Akdeniz meselesinde Filistin'in hakkı korunacak şekilde faydalı olabilir.
Türkiye'nin Filistin'in hakkını koruması, iki devletli çözüm noktasında Filistin'i desteklemek için önemli bir adım olabilir.
Filistin bir devlettir çünkü devlet olabilmek için ülkesi, halk niteliği taşıyan insan toplumu ve otorite olması gerekiyor ve bunların hepsi Filistin'de var.
1:01:29Devlet Tanınma Sorunu: Birleşmiş Milletler'e üye olmak devlet olmanın bir şartı değildir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile 2011 yılında Türkiye'nin imzaladığı anlaşma geçerlidir çünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de bir devlettir.
Tayvan gibi birçok devlet Birleşmiş Milletler'e üye olmasa da devlet kabul edilir ve anlaşmalar yapılabilir.
1:03:45Doğu Akdeniz Gaz Forumu ve Filistin: Filistin, Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na üye oldu ve bu durum Filistin'in bir devlet olduğunu göstermektedir.
Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nda Filistin'in üyeliği, İsrail'de, Yunanistan'da ve Mısır'da tanınmaktadır.
Filistin'in Doğu Akdeniz'e kıyısı var çünkü Gazze Şeridi'nden dolayı Doğu Akdeniz'e kıyısı bulunmaktadır.
1:05:01Anlaşma İmzalanması ve Stratejik Önemi: Konuşmacı, Doğu Akdeniz'de Filistin ile anlaşma imzalamak için gerekli hazırlıkları tamamladığını belirtmektedir.
Bu anlaşma, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de durumunu güçlendirecek ve bölgede yeni bir muhatab bulacağı anlamına gelmektedir.
Filistin ile anlaşma imzalandığında, İsrail de bu anlaşmaya zorlanabilecek ve bölgede barış sağlanmasına katkı sağlayabilir.
1:08:29Filistin Yönetimi ve Uluslararası Anlaşma: Filistin ile yapılan anlaşma, Filistin yönetimi içindeki siyasi grupları bir araya getirebilir ve uzlaşma sağlayabilir.
Bu anlaşma, Filistin için kendi iç siyasi dinamiklerini güçlendirme ve bağımsızlık motivasyonu sağlama fırsatı sunabilir.
Konuşmacı, bu tür stratejik hamlelerin kağıt üzerinde gerçekleştiğini ve Libya ile yapılan anlaşmanın da benzer şekilde gerçekleştiğini vurgulamaktadır.
1:09:02Uygulamaya Karşı Çıkanlar: Bu stratejiye karşı çıkacaklar, Türkiye'nin bürokrasisi, siyaseti ve akademisinde bulunabilecektir.
Karşı çıkanların temel argümanları, "başımızı sıkıntıya sokmayalım" ve "Filistin bir devlet mi?" şeklinde olabilir.
Konuşmacı, Türkiye'nin Filistin'e destek olmak ve kendi faydasına bu anlaşmayı imzalaması gerektiğini savunmaktadır.
1:12:29Önceki Programın Özeti: Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı Müstafi Tümamiral Çetiner Çetin ile konuştuk.
İlk bölümde Kanal İstanbul ve Filistin ile imzalanabilecek münhasır ekonomik bölge anlaşması konuştuk.
Filistinlileri motive edici olabilecek bu konu, hukuki ve siyasi açıdan neyi getirdiğini göstermek açısından önemlidir.
1:14:18Mavi Vatan ve Odin Finder Gemisi: Mavi Vatan konusu ve araştırma gemilerinin durumu ele alındı.
Odin Finder sismik araştırma gemisi, Mavi Vatan sınırlarına girmeye çalışmıştır.
Bu gemi, derin su sismik araştırma kabiliyetine sahip değildir ve bölgede kablo döşemesi için fizibilite çalışması yapmak istemektedir.
1:16:47Mavi Vatan Haritası ve Deniz Yetki Alanları: İki farklı Mavi Vatan haritası bulunmaktadır; biri Libya ile anlaşmadan önceki, diğeri Libya anlaşması sonrası güncel hali gösteren.
Haritalar basamak basamak oluşturulmuştur; önce Libya ile yapıldıktan sonra diğer adımlar atılacaktır.
Nihai Mavi Vatan haritasında doğudaki sınırlar da belirlenmiştir.
1:18:19Odin Finder Gemisinin İzin Durumu: Odin Finder gemisi, Türkiye'den değil, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'dan izin istemektedir.
Bu durum, hükümranlık haklarının tanınmadığını göstermektedir.
Sismik araştırmalar petrol ve doğal kaynakların tespiti için çok ciddi istihbarat bilgileri demektir.
1:19:48Mavi Vatan'da İzin Sorunu: Odin Finder ve benzeri gemilere kesinlikle izin verilmemesi gerekir, aksi takdirde müthiş bir istihbarat kaybı yaşanacaktır.
Kablo döşemek için sismik araştırma yapacak gemiler, Türkiye'den kiralansın ve Türkiye'nin kendi gemileriyle bu işi yapmalıdır.
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre kablo ve boru hattı döşemek konusunda ülkelerin olumlu yaklaşması beklenir.
1:22:21Münhasır Ekonomik Bölge ve Araştırma Gemileri: Mavi Vatan'da sismik araştırma gemileri bulunmakta, ancak şu anda "Ne kadar" ve "Oruç İskemisi" isimli gemiler Antalya Körfezi'nde limanda durmaktadır.
Münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığına sahip olmanın tek göstergesi araştırma gemileriyle kaynak araştırmak, kaynağı çıkartmak ve nakletmektir.
Münhasır ekonomik bölgede balıkçılara avlanma hakkı ve kaynak araştırmaları yapma hakkı tanınır, bu alanlarda başkalarının faaliyet göstermesi yasaktır.
1:24:28Türkiye'nin Münhasır Ekonomik Bölgesi Durumu: Türkiye şu anda kaynak araştırması yapmıyor ve başkalarının da yapmasını engelliyor.
Ege Denizi ve Adalar Denizi'nde kaynak araştırması yapma hakkı kullanılmıyor, bu alanlarda ne Yunanistan ne de Türkiye faaliyet göstermiyor.
Doğu Akdeniz'de sessizlik politikası uygulanıyor ve Haziran ayının 14'ünde Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı arasında bir görüşme planlanıyor.
1:25:51Yunanistan ve Doğu Akdeniz Sorunu: Konuşmacı, Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de hiçbir hakkı olmadığını ve Türkiye'nin bu konuda geri çekilmemesi gerektiğini vurguluyor.
Yunanistan'ın taleplerini karşılamak, Türkiye'nin kaynakları kaybetmesi anlamına gelecektir.
Yunanistan genellikle taleplerini sorun olarak ortaya koyup, bunların çözülmesini istiyor ve çözülmeme durumunda Avrupa Birliği'ne muhatap olma tehdidinde bulunuyor.
1:28:11Diplomatik Yaklaşım ve Soykırım Tartışması: Konuşmacı, Yunanistan'ın kendini devletten saymadığını düşünerek Avrupa Birliği ile istikşafi görüşmeleri yapmanın daha iyi olacağını savunuyor.
Yunanistan Dışişleri Bakanı 19 Mayıs'ta Rumların da girişimi olabileceğine dair bir açıklama yapmıştı.
21 Mayıs'ta Yunanistan ve Ermenilerle ilgili konunun dışında harekete geçildi ve 19 Mayıs'ta Yunan Meclisine soykırım tasarısı sunuldu ve gündeme alındı.
1:29:06Yunanistan ve Soykırım Tartışması: Yunan dışişleri bakanı, başbakanı, muhalefet lideri ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi başkanı, 19 Mayıs'ta 353 bin Rum-Yunanlıya karşı gerçekleştirilen soykırımı kabul etmek için bir tasarı hazırladılar.
Bu tasarı Amerika Birleşik Devletleri Kongresi'ne de verildi, ancak Türkiye'de bu konu gündemde değil.
FETÖ'cüler Filistin anlaşmasına karşı çıkıyor ve Yunanistan'ın Türkiye ile ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini iddia ediyorlar.
1:32:00Türkiye'nin Dış Politikası ve Ekonomik Bölge: Türkiye'nin Mısır, Filistin, Lübnan ve Suriye ile ilişkilerini geliştirmesi gerekiyor, ancak bu süreç zaman alacak.
Münhasır ekonomik bölge ilan edilmesi ve sınır koyma konusunda herkese kazanç sağlayacak bir strateji geliştirilmeli.
Türkmenlere sahip çıkmak önemli; Kuzey Irak'ın kuzeyinde ve Suriye'de 5 milyon Türkmen var ve onlara kimse tarafından yama edilmemeli.
1:33:05Ovaköy Sınır Kapısı Tartışması: Ovaköy sınır kapısı 2003'ten beri gündeme getiriliyor, ancak Bağdat yönetimi bu konuda isteksiz.
Sınır kapısının açılması için uluslararası kanunlar ve ülkelerin parlamentolarının onayı gerekiyor.
Bölgede güvenlik sorunları ve petrol boru hatlarının geçtiği bir alan olduğu için kapının açılması zorlaşmış durumda.
1:34:16Türkmenlerin Durumu ve Sınır Kapısı: Türkmenler Ovaköy sınır kapısının açılmasını istiyorlar çünkü ticaretin gelişmesi ve varlıklarının güçlenmesi için önemli.
Mevcut sınır kapıları genellikle PKK ve Barzani'nin güçlü olduğu bölgeleri destekliyor, Türkmenleri destekleyen bir kapı açılması gerekiyor.
Telafer bölgesi "ikinci Sincar" olma tehlikesiyle karşı karşıya ve Kerkük'teki uluslararası havaalanının açılması Türkmen kenti Kerkük'ün güçlenmesine katkı sağlayacak.

Türkiye'nin Deniz Hukuku ve Stratejik Alanları Üzerine Akademik Tartışma

Yapay zekadan makale özeti

Yanıtı değerlendir