Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, Hilal Demir Höyük tarafından sunulan Victor Hugo'nun "Sefiller" romanının detaylı bir incelemesidir. Videoda özellikle piskopos Charles François Myriel (Baptiste Bienvenü olarak da anılır) karakterinin hayatı, düşünceleri ve etrafındaki olaylar ele alınmaktadır.
- Video, romanın teknik bilgileriyle başlayıp, piskoposun Digne şehrindeki yaşamı, yoksullara yardım faaliyetleri, günlük rutini ve evi hakkında detaylı bilgiler sunmaktadır. Daha sonra piskoposun Fransız İhtilali dönemindeki duruşu, 1793 Konvansiyonu ile olan tartışmaları ve Napoleon dönemindeki tutumu anlatılmaktadır. Video, 1815 yılında Digne şehrine giren sefil görünümlü bir yolcunun hikayesiyle sona ermektedir.
- Videoda ayrıca piskoposun kız kardeşi Matmazel Baptistin, kahya Madam Moglör ve 1793 Konvansiyonu üyesi G gibi karakterlerin de yer aldığı diyaloglar ve tartışmalar yer almaktadır. Piskoposun "Bienvenue" lakabıyla anılması, şarapla felsefe konuşan bir senatör ile olan diyalogları ve kilise içindeki konumu gibi detaylar da videoda işlenen konular arasındadır.
- Kitap Tanıtımı
- Kitabın adı "Sefiller" (Les Misérables), yazarı Victor Hugo, çevirmeni Nurten Tunç, türü roman, yayınevi Oda Yayınları, birinci baskı, 2004, İstanbul, 400 sayfa.
- Kitabın kapak resminde elindeki iki gümüş şamdanı fakir bir adamı uzatan bir rahip ile bunlara şahitlik eden üç asker görülüyor.
- Victor Hugo, romantik akımın ilk kuramcısı ve şefi olarak 19. yüzyılın en çok tanınmış ve sevilmiş klasik yapıtlarının başında gelen "Sefiller" romanını yazmıştır.
- 01:23Piskopos Charles Mirel'in Hayatı
- Miral Mösy, Charles François Bien ve Miral 1815 yılında Digne şehrinin piskoposuydu ve 75'ine merdiven dayamıştı.
- Miral, 1806'dan beri bu göreve görevliydi ve genç yaşta evlendiği halde dingin bir hayat yaşamamış, delikanlılık yıllarını çeşitli zevkler ardında geçirmişti.
- Fransız ihtilali sonrası ailesiyle İtalya'ya göçmek zorunda kalmış, eşi orada vefat etmiş ve hayatının değişmesine zemin hazırlamıştı.
- 03:18Piskoposun Kariyeri ve Değişimi
- İtalya'dan döndüğünde Miral dine adamış, 1804'te rahip olmuş ve 1815'te Digne şehrinde boş duran piskoposluk makamına tayin edilmişti.
- Napolyon'un taç giyme töreni için hazırlıklar sırasında Napolyon'la karşılaştığında vermiş olduğu hazır cevap sayesinde dikkatini çekmişti.
- Digne'de görevine devam eden Miral, hakkında söylenen dedikoduları zamanla unutturmuş ve kız kardeşi Matmazel Baptistin ile birlikte şehre yerleşmişti.
- 06:33Piskoposun Konağı ve Hastane Ziyareti
- Piskoposun konağı şehir hastanesinin yanındaydı ve 18. yüzyılın sonunda Monseigneur Henry Puget tarafından inşa edilmiş, krallara yaraşır bir saray gibiydi.
- Piskopos, hastaneyi ziyaret edince yirmi altı hastanın iç içe yataklarda, dar odalarda ve dar bir bahçede yaşadığını fark etti.
- Piskopos, hastanenin durumunu görünce kendi konakta yaşayan hastaları hastaneye, kendisinin ise hastaneye yerleşmesini kararlaştırdı.
- 08:54Piskoposun Mali Durumu ve Bütçesi
- Piskoposun eskiden sahip olduğu servetten hatırı sayılır bir şey kalmamıştı, ailesi ihtilal günlerinde borca batmıştı.
- Kız kardeşinin yılda beş yüz franklık bir geliri vardı, bu da sadece kişisel harcamalarına ayrılırdı.
- Piskopos'un on beş bin franklık bir maaşı vardı ve hastane binasına yerleşikten sonra bu maaşla kendince bir bütçe düzenlemişti.
- 09:43Piskopos Miral'in Bütçe Düzeni
- Piskopos Miral, bütçesini çeşitli yardım kuruluşlarına ve kişisel harcamalarına bölerek yönetti: cezaevleri iyileştirme derneğine 400 frank, tutuklulara yardım derneğine 500 frank, tutuklu aile babalarına kefalet için 1000 frank, zor durumdaki fakir öğretmenlere 2000 frank, Alp Dağları tahıl depolarına 100 frank, Digne, Moneske ve Sisteron'daki fakir kızların eğitimine 1500 frank, yoksul ve düşkünlere 6000 frank, kişisel harcamalarına 1000 frank.
- Piskopos Miral, Digne'deki piskoposluk yıllarında bu bütçe planını hiç aksatmadan uyguladı.
- Kahya Madam Moglör, piskoposun kişisel harcamalarına sadece 1000 frank ayırmasından hoşlanmamıştı, çünkü piskopos ve kız kardeşi Madam Baptiste bu parayla güç bela geçiniyordu.
- 11:02Araç Giderleri İçin Ödenek
- Piskopos, üç ay sonrasında "bu kadar tutumlu davranmamıza rağmen yine de güç bela geçiniyoruz" diyerek öfkelendi.
- Madam Moglör, piskoposun araba giderlerine ayrılan ödeneği istemediğini belirtti, çünkü eskiden piskoposların yol ve araba giderleri de karşılanırdı.
- Piskopos, Madam Moglör'ün önerisini kabul etti ve yılda 3000 frank tutan, araba, haberleşme ve ulaşım giderleri için ödenek almayı başardı.
- 12:44Piskopos'un Bütçe Değişikliği
- Piskopos, elde edilen 3000 frankı da yoksullara dağıtmayı tercih etti: hastalara et suyu dağıtmak için 1500 frank, Draguing'den düşkünler yurduna 250 frank, X anaokuluna yardım için 250 frank, yetimlere 500 frank, kimsesiz çocuklara 500 frank.
- Piskopos, kilise ve dini işler için ihtiyaç duyulan paraları piskopos varslardan alıp yoksullara verirdi.
- Bir süre sonra bağışlar oluk gibi akmaya başladı; parası olan da olmayan da Piskopos Miral'in kapısına koşardı.
- 13:53Piskopos'un Yaşam Tarzı
- Piskopos, elinden epey yüklü paralar geçirdi, ancak hayat tarzını hiç değiştirmemişti.
- Dünyada acılar ve yıkımlar o kadar fazlaydı ki, din adamının dağıttığı paralar güneş gören kar gibi eriyip gidiyordu.
- Piskopos ne kadar bağış alırsa alsın yine de para yetiştiremiyordu, bu yüzden kendi giderlerinden kısıp sadakaları vermeye çalışıyordu.
- 16:43Piskopos'un Gezileri
- Piskopos Miral, zorlu piskoposluk görevini başarıyla yerine getirdi; uzak olmayan yerlere yürür, ovada iki tekerlekli arabayla gider ve dağlara katırla çıkardı.
- Bir gün eski bir dinsel merkez olan Cenaze'ye eşekle gittiğinde, şehrin valisi ve yanında duran birkaç kentsoylu ona şaşkınlıkla baktı ve kahkahalar attı.
- Piskopos, onlara "benim gibi önemsiz ve parasız bir rahibi, efendimiz İsa'yi taşıyan bir hayvanın üzerinde gördüğünüz için beni fiyaka yapıyor diye kınayabilirsiniz, fakat bunu fiyaka niyetiyle değil, yalnızca zorunluktan yapıyorum" dedi.
- 18:07Piskopos'un Vaazları
- Piskopos, gezilerinde uysal, cana yakın ve ilgi çekici konuşur, vaaz vermez, söyleşir gibi konuşurdu.
- Örneklerini hep o çevrelerden seçerdi; bir köyün sakinlerinin nasıl birbirlerine yardımcı olduklarını gittiği bir başka köyde anlatır, hayırsever kasaba ya da köyün kutsanmış bir yer olduğunu söylerdi.
- Piskopos, köylerdeki yardım anıtlarını övürdü: fakirlere, dul ve yetimlere ekim biçme hakkını diğerlerinden üç gün önce verdikleri, evleri oturulamaz hale geldiğinde onları para istemeden tamir ettikleri köylerde Tanrı'nın sevgisine erişildiğini anlatıyordu.
- 20:12Seyyar Öğretmenler ve Piskopos
- Keras'taki seyyar öğretmenler, sayıları az olduğu için okul açamadıkları için her hafta farklı köylerde ders veriyorlar.
- Seyyar öğretmenler şapkalarına okuma, matematik ve Latince belletenlerine göre bir, iki veya üç kalem takarak tanınıyorlar.
- Piskopos, seyyar öğretmenler gibi sevecen ve sorumluluk sahibi bir baba gibi davranıyor, herkesin düzeyine uygun davranmayı bilir ve sevimli konuşmalarıyla keyif verir.
- 21:12Piskopos'un Hayat Felsefesi
- Piskopos, kuzeninin miras konusundaki sözlerini dinlerken, Aziz Sant Augusti'nin "dünya malına ve bağlamayın" sözünü hatırlatıyor.
- Piskopos, asillerin ölüm haberlerinde unvanları ve taşınmazları yazılmasından rahatsız olup "Tanrı katına bu ünvanlarla mı çıkacak?" diye sorguluyor.
- Piskopos, yoksullara yardım eden Mösyö Baran'a "cennete birkaç kuruşluk bir bilet alıyor" diyerek alaycı bir şekilde yorum yapıyor.
- 23:46Piskopos'un Vaazları ve Düşünceleri
- Piskopos, vaazlarında vergi sisteminin köylülerin yaşamını zorlaştırdığını ve "Tanrı havayı insanlara bağışlar, kanun ise bunu onlara satar" diyerek eleştirmektedir.
- Piskopos, İser'de ve Varda'daki köylülerin zorlu yaşam koşullarını anlatarak merhamet çağrısında bulunuyor.
- Piskopos, yoksullara ve varsıllara önyargılı davranmadan, doğru karar almak için suçları detaylı incelemeyi tercih ediyor.
- 25:24Piskopos'un Günah Felsefesi
- Piskopos, gençliğinde de günah işlemiş olduğu için yobaz olmayan bir fikri var: "Ademoğlu'nun yasası alabildiğini az günah işlemektir, hiç günah işlememek meleklerin işidir."
- Piskopos, toplum kurbanı kadınlar ve yoksullara daha anlayışlı davranıyor, onların günahlarının eşlerinin, babalarının, efendilerinin, güçlülerin, varsılların ve bilginlerin sorumluluğundan kaynaklandığını düşünüyor.
- Piskopos, bir cinayet davasında savcının kıskançlığı kullanarak kadının itiraf etmesini sağladığı durumda "Adamla kadının yargılanma yeri neresi? Aix. Peki? Fakat krallık savcısını kim yargılayacak?" diyerek eleştiri yapıyor.
- 27:49Cambazın Cinayeti ve Piskopos'un Duygusal Müdahalesi
- Digney şehrinde bir cambaz cinayet suçlamasıyla yargılanıyor ve infaz gününden bir gün önce cezaevi rahibi rahatsız olduğu için Piskopos, cambazın hücresine gidip ona yardım ediyor.
- Piskopos, cambaza kardeşlik, babalık ve rahiplik ederek onu avutuyor, rehberlik yapıyor ve infaz günü darağacına onun yanı sıra çıkıyor.
- Piskopos'un bu davranışına yüksek sosyete mensupları fiyakacılıkla suçlarken, şehirdekiler ona yürekten katılıyor; Piskopos ise infaz yerinden geçmemeye dikkat ediyor.
- 29:56Giyotin ve Toplumsal Adalet
- İnsan giyotini kendi gözleriyle görmediği sürece ölüm cezasına karşı umursuz kalabilir, ancak gördükten sonra karar vermeli ya taraftarı ya da karşıtı olmalı.
- Giyotin yasasının hesaplaşmasıdır, intikam almadır ve onu gören esrarengiz bir titreyişe kapılır.
- Darağacı, tahtadan, demirden, ipten mamul cansız bir gereç değil, güç, karanlık, özel girişimlere sahip bir tür yaratığa benzer ve Piskopos'un infaz sonrası bitkin görünmesi, toplumsal adaletin hortlağından etkilenmesinden kaynaklanıyor.
- 31:38Piskoposun Dini Anlayışı
- Piskopos kendi kendine söylenir, kız kardeşinin bir gün duyduğu konuşmalarda "İnsanlarin kanunu göremeyecek kadar tanrı kanuna saplanmak hatadır" diyordu.
- Hastalar ve ölüler için çağrılabilirdi, dul ve yetimler onu çağırma gereğini duymazlardı.
- Piskopos, acıyı koyultup acıya ağırbaşlılık ve kutsallık eklerdi, sevdiklerini kaybedenlere ölümü dipsiz bir uçurum değil, göklerde sevdiği canlı ışığına rastlayabileceğini söylerdi.
- 34:44Piskoposun Günlük Hayatı
- Piskoposun yoksulluğu hali yüz ağartıcı ve özlenir bir yoksulluktu, uykusu sınırlı olsa da çok derindi.
- Sabah uyandığında düşünür, tören yapar, inek sütüne batırılmış çavdar ekmeğiyle kahvaltı eder ve işe girişirdi.
- Piskoposluk işleri çok yoğuntu: yazmanla görüşmeler, rahiplerle toplantılar, dinsel kurumların denetlenmesi, kitaplık, dilekçeler, vaazlar, belediye başkanlarıyla anlaşmalar ve devletle ilişkiler.
- 35:56Piskoposun Sosyal Hayatı
- Kaldırdığı zamanı bahçede çalışmak veya okur yazardı, bahçede çalışmanın insan zihninde bir bahçe olduğunu söylerdi.
- Öğlen yemeği sonrası hava elverişliyse gezintiye gider, fukara evlere uğrar, bastonuna abanıp dalgınca yürürdü.
- Piskoposluk şapkasıyla oralardaki herkesin saygı duyduğu bir din adamıydı, karşılaştığı çocukları kutlar ve onların hayır dualarını alırdı.
- 36:54Piskoposun Gıda ve Giyim Alışkanlıkları
- Yanında para varsa yoksulları ziyarete gider, cüzdanı boş kaldığında zenginleri görmeye giderdi.
- Cübbelerini yıllar boyu kullandığı için eskilikleri görünmesin diye şehirde sürekli mor paltosunu giyerdi, yaz sıcağında bu durum onu huzursuz ederdi.
- Yemekler basitti, konuk olduğunda madam magler leziz bir balık veya av eti hazırlardı, kendi başlarına kaldıklarında zeytinyağlı sebzeler ve az yağlı bir çorbayla doyarlardı.
- 37:33Piskoposun Yazılışları
- Yemeğin ardından matmazel paptitin ve madam moglör ile konuşup odasına kapanır, tekrar yazmaya girişirdi.
- Kağıtları ve bazen kitapların kenarlarını yazılarla doldururdu.
- Bilgili ve eğitimli bir adamdı, beş-altı tane el yazması hala ilginç yapıtlar bırakmıştır, bunlardan biri Tevrat'ın Tekvin parantez yaratılış bölümündeki "Başlangıçta Tanrı'nın ruhu sularda yüzüyordu" ayetinin üç farklı çevirisini ölçmekteydi.
- 38:24Piskopos Miral'in Okuma ve Yazma Geleneği
- Piskopos Miral, okurken koyu düşüncelere dalıp, kitapların sayfalarına içeriğiyle ilgisi olmayan notlar yazardı.
- Miral'in elindeki kitabın sayfalarına "Ey sen ki varsın, din adamı sana Tanrı diyor, Tevrat yorumcusu yedi makabis kardeş yaradan diyor, Efeslilere gönderilen yazı özgürlük diyor, Barch edebiyet diyor, mezamir bilgi ve gerçek, Jean aydınlık diye adlandırılıyor, krallar yüce varlık diyor, kullar Rab diyor, fakat Hz. Süleyman gafur (bağışlayıcı) adını vermiş" şeklinde notlar yazılmıştır.
- Saat dokuz civarında her iki kadın da onu alt katta tek başına bırakıp üstteki odalarına çekilirdi.
- 39:52Piskopos Miral'in Evinin Yapısı
- Piskopos'un evinin zemin katla bir kat arasındaydı, altta üç ve bir katta üç oda ve bir de çatı katı vardı.
- Yarım dönümlük bir bahçe evinin arkasını çevrelerdi ve piskopos alttaki odaları kullanırdı.
- Bahçedeki hastanenin ilaç konulan odasını mutfak yerine kullanırlardı ve bahçedeki ağırda piskoposun beslediği iki inek vardı.
- 40:50Evdeki Mobilyalar ve İç Mekan
- Büyük olan piskoposun odasını kışın ısıtmak epey zor oluyordu ve o ahırın bir köşesini bir paravanla ayırmıştı, bu bölmede fazla soğuk olan kış günlerini geçirirdi.
- Kış salonunda bir masa, dört hasır iskemle bulunurdu, yemek odasında da aynı beyaz tahta masa ve hasır iskemleler vardı.
- Varlıklı ve dinler kadınlar, beyaz işlemeleri bir örtüyle saklı bu sunak yerine şehrin gerçek bir sunak satın alması için para toplamışlardı, fakat piskopos her seferinde bu parayı yoksullara vermişti.
- 41:46Konuklar ve Evdeki Yaşam
- Tesadüfen yedi-sekiz konuğu olursa, vali general, karargahtaki kurma heyeti, rahipoğlu'nun birkaç öğrencisi gibi ahırdaki kışlık salonunun sandalyelerini, kilisedeki hasır iskemlelerini, yatak odasındaki koltuğu getiriyorlardı.
- Her yeni gelen misafire bir oda boşaltılıyordu, kimi zaman oniki kişi oluyorlardı, o zaman piskopos bunun zorluğunu göstermemek için kış ise ocağın önünde ayakta bekliyor, yaz ise bahçede gezinmeyi öneriyordu.
- Kapalı yataklıkta da bir sandalye vardı, fakat hem asırları parçalanmış hem de üç ayağa kalmış olduğundan yalnızca duvara dayanırsa iş görebiliyordu.
- 43:01Piskoposun Yatak Odası
- Piskoposun yatak odası epey sade döşeliydi, bahçeye açılan camlı bir kapının tam karşısında, yeşil şayak perdelerle örtülü demir bir somyası vardı.
- Şöminenin yanındaki kapılardan biri doğa odasına, diğeri yemek odasına açılırdı, kitaplarla yüklü canlı bir dolap kitaplık niyetine kullanılırdı.
- Bahçeye çıkmak için kullanılan cam kapının önünde, üstünde hokka takımın duran büyük bir masa vardı, masanın hemen önünde bir hasır koltuk, yatağın yanında ise dua iskemlesi dururdu.
- 44:18Evdeki Mobilyalar ve Temizlik
- Evdeki odalar kirece boyanmıştı, bu haliyle kışla veya hastanenin odalarını andırıyordu, ancak son yıllarda boyalı kağıtların altından çok hoş resimler çıkarılmıştı.
- Odaların zemini kırmızı tuğladan yapılmıştı, madame moglör onları her hafta bol suyla yıkardı, yatakların önlerine örme hasırlar konmuştu.
- İki kadının hayatını sürdürdüğü bu ev tertemizdi, piskoposun esasen tek lüksü de temizlikti, o temizlik için "temizlik için temizliğin yoksullara zararı dokunmaz, onlardan bir şey götürmez" derdi.
- 45:03Evdeki Gümüş Eşyalar ve Bahçe
- BMW'nin Miral'in eski servetinden altı kişilik gümüş çatal, kaşık ve bıçak takımı kalmıştı, bir de büyüyecek gümüş bir kepçe vardı.
- Piskopos'un yattığı odada, yatağının tam başucundaki dolaba akşamları madam moglör bu şamdanları yerleştirirdi, anahtar her zaman dolap kilidinin üstünde olurdu.
- Bahçe haç gibi çizilmiş dört çizgiden ibaretti, çizgilerin üçüne madam moglör sebze ekerdi, dördüncüsü piskoposun özel bahçesi gibiydi, orada çiçek yetiştirirdi.
- 46:49Piskoposun Güven Duygusu
- Evin kilitli tek kapısı bile yoktu, yemek odası kilise meydanına açılırdı.
- Piskopos buraya taşındığında kapılarda cezaevi kapıları gibi sürgüler ve kilitler bulmuş, hepsini çıkarıp atmıştı.
- Sokak kapısı her zaman açıktı, tokmağı döndüren hemen içeri girebilirdi, ihtiyar hanımlar önceleri bu durumdan rahatsız oldular, fakat daha sonra onlar da piskoposun güvenine ortak olup kilitsiz hayata alışmışlardı.
- 47:17Piskopos Miral'in Felsefesi
- Piskopos Miral, doktorun kapısının asla kapalı olmaması gerektiğini, papazın kapısının ise sürekli açık olması gerektiğini vurguluyor.
- Kendisini doktorla karşılaştırıyor; doktorlar bedenleri, o ise yürekleri ve ruhları sağaltıyor.
- "Kapınızı vuranın adını sormayın, adından utanan birinin sizi sığınmaya ihtiyacı olduğunu unutmayın" şeklinde bir not yazmış.
- 47:46Piskopos'un Cesareti
- Mülklerinin üstlemeleriyle papazlık eden bir adam, psikopoza kapısını kilitsiz bırakmakla dikkatsiz davrandığını söyleyince, piskopos "gerektiği zaman bir din adamı da bir asker kadar cesur davranmalı" demiş.
- Farkı şu şekilde açıklıyor: "Bizim cesaretimiz uysal ve sessiz olmalı."
- 49:53Kravat Haydutu ve Piskopos
- Piskopos Miral'ın karakterini tanımlamak için Kravat adlı haydutla ilgili bir olay anlatılıyor.
- Kravat, çeteden kalan talancıları yanına alarak Fransa'nın güneyinde yol kesip soyup, Embrun ilçesindeki kilisedeki değerli ayin eşyalarını çalmış.
- Piskopos, haydutların olduğu yerlerde gezilerini sürdürmeye karar vermiş.
- 50:39Piskopos'un Tek Başına Yolculuğu
- Chatteler'de vali, piskoposu karşılayarak kendisinden geri dönmesini rica etmiş, çünkü Kravat haydutu Embrun ilçesine kadar dağı tutmuştu.
- Piskopos, tek başına gitmeye karar verdiğini söylemiş ve vali onu durdurmaya çalışmış.
- Piskopos, dağdaki küçük bir köydeki dost çobanlarıyla tanrıdan konuşmak istediğini, onlarla karşılaşma fikrini Tanrı'nın esinlendiğini söylemiş.
- 52:38Piskopos'un Yolculuğu ve Dönüşü
- Piskopos'un gitmesine rıza göstermekten başka yapılacak iş kalmamış, kendisine rehber olmayı öneren genç bir çocukla yola çıkmış.
- Kız kardeşini ve Madam Moglori yanına almak istememiş, katır sırtında dağı açmış ve kazasız belasız dost çobanların köylerine varmış.
- Orada onbeş gün geçirmiş, vaaz vermiş, dua etmiş ve dostça konuşmuş.
- 53:07Ayin Süslerinin Güzergahı
- Gitmeden bir gün önce törensel bir şükran ayini yapmak istediğini söylemiş, ancak köy papazı ayin süslerinin bulunamayacağını belirtmiş.
- Sabah erken vakti iki atlı kilise kapısına bir sandık bırakıp gittiler, sandığın üstünde "Piskopos Miral'e" yazısı vardı.
- Sandıktan altın ipliklerle işlemeli bir tören cübbesi, elmaslarla bezeli bir tören başlığı ve altın bir haç çıkmış, bunlar bir ay önce Embrun kesesinden çalınan değerli eşyalardı.
- 54:11Piskopos'un Duyguları ve Öğretileri
- Piskopos, köy papazına "Tanrı mı acaba? Şeytan mı?" sorusuna "Tanrı" cevabını vermiş.
- Piskopos evine vardığında kaygılanıp yollara düşen kız kardeşini üzüntüyle bekler bulmuş.
- Yatmadan önce kadınlara "Siz hırsızlardan ve katillerden korkmayın, bunlar dışsal önemsiz tehlikelerdir. Bizler kendi kendimizden korkalım, önyargılardan. En büyük tehlikeler bizim ruhumuzdaki fırtınalardır" demiş.
- 55:12Piskopos'un Günlük Hayatı
- Piskopos'un hayatında heyecan verici olaylar sık sık olmazdı, sadece birkaç olay anlatılmış.
- Genel olarak onun bütün günleri birbirinin aynısıydı, neredeyse her gün aynı saatlerde dinsel görevlerini yapardı.
- Ölümünden sonra piskoposun evrakları arasında Embrun kilisesi gömüsünün ne yapılıp ne olacağını belirten bir pusula bulunmuştu.
- 55:46Senatör ve Piskopos'un Felsefi Tartışması
- Senatör, namuslu ve yalansız biri olsa da kendi çıkarlarını da dikkate almış, ihtiyarlık günlerinde huyu yumuşamış ve etrafındakilere iyilikler etmekten çekinmemişti.
- Senatör ve Piskopos, resmi bir törenin ardından Emniyet Müdürü'nün evindeki akşam şöleninde karşılaştılar.
- Senatör, kendisini Epiküros'un öğrencisi sanacak ölçüde bilgili olduğunu ve din zırvalarına tatlı tatlı gülerken, Piskopos'un karşısında da bunu yapardı.
- 56:41Senatörün Felsefesi
- Senatör, Piskopos'a kendisine özel bir felsefesi olduğunu itiraf etti ve Diderot'tan nefret ettiğini, onun bir ideolog ve ihtilalci olduğunu söyledi.
- Senatör, Tanrı inancını reddettiğini, "Yahova hipotezi"nin kendisini yorduğunu ve "Yokluk" lakapını kendisine verdiğini belirtti.
- Senatör, ölümden sonra hiçbir şey olmadığı, ebediyetin yokluk olduğunu ve bu dünyada sadece acı veya haz aradığını, her ikisinin de yokluğa götürdüğünü savundu.
- 59:30Piskopos'un Yanıtı
- Piskopos, senatörün maddeciliğine karşı çıkarak, bu kavramı kazananların kimse tarafından kandırılamayacağını, sürgüne yollanamayacağını, linç edilemeyeceği ve vicdan azabı çekmeden keyiflerine bakabileceğini söyledi.
- Piskopos, asillerin ve varsılların kendi felsefeleri olduğunu, yaşam tutkularının tatlandırıldığı bu salçayı doya doya kullanmalarını söyledi.
- Piskopos, Tanrı inancının halkın felsefesi olduğunu, yoksulların mantarlı hindiyi yiyemeyip sadece kestanelik kazlası kalan yoksullara teselli olarak bırakıldığını belirtti.
- 1:00:40Kızkardeşin Mektubu
- Kızkardeş, madame moglör'un duvarları temizlerken, kağıt kaplı ve beyaz badanalı odalarda eski çağların resimler keşfettiğini anlattı.
- Kızkardeş, ağabeyinin her şeyini yoksullara ve hastalara bağışladığını, kendisinin de yoksullara yardım etmek istediğini, ancak kışların çok soğuk geçtiğini belirtti.
- Kızkardeş, ağabeyinin tehlikelere atılıp korkmadığını, gece karanlığından ürkmeyip, haydutların yurt tuttuğu dağlık bir yere bile gittiğini anlattı.
- 1:03:20Kızkardeşin Duyguları
- Kızkardeş, ağabeyi için dua ederken, ona bir şey olursa kendisinin de fazla yaşamayacağını, onunla birlikte Tanrı'ya kavuşacağını söyledi.
- Kızkardeş, madam moglar'ın ağabeyinin dikkatsizliklerine alışamadığını, beraber dua ettiğini ve korktuklarını belirtti.
- Kızkardeş, ağabeyinin kendisine tek kelime etmesine gerek olmadığını, sözlere ihtiyaç duymadan onu anladığını ve kendilerini "alın yazısının ellerine" bıraktıklarını söyledi.
- 1:04:00Folk Ailesi Hakkında Bilgiler
- Kızkardeş, Folk ailesi hakkında bilgi sahibi olan ağabeyinden gelen bilgileri aktardı.
- Folk ailesi, çok eski bir Normandiya'lı aileymiş ve yarım asır kadar önceleri Roll de Fox ve Thomas de Fox asil aristokratlar arasında yer almış.
- Gui etten Alexander, Britanya süvari birliklerinde hatırı sayılır bir at bırakmış, kızı Mary Louise ise senato üyesi ve Fransız muhafızlar bölümünde albay olan Adrian Charles de GMT ile evlenmiş.
- 1:04:41Piskopos'un Mektubu
- Piskopos, kutsal akrabasına saygıları iletmeyi ve sevgili Silvan'ın iyi ve sağlıklı olmasını dile getiriyor.
- Piskopos'un sağlığı fena değil ama giderek zayıfladığını belirtiyor.
- Mektupta Baptist'in ek görümcenin ailesi ve sevimli yeğeni hakkında da söz ediliyor.
- 1:05:22Piskopos'un Davranışları
- Piskopos, ihtiyar kadınların uysal davranışlarına rağmen genellikle sahiden canını tehlikeye atardı.
- Kadınlar onun adına korkarlardı ama kendisine engel olmaya kalkışmaz, gölge gibi hizmet eder ve susarlardı.
- Piskopos'un mektubunda Baptistin ab'inin ölümünün kendi ölümü olacağı belirtiliyor.
- 1:08:32Konvansiyonel G
- Piskopos, Digne civarındaki kırlarda yaşayan eski bir konvansiyonel G'ye ilgi duyuyordu.
- G, Fransız ihtilalinde kral karşıtı olan ve kurt olarak bilinen biriydi, kralın ölümüne oy vermemiş olsa da neredeyse bir kral katili sayılırdı.
- G, ateist olduğu için restorasyon çağında prensler haklı unvanlarına tekrar sahip çıktıklarında savaş divanına verilmemişti.
- 1:10:36Piskopos'un Ziyareti
- Şehre yayılan bir dedikodu, G'nin ağır hastalandığı ve sadece birkaç saat daha yaşayacağı söylentisini içeriyordu.
- Piskopos, G'nin kulübesine gittiğinde güneş alçalmıştı ve G tekerlekli sandalyesinde güneşe gülümseyen, ağırmış başlı bir ihtiyar olarak karşıladı.
- G, Piskopos'u "fakirlerin monnier BMW" olarak tanıdı ve kendisini "psikoposu" olarak nitelendirdi.
- 1:12:13G'nin Son Saatleri
- G, Piskopos'a üç saat sonra öleceğini, üşümenin kalbine doğru çıktığını ve bunun ölümüne işaret olduğunu söyledi.
- G, güneşin son defa görülmesi için küçük çobanına sandalyesini dışarı itmesini istemişti.
- Piskopos, ölümün eşiğinde olan G'nin Tanrı'ya yaklaşmadığını sezdi.
- 1:14:38G'nin İnançları
- Piskopos, G'ye kralın ölümüne oy vermemesini kutlarken, G bunu "Tira'nın yok olması için oy verdim" şeklinde açıkladı.
- G, her insanın bir tiranı bulunduğunu, bu tiranın cehalet olduğunu ve cehaletin monarşiye neden olduğunu savundu.
- G, cumhuriyete oy verirken kardeşlik, birlik ve ışık için oy verdiğini, önyargıların ve aldanışların yıkılmasının bir ışığa neden olacağına inandığını belirtti.
- 1:16:01Fransız İhtilali Tartışması
- Piskopos, Fransız İhtilali'ni karmaşık ve bulanık bir sevinç olarak tanımlıyor.
- Konvansiyonel, Fransız İhtilali'ni insanlığın kutsanması ve hükümranlığın başlaması olarak değerlendiriyor.
- Konvansiyonel, 1789 Konvansiyonu'nu 1500 seneden bu yana oluşan kesif bir bulutun patlaması olarak nitelendiriyor.
- 1:17:27Adalet ve Merhamet Tartışması
- Piskopos, yargıçların adalet adına konuşurken rahiplerin merhamet adına konuştuğunu belirtiyor.
- Konvansiyonel, Kartuş'un kardeşi için ağlamakta ve onun suçsuz olmasıyla Louis XV'in torununun ölümü arasında karşılaştırma yapmaktadır.
- Piskopos, gerçeklerle yüzleşmek gerektiğini ve İsa'nın suç açısından kral torunuyla haydut kardeşi arasında aydın gözetmediğini vurguluyor.
- 1:19:03Halk ve Kral Çocukları İçin Ağlama
- Konvansiyonel, sadece kral çocukları için değil, tüm günahsızlar ve çocuklar için ağlamak gerektiğini soruyor.
- Piskopos, tüm çocuklar için ağladığını ve terzinin halkın yanına daha ağır çekmesi gerektiğini belirtiyor.
- Konvansiyonel, halkın asırlardır acı çektiğini ve fukara halkı aldatmanın kolay olduğunu söylüyor.
- 1:20:08Piskopos'un Yaşam Tarzı
- Konvansiyonel, piskoposun 15 bin franklık geliri, saray gibi bir evde oturduğunu ve en iyi yemekleri yediğini belirtiyor.
- Konvansiyonel, piskoposun "vermium" (solucan) olduğunu ve kibirsizliğini gösterdiğini söylüyor.
- Piskopos, varlıklı oluşunun tartışmada üstünlük sağladığını kabul ediyor ve bundan sonra onlardan faydalanmayacağını belirtiyor.
- 1:22:101789'un Zalimliği
- Konvansiyonel, 1789'un Marat ve Buse gibi figürleri sayesinde zalim olduğunu belirtiyor.
- Konvansiyonel, tüm ihtilallerin kanlı yönlerini inkar etmeyeceğini ancak 1789'un bir misilleme olduğunu söylüyor.
- Konvansiyonel, Montrevelen'i, Faker Tinville'i ve Jordan Copti'yi eleştiriyor.
- 1:23:39Fransız İhtilali ve Din Üzerine Tartışma
- Konuşmacı, Fransız İhtilali'nde kanın akıp, masumların da yandığını belirtiyor.
- 17. yüzyılda, 1685'te Protestanların öldürüldüğü yıllarda, bebeğini emziren bir Protestan kadına dininden dönmesi veya çocuğunu kaybetmesi arasında tercih yapması istendiği bir olay anlatılıyor.
- Konuşmacı, Fransız İhtilali'nin haklı olduğu şeylerin fazla olduğunu ve sonucun yaşanılası bir dünya olduğunu vurguluyor.
- 1:24:52Piskopos ve Konvansiyonelin Karşılaşması
- Piskopos, "İlerleme Tanrı'ya inançtır, iyiligin Allah'sız bir hizmetçisi olamaz, Allahsız biri insanlığı idare edemez" diyerek Konvansiyoneli'ye hitap ediyor.
- Konvansiyoneli, "Sonsuzluk, sonsuzluğun beni vardır. Aksi halde sonsuzluk sınırlı olurdu. Onun benliği Tanrı'dır" diyerek cevap veriyor.
- Piskopos, Konvansiyoneli'nin can vermek üzere olduğunu fark ederek ona dokunup "Tanrı'ya gitme saati yaklaşıyor" diyor.
- 1:26:09Konvansiyoneli'nin Son Sözleri
- Konvansiyoneli, ömrünü düşünce, kitaplar ve yalnızlıkla geçirdiğini, 60 yaşında görevlendirildiğini ve cesurca görevini tamamladığını anlatıyor.
- Haklar ve ilkeler için gayret ettiğini, vatanı savunduğunu, yoksul olduğunu ve ezilenlere el verdiğini, acı çekenleri avuttuğunu belirtiyor.
- 1793'te görevini yapmaya çalışsa da kovulduğunu, sürüldüğünü, karalandığını ve taşlandığını, ancak kimseden nefret etmediğini söylüyor.
- 1:27:35Piskopos'un Değişimi
- Konvansiyoneli son soluğunu verince, Piskopos allak bullak oluyor ve evine düşünceli ve dalgın döndüğünde bütün gecesini dua ederek geçiriyor.
- Piskopos, Konvansiyoneli'yi ziyaretten sonra daha sevecen ve insancıl olmaya dikkat ediyor, çocuklara ve hastalara daha iyi davranıyor.
- Şehirdeki insanlar, Piskopos'un bir "canavarın" evine gitmesini kınarken, Piskopos kızıl şapka (kardinallerin işareti) hakkında "o kırmızıdan hiç hoşlanmam, fazla havalı bulurum" diyerek cevap veriyor.
- 1:30:40Piskopos Miral'in Geçmişi
- Piskopos Miral'in asıl bir filozof veya vatansever papaz olduğu çıkarmasına ulaşılması gerçeği gölgeler, ancak Konvansiyoneli ziyaretinden sonra daha uysal biri olmuştu.
- Piskopos Miral, piskopos olarak atanmasından sonra imparator tarafından baron unvanı verilmiş, 1799'un gecesinde Papa tutuklandığında Paris'teki kongreye çağrılmıştı.
- Kongre 15 Haziran 1811'de Notre Dame Katedrali'nde başlamış, Piskopos Miral sadece bir oturuma katılmış ve "Ben onları huzursuz ettim, dışarının havasını onlara getirdim" demişti.
- 1:32:05Piskopos Miral'in Düşünceleri
- Piskopos Miral, diğer din adamlarını öfkelendirmiş, bir piskoposu ziyaretinde lüks eşyaları eleştirmiş ve "Ben bunlara sahip olsam kulaklarımda sürekli şu yankı olurdu: açlar var, üşüyenler var, sefiller var, fakirler var" demişti.
- Piskopos Miral'e göre, din adamlarının lüks içinde yaşaması yakışıksızdır ve çok zengin bir rahibin anlamı yoktur.
- Piskopos Miral, o çağın fikirlerine katılmaz, Odin ile ilgili tartışmalara girmez, kilise ile hükümet arasında tercih yapmaz ve Napolyon'a karşı çok soğuk davrandığı belirtiliyor.
- 1:33:10Bienvenue'nin Politik Yönümü
- Bienvenue, 1813 yılından sonra Napolyon karşıtı gösterileri alkışlamış, Elbe Adası'ndan döndüğünde onu karşılamaya gitmemiş ve kendi piskoposuna yüz gün dualarının yapılma emrini vermiş.
- Bienvenue'nin kız kardeşi Matmazel Baptistin dışında iki ağabeyi vardı; biri Napolyon yandaşı olan general, diğeri emekli emniyet müdürüydü.
- Bienvenue'nün de herkes gibi Particilik dönemi, öfke dönemi, fırtınalı dönemleri olmuştu ve ilahi işlerle ilgilenen bu huzurlu yüce ruhu da o devrin tutku dalgaları yoklamıştı.
- 1:34:01Politik Yönümün Değerlendirilmesi
- İlerlemeye giden büyük isteklerle, devrimin temeli olan yüce vatansever, halkçı ve insancıl inançla politik yönelimler aynı tutulmuyor.
- Bienvenue'nün insancıl şeylerin uğultulu çırpınmalarının üstünde parlayan gerçekçilik, adalet ve merhamet izleniminden bakışlarını ayırması isteniyordu.
- Napolyon'a karşı koyuşu ve direnişi doğru anılan ve alkışlanan bir davranıştı.
- 1:34:50Politik Değerlendirmeler
- Yükselen kişilerde beğendiklerimiz düşenlerde daha az beğenilir, her seferinde ilk günlerin savaşçıları son savaşçıların yok edicisi olur.
- 1812'de darbeler vurduğunda oralı olunmazken, 1813'te suskun yasama meclisinin sessizliğinden sıyrılması öfkelendirici ve tiksindiriciydi.
- 1814'te ihanet eden mareşaller karşısında, 1815'te Waterloo'yu seçebilirken Bienvenue'nün Napolyon'u alkışlaması komik değildi.
- 1:36:15Bienvenue'nün Kişisel Özellikleri
- Bienvenue her açıdan adaletli, namuslu, merhametli, zeki, kibirsiz, onurluydu ve hayırseverdi.
- Belediye Sarayı'nın kapıcısı olan Şahin Bonapartistler, Napolyon'un kabartmasını silen kişiye karşı nefret duymuştu.
- Şahin Bonapartistler, İngiltere ve Prusya'yı ölesiye nefret ettiği iki şey olarak tanımlamış ve bunları birleştirmekten sevinç duymuştu.
- 1:38:04Piskoposun Çevresi
- Bienvenue'nün insancıl tavırları ve isabetli davranışlarıyla herkesin sevgi ve saygısını kazanmıştı.
- Piskoposun çevresinde, generalin etrafındaki genç subay topluluğuna benzeyen küçük bir rahipler topluluğu bulunurdu.
- Her piskoposun kendi kurma olur, etkili olan bir piskoposun papaz okulu gençlerinden oluşan devriyesi bulunurdu.
- 1:39:39Kiliselerde Yükseliş Sistemi
- Kiliselerde saygınlık sahibi kişiler, gençlere ruhani parçalar verir ve onlara başdiyakosluk, yardımcı rahiplik gibi görevler sunarlar.
- Kiliselerde bir güneş sistemi gibi devinim vardır; üstlerin yükselişi, altlarına da yükseltme imkanı sağlar.
- Kiliselerde başpiskopos, kardinal, rahip kuruluna üye, cübbe giyen kişi, efendi, efendi hazretleri ve sonunda papalık olmak üzere bir yükseliş hiyerarşisi vardır.
- 1:41:16Piskopos Bienvenü'nün Karakteri
- Piskopos Bienvenü kibirsiz, fakir ve kendi başına buyruk bir adamdı, başkalarının çevresindeki genç rahipler gibi bir çevresi yoktu.
- Piskopos kurulundaki diğer papazlar da ona benzer şekilde kardinalliğe yol çıkmayan görevlere kapılmışlardı.
- Bienvenü'nün yalnızlığının kaynağı, taşkın bir özveriyle yaşayan bir azizin yakınlığından kaçınmasıydı.
- 1:42:32Başarının Değeri
- Başarı, erdemle benzerlik gösterse de aslında erdemden uzak bir kavramdır ve insanları yanıltır.
- Başarı, yetenekle birlikte görülür ve kurumsal bir olgudur; piyango kazananı bile zeki sayılır.
- Başarı, herhangi biri olmaktan ziyade sonradan görme olmayı gerektirir ve bu durumda insanlar büyük adam sanır.
- 1:46:24Piskopos Bienvenü'nün İnançları
- Piskopos Bienvenü'nün inançları doğrulanması gereken bir konu değildir; namuslu bir adamın sözü kanun gibidir.
- Piskopos, Tanrı'ya inançlıydı ve bu inancını sık sık ifade ederdi.
- İnançlara dair zorluklar, sahtekarlıkla çözülemeyecek ve elmasın çürümesi gibi akıldan geçirilemez bir şeydi.
- 1:47:28Piskopos Bienvenü'nün Sevgili Karakteri
- Piskopos Bienvenü çevresindeki herkesi içine alan bir iyimseverlikti ve sevgisini cansız şeylere kadar indirmişti.
- Hayvanlara da saygı beslerdi ve "Hayvanların ruhları niye olmasın?" diyerek onlara değer verirdi.
- Bahçesindeki örümcekler ve karıncaları korur, sevgisini en çirkin varlıklara kadar yayardı.
- 1:48:54Piskopos Bienvenü'nün Fiziksel Özellikleri
- 1815 yılında 75 yaşındaydı, uzun boylu sayılmazdı ve son yıllarda kilo almıştı.
- Çevik adımlarla yürüyordu, beli henüz kamburlaşmamıştı ve hoş bir yüzü vardı.
- Çocuksu sevinciyle söze başladığında çok sevimli olurdu ve onun yanında bulunanlar kendilerini mutlu ve rahat hissederdi.
- 1:49:49Piskopos Bienvenü'nün Yaşam Tarzı
- Dualar, törenler, sadakalar, bahçe işleri, misafirperverlik ve dünya nimetlerinde gözü olmamak onun gösterişsiz hayatını doldururdu.
- Gecenin geç vakitlerine kadar dolu dolu günlerini sürdürüyordu ve yıldızlara bakarak derin düşüncelere dalardı.
- Bahçesinde yürüyüşlerini seviyordu ve Tanrı'nın varlığını, öbür dünyayı ve sonsuzluğu düşünürdü.
- 1:51:49Piskopos Bienvenü'nün Felsefesi
- Pıt olan yaşayışındaki serbest zamanını gündüz bahçe işleriyle, gece de düşünerek geçirirdi.
- Kendince kişisel bir felsefe sahibiydi, onu aydınlatan kalbiydi ve bilgeliği kalbinden yükselen ışıktandı.
- Karmaşık düşüncelerle aklını yormaz, sadece eylemlerle yetinirdi ve piskopos olarak çekimser olmayı tercih ederdi.
- 1:54:02Monnier'in Felsefesi
- Monnier, dünyayı bir hastalığa benzetiyor ve acıların kaynağını aramak yerine sadece avuntu ve rahatlatmanın çarelerini arıyordu.
- Bu iyi kalpli ve sevecen din adamı için tüm canlılar ilgiye değerdi ve en büyük gayesi rahatlatmak, mutlu etmekti.
- Monnier'in felsefesi tek kelimeyle ifade edilirse sevgi olurdu ve sadece "birbirinizi sevin" vaazı verirdi.
- 1:55:14Monnier'in Felsefi Yaklaşımı
- Monnier, insanı cezbeden ve korkutan soyut konuların, metafiziğin uçurumlarını ve derinliklerini tanrı'nın havarisine bırakıyordu.
- Alın yazısı, iyi ile kötü varlığın varlığa savaşı, kişinin vicdanı, ölümle değişme gibi acıtan sorunlar üzerine eğildiği lanetli kalınlıkları açtırır gibi duran bir gözle izliyordu.
- Monnier, bu esrarengiz sorunları fazla derinleştirmeden, tartışmadan ve düşüncesini bulandırmadan, sadece ruhunda bilinmezliğe karşı ağırbaşlıca saygısıyla yaklaşıyordu.
- 1:57:15Digne'ye Giren Yabancı
- 1815 yılının Ekim ayının ilk günlerinde, gün batımına bir saat kala, tanımadıkları bir yabancı Digne'e girmişti.
- Adam orta boylu, kırk altı-sekiz yaşlarında, döküntü bir kılıkta, yıpranmış ve yamalı kıyafetler giymişti.
- Yabancı, şehrin güney kapısından girmiş, sabahtan beri yürümüş ve bitkin görünüyordu.
- 1:59:00Valilik ve Han
- Yabancı, Poschiver sokağına geldiğinde valilik konağının kapısından girdi ve yaklaşık on beş dakika sonra çıktı.
- Digne'de muhteşem bir han vardı ve yabancı, şehrin en iyi hanı olan bu yapıya doğru yaklaştı.
- Han'ın mutfaklarında ocaklar yanıyordu, iştah açıcı kokular yayılıyordu ve han sahibi Jack'in Laber, arabacıların en leziz yemeklerini hazırlıyordu.