• Buradasın

    Finlandiya'nın Kültürel ve Eğitim Gelişimi

    youtube.com/watch?v=FP21ipYgw0Q

    Yapay zekadan makale özeti

    • Bu video, Finlandiya'nın kültürel ve eğitim gelişimini anlatan bir belgesel formatındadır. Videoda Yarvina (reçel kralı), Karakep (eski haydut), Johan Karaokep (eski suçlu ve katil), Sinan (subay) ve Sineman (vatansever bir figür) gibi karakterlerin hayat hikayeleri aktarılmaktadır.
    • Video, Finlandiya'nın gaflet uykusundan uyanması ve kültürel olgunlaşması sürecini konu alıyor. İlk bölümde Halk Üniversitesi'nin kuruluşu ve faaliyetleri anlatılırken, ardından Karakep ve Johan Karaokep'in hayat hikayeleri, Yarvina'nın kendi yaşam öyküsü ve Finlandiya'daki askerlik eğitiminin gelişimi kronolojik olarak aktarılıyor. Son bölümde ise Sineman'ın gençlere futbol tutkusu hakkındaki endişeleri ve çocuk terbiyesi konusundaki görüşleri ele alınıyor.
    • Videoda ayrıca Finlandiya'nın milli kalkınma sürecinde askerlik eğitiminin rolü, kışlaların halk üniversitesi haline dönüştürülmesi ve gençlerin hem bedensel hem de zihinsel gelişimlerinin önemi vurgulanmaktadır. Konuşmacılar, başarılı olmanın kişisel meziyetlerden değil, toplumsal etkenlerden kaynaklandığını ve çocuklarının geleceğini düşünürken sadece refaha ulaşmayı değil, onlara değerler ve ahlak öğreterek topluma faydalı vatandaşlar yetiştirmeleri gerektiğini savunmaktadır.
    Finlandiya'nın Kültür Gelişimi
    • Finlandiya ailesi gaflet uykusundan uyanmış ve büyük bir hızla olgunlaşmaya başlamıştır.
    • Halk üniversitesi, genç Finlandiya aydınlarını sinemanın çevresine toplamış ve yeni kültür emekçileri sürekli olarak eklenmiştir.
    • Gruba Helsinforce üniversitesi'nin genç profesörleri, köy papazları, aydın tüccarlar, fabrikatörler, doktorlar, memurlar ve avukatlar katılmıştır.
    00:36Kültür Çalışmaları
    • Bu canlı düşünce Finlandiya'nın bütün köşe bucağına nüfuz etmiş, çalışanlar bunu ün kazanmak için değil, gerçek bir misyonerlik ruhuyla yapmıştır.
    • Çalışanlar kullanılmış kitapları seyyar kütüphane haline getirerek köylere göndermiş, her pazar günü edebiyat, sağlık, ekonomi ve ahlak konuları ile ilgili söyleşiler düzenlemiştir.
    • Ülkenin her tarafına en iyi konferansçıları ve öğretmenleri göndererek özel örgüte sahip bir halk üniversitesi meydana getirmişlerdir.
    02:18Toplumsal Destek
    • Bazı zenginler ölmeden önce servetlerinin bir kısmını kiliseye veya hayır kurumlarına bağışlamış, halk arasında aydınlanma akımları ortaya çıktıktan sonra eğitim için büyük bağışlar yapılmaya başlanmıştır.
    • Ülkenin çeşitli yerlerindeki zenginler evlerini kütüphane, konferans salonu veya halka özgü eğlence yerleri için ulusa bağışlamaya başlamışlardır.
    • Köylüler, gezgin profesörlerin söyleşilerinden memnun kalanlar, yağ, bal, yumurta, dokuma ve el oyaları getirerek teşekkür etmişlerdir.
    03:18Halk Üniversitesi'nin 25. Yılı
    • Halk Üniversitesi'nin 25 yıllık çalışmasından sonra kopya şehrinde milli bir şenlik düzenlenmiştir.
    • Şenliğin sonunda Finlandiya'nın her yerinde reçel kralı olarak bilinen Yarvina söz almış ve bir saatten uzun bir konuşma yapmıştır.
    • Yarvina, çocukluğunda simit satan, sonra pazar mahallesinde şekerleme satan bir tüccar olduğunu anlatmıştır.
    04:30Yarvina'nın Hayatı ve Vizyonu
    • Yarvina, o zamanki halini beğenmediğini, ruhen acı çektiğini ve yaşam biçiminin dar geldiğini ifade etmiştir.
    • Konuşmasında, kendisini övmek için değil, Finlandiya ulusunun kişiliğini temsil ettiğini belirtmiştir.
    • Finlandiya ulusu arasında reçel kralları nadir olsa da, kendisi gibi yar binenlerin olduğunu ve onların canını sıkan yoksul hayatlarını ifade etmiştir.
    06:45Vezüv Yanardağı'dan Eserler
    • Yarvina, geçen yıl güney İtalya'ya gittiğinde Vezüv yanardağı'nın tepesine çıkmış ve krateri seyretmiştir.
    • Dağın tepesindeki volkan'ın kraterinde kaynayan lavları, Finlandiya ulusu durumuna benzetmiştir.
    • Yarvina, Finlandiya ulusu da volkan gibi yeraltında var olan güçler ve dahili ateşle dolu olduğunu, bu yüzden de dışarı atılmak zorunda olduğunu ifade etmiştir.
    07:50Kara Kep Hikayesi
    • Yarvina, 25 yıl önce Finlandiya'ya heyecan ve dehşet bırakan Kara Kep adlı haydutun hikayesini anlatmıştır.
    • Kara Kep, büyük kentlerdeki bankaları, ticarethaneleri ve kiliseleri soyup, tutuklandığında ruh ve sinir hastanesine gönderilmiştir.
    • Yarvina, geçen yıl İtalya'da Napoly'de Kara Kep'i görmüş, yanında üç oğluyla birlikte olduğunu ve üç oğlunun Avrupa'nın üç ayrı üniversitesinde öğrenim gördüğünü belirtmiştir.
    09:32Karaokep'in Çocukları
    • Karaokep'in en büyük oğlu İsviçre'de ormancılık öğrenimi görmüş ve Kaliforniya'da bir ormancılık ticaret şirketinin başında bulunmuş.
    • En küçük oğlu Fransa'da tarım, ortanca oğlu Almanya'da kimya öğrenimi görmüş ve derilerin, odunların ve yağların kimyasal yöntemlere göre işlenmesi konusunda yaptığı incelemeler ünlü bir Alman üniversitesinin dikkatini çekmiş.
    • Bu üç akıllı, kibar, güzel çocuk, vaktiyle haydutluk yapan Karaokep'in oğullarıdır.
    10:24Karaokep'in Ailesi ve Yeni Hayatı
    • Karaokep, çocuklarını unutmamış, dostları aracılığıyla Amerika'ya aldırmış ve karısı Amerika'ya giderken yolda vefat etmiş.
    • Karaokep üç genç çocuğu bizzat kendi eğitmiş, onların annesi ve dostu olmuş.
    • Karaokep yeni adıyla yeni vatan kabul ettiği Güney Amerika devleti'nin birinde ticaret yapmış, para kazanmış ve buğday kralı olmuş.
    11:14Karaokep'in Çocukluğundan Yetim Olduğu
    • Konuşmacı Karaokeple çocukluğunda ve gençlikte çok iyi dostluk kurmuş, ikisinin de anne babası yoksul kantarcıydı.
    • İkisi de aynı zamanda yetim kalmış ve dul kalan anneleri onları kente götürmüş.
    • Konuşmacı bir fırıncının yanına çıraklığa verilmiş, Karaokep ise krokette toptan ticaret yapan zengin bir tüccarın yanına yerleşmiş.
    11:56Karaokep'in İş Hayatı ve Mahkumiyeti
    • Karaokep, yakışıklı, zeki, namuslu ve çalışkan bir çocuktu, ancak çok öfkeli ve taşkın bir gençti.
    • Tüccar Karaokepi sevmiş, onun namusluluğundan söz etmiş ve birkaç yıl sonra önemli alım işlerini ona havale etmiş.
    • Karaokep, patronun kendisine verdiği büyük tutarı köylülere dağıtmış, ticarethane sahibini zarara sokmuş ve patronuna dayak atmış.
    13:19Haydutluk ve Yakalanması
    • Karaokep hapishaneden çıktıktan sonra karısını ve çocuklarını yabancı bir ülkeye göndermiş.
    • Finlandiya'da cesurca hırsızlıklar, haydutluklar ve öldürmeler başlamış; iki yıl içinde birkaç banka ve on kadar kilise soyulmuş, üç papaz katledilmiş.
    • Bir kentin mezarlığında kiliseye giren Karaokep, papazı ve hademeyi öldürmüş, köylüler tarafından yakalanıp polise teslim edilmiş.
    15:38Karaokep'in Sonrası ve Yaren ile Karşılaşma
    • Karaokep hastaneden kaçmış ve hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuş.
    • Yıllar sonra Napoli'de Yaren ile karşılaşıp kendini "eski Karaokep" olarak tanıtmiş.
    • Karaokep, Amerika'da iki kez vatan değiştirdiğini, iki kez adını değiştirdiğini, ailesini güneye götürdüğünü ve kendisinin kuzeyde çalışmaya başladığını söylemiş.
    16:50Johan Karaokep'in Hayat Hikayesi
    • Johan Karaokep, çocukluğundan beri ruhen hastaydı ve karanlık bir evde dolaşır gibi bir hayat yaşadı.
    • Mahkumiyet süresince, sahte kantarlardan bahsetmeyi düşünse de köylülerin şikâyet etmeyeceklerine dair taahhüt altına girmiş olduklarını fark edince sustu.
    • Mahkumiyet sonrası insanlara ve Tanrı'ya isyan etmeye karar verdi, bankaları soydu ve kilise eşyalarını çaldı.
    21:56Papazla Karşılaşma
    • Johan hastaneden kaçtıktan sonra papazın evine gitti ve kendini günah çıkartmak isteyen biri olarak tanıttı.
    • Papaz, Johan'ı önce öldürmek istemiş, şimdi de bir Hristiyan papazın kendisini öldürmek isteyen birine nasıl davranacağını görmek istediğini söyledi.
    • Papaz, Johan'ı evine davet etti ve şarap ve ekmek getirdi.
    24:23Dönüşüm ve Öğüt
    • Johan, papazın karşısında ağladı ve yıllardır hissettiği tüm acıları anlattı.
    • Papaz, Johan'a Tanrı'nın ona ceza vermemesinin düzelmesini beklediği anlamına geldiğini söyledi.
    • Papaz, Johan'a namuslu bir hayat sürmesi, namusla çalışması ve çocuklarını eğitmelerini öğütledi.
    26:25Yaren'in Konuşması
    • Yaren, Johan ve kendisinin "ulusun iki yarısı" olduğunu, birinin karanlıkta ölmüş, diğerinin ise aydınlık bir hayat yaşamış olduğunu söyledi.
    • Yaren, milli üniversitenin profesörlerine Johan'ın talihsizliğinin onun kabahati olmadığını belirtti.
    • Yaren, Johan ve kendisinin "aynı madalyanın birer tarafı" olduğunu, "aynının iki dalı" olduğunu, ağacın gövdesinin ise milyonlardan oluşan halk kitlesini oluşturduğunu anlattı.
    27:43Yaren'in Hayat Hikayesi
    • Yaren, yoksul bir sokak çocuğu olarak başlayıp şimdi vatanı için büyük bir güç olduğunu belirtiyor.
    • Küçük bir dükkanında kurabiye ve şekerleme satarken ruhen susmaya ve içki içmeye başlamıştı.
    • Ünlü bir bilginin kasabasına geldiği ve "Yaşlı, genç, bilgili, bilgisiz herkesi davet ediyorum" şeklinde ilanlar astığı bir konferansa katılmıştı.
    29:36Konferanstan Etkilenme
    • Konferans Yaren'i canlandırdı ve hayata dair derin düşünceleri anlattı.
    • Konuşmacı Robinson Crusoe'yu anlatırken, hem yüksek felsefi düşünceler hem de sade bir anlatım kullanmıştı.
    • Konferans, Robinson Crusoe'nun insanlığın ve dünyadaki hayatın hükümdarı olduğunu, zekası, dehası ve güçlü iradesiyle doğanın karanlık güçlerinin üstünde olduğunu gösterdi.
    33:45Yaren'in Kararı
    • Konferanstan sonra Yaren büyük bir ruhsal rahatlama hissetti ve kendisine büyük bir adam olma hevesi doğdu.
    • Sadece kurabiye satmak yerine, arıcılığı ilerletebileceğini ve tatlı kurabiyelerin sadece zenginlere değil yoksul amele ve köylüler için de uygun hale getirebileceğini düşündü.
    • Arkadaşlarına da benzer şekilde kendi işlerinde kahraman olmalarını önerdi.
    44:02Subayların Yeni Vizyonu
    • Subaylar askerleri "canlı elmas" olarak gördüler ve onları çizik veya kırık olarak iade etmekten kaçındılar.
    • Subaylar, askerlerin bedeninden, zihinden ve kalpsinden sorumlu olduklarını kabul ettiler.
    • Kışlanın halk okulu ve üniversitesi haline getirilmesi için çaba gösterdiler.
    47:39Kışla Hayatının Değişimi
    • Subaylar askerlere olan eski davranışlarını değiştirdiler.
    • İsveç hakimiyeti döneminde kışlalar pis, kötü kokan ve yaşamak için uygun olmayan yerlerdi.
    • Askerlere kötü davranılıyordu, küfürler yaygın kullanılıyordu ve askerlerin yiyecek ve ısıtma araçlarından kısıntı yapılmaktaydı.
    48:19Kışlaların Fiziksel ve Ahlaki Temizliği
    • Kışlalar temizlendi, duvarlar badana edildi, pencereler açıldı ve çimler eklenerek kışla avluları güzelleştirildi.
    • Askerler için yıkanma zorunlu hale getirildi ve dış ve maddi temizlikle birlikte ahlak ve manevi temizliğe dikkat edilmeye başlandı.
    • İsveç egemenliği döneminde askerler genellikle sarhoş ve küfür ederken, yeni subaylar askerlerin temizliğini ve ahlakını geliştirmeye başladı.
    49:48Subayların Eğitim Stratejileri
    • Genç subaylar askerlere sabun, temiz havlu ve diş fırçaları vererek temizlik alışkanlıkları kazandırdılar.
    • Subaylar kaba davranmaz, küfür etmez ve sert ama saygılı bir disiplin sağlarken, kışlayı "aile ocağı" ve "tapınak" olarak tanımladılar.
    • Askerlere kışlayı meyhaneye çevirmemeleri, yerlere tükürmemeleri ve küfür etmemeleri konusunda uyarıda bulundular.
    51:17Askerlerin Geliştirilmesi
    • Subaylar askerlere spor yapmalarını, yararlı kitaplar okumalarını ve toplum içinde olmayı öğrettiler.
    • Her gün bir-iki saatlik eğitici vakit ayıran subaylar, askerlere çeşitli ulusal hikayeler ve kahramanların menkıbelerini okuttular.
    • Projeksiyon aletiyle vatanın ve diğer ulusların tarihine ait tablolar göstererek, askerlerin vatan hizmetinde nasıl çalışabileceklerini anlattılar.
    52:35Askerlerin Vatana Hizmeti
    • Subaylar askerlere köylerine döndüklerinde yeni hayatın müjdecileri olmalarını ve barış, huzur, uygarlık ve çalışma ordusu teşkil etmelerini öğrettiler.
    • Askerlere vatan için yaşamak ve vatanın ilerlemesine çalışmanın, vatan için ölmek kadar şereflisi anlatıldı.
    • Askerlere diğer ülkelerde nasıl üretim yapıldığı gösterilerek, Finlandiya'da da benzer şeyler yetiştirmeye çaba göstermeleri istendi.
    54:52Askerlerin Dönüşü ve Kışlanın Değeri
    • Subaylar askerlere "İlk önce sizler yapacaksınız" diyerek, köylerinde ve vatanlarında faydalı olmalarını sağlayacaklarını söylediler.
    • Askerler kışlaya ham bir madde halinde geldiklerini, şimdi ise işlenmiş bir ürün gibi evlerine döndüklerini anladılar.
    • Kışlalarda yetiştirilen askerler, terhis olduktan sonra subaylarıyla iletişim kurarak hayata başka bir gözle bakmaya başladılar.
    56:29Kışlanın Toplumda Yeri
    • Kışla ile ülke arasında samimi bir ilişki kuruldu ve ülkenin her tarafında sağlıklı ve kültürel yeni bir hayat başlaması için örgütlenme yapıldı.
    • Köylerde ve kentlerdeki anne babalar, çocuklarının askerlikten döndüğünde daha iyi biri olacağını umut etmeye başladılar.
    • Kışlalar, ulusu düşünsel olarak ve ahlaken yükseltti.
    58:01Napolyon Savaşları ve İngiliz Etkisi
    • Napolyon, Fransa tahtına çıktıktan sonra Avrupa'da savaşlar başlattı ve 20 ulusun güçlerini toplayarak Rusya'ya yürüdü.
    • Napolyon Moskova'ya kadar ilerledi ancak bozguna uğradı ve esir düşerek Sen Helen adasına sürgün edildi.
    • Napolyon'un savaşlarından bıkan Avrupa ulusları İngiltere'nin gücünden etkilenerek onu taklit etmeye başladı, ancak gelişmemiş uluslar sadece İngiliz hayatının kötü taraflarını kopyadı.
    1:00:08Gençliğin Futbola İptilası
    • Gençlik İngiliz sporlarına ve futbola kaptırdı, öğrenimlerini henüz tamamlamamış Avrupa gençleri arasında futbol bir din haline geldi.
    • Zengin evlatlar futbolu bir ibadet şekline soktu, gazeteciler futbol için sütunlar açarak manda ayağı gibi güçlü ayakların meziyetlerinden uzun uzadıya söz etmeye başladılar.
    • Finlandiya'da da aynı durum oluşmuştu, gençler ciddi düşünce alışverişine henüz alışmamış, Rusya'ya iltihak ettikten sonra milli kimlik beslemeye başlamışlardı.
    1:01:14Futbolun Finlandiya'daki Yaygınılığı
    • Kafaları sağlam ama boş ve düşünce olarak tembel olan Finlandiya gençleri kendilerini futbola vermişlerdi.
    • Futbol manevi bir salgın gibi bütün kent gençliğini istila etmiş, büyüyecek köylere de nüfuz etmeye başlamıştı.
    • Futbol kulüp ve cemiyetleri çoğalmış, manda ayağı gibi sağlam ayak zamanın övünç simgesi olmuştu.
    1:01:54Sinman ve Dostlarının Endişesi
    • Sinman ve dostları gençlerin güçlü beyinlerinin yerini sağlam manda ayaklarının almasına razı olmadılar.
    • Vatanseverler, bir kuşağın düşünsel olarak çıplak kalmasına dayanamadılar ve Finlandiyayı manevi uyandırmak istediler.
    • Onlar, kolları ve bacakları kayış gibi sertleşmiş olan bu kahramanların vatanın geleceğinde ne hizmeti olacağına sorgu diktiler.
    1:02:30Cervantes ve Serüven Romanları
    • Sinman, İspanya'da serüven romanlarını okuyanların gülünç duruma düştüklerini ve Cervantes'in bunları Don Kişot romanında daha gülünç halde tasvir ettiğini anımsatırdı.
    • Cervantes, bütün okuyucuların serüven romanlarına düşkün olmasının düşünsel tembelliğin bir göstergesi olduğunu görmüş.
    • İspanyollar, vatanlarında hayatı düzenlemek için ciddi çareler düşünmek yerine, hayali serüvenlerle dolu romanları okuyorlardı.
    1:03:50Finlandiya'nın Durumu
    • Finlandiya'da kültür işçileri yoktu, halk düşünsel olarak uyuyor, bilgisizlik, kabalık ve yoksulluk artıyordu.
    • Devletin gücü eksiliyor, ahlaki, düşünsel ve ekonomik hayat iflasa sürükleniyordu.
    • Sinman, Finlandiya'da bir Cervantes veya Swift gibi yazarın olmamasına rağmen, onların yaptığı büyük işi yapabileceklerini düşünüyordu.
    1:05:05Manevi Mikroplar
    • Finlandiya bataklık bir ülke olduğundan sıtma ve verem yuvasıydı, halk bunların birincisinden çok acı çekiyordu.
    • Sinman döneminde bu hastalıklara karşı şiddetli bir mücadele başlatıldı, ancak Sinman bunun yeterli olmadığını düşünüyordu.
    • Finlandiya'da düşünce veremi, irade veremi, ruh veremi vardı ve bu ruh veremi hemen hemen bütün gençliği sarmıştı.
    1:05:57Futbol Şenliği ve Sinman'ın Konuşması
    • Bir futbol kulübü'nün on yılı kutlanırken Sinman ve dostları şenliğe katıldı, Sinman en büyük spor derneklerinden birinin onursal başkanıydı.
    • Sinman, Finlandiya gençliğinin sporla ilgilendiğini görünce sevindiğini, ancak makul bir biçimde yapılan çeşitli beden hareketlerinin öneminin büyük olduğunu belirtti.
    • Eski Yunanlılar, jimnastiği, güreşi ve yarışları yüksek bir mevkiye çıkarmışlardı çünkü beden antrenmanları vücudun çevikliğini ve gücünü artırırdı.
    1:07:55Beden ve Zihin Arasındaki Denge
    • Sokrat'ın çağdaşları hayatın asıl ilkesi olarak hiçbir şeyde aşırıya kaçmamayı, her şeyde ılımlılığı koymuşlardı.
    • Aristofanes, filozofların bedensel gevşekliği ve sünepeliği ile alay ederdi, Swift ise cüceler ve Laputlarla alay ediyordu.
    • Sinman, Finlandiya'nın ne Liliputlar ne de Laputlar ülkesine benzemesini, güçlü bacaklı ve zayıf beyinli olmalarını istemediğini belirtti.
    1:09:40Finlandiya'nın Geleceği İçin Tavsiyeler
    • Sinman, futbolun Finlandiya'daki ilerlemesine ve güçlü bacaklı futbol takımlarının komşu ülkelerle maçlarda galip gelmesine sevinmediğini söyledi.
    • Finlandiya'da "güçlü düşünce", "büyük işler", "yüce girişimler" gibi derneklerin olması gerektiğini, gençlerin yalnız bacak gücüyle değil, bilim, sanat, ticaret ve sanayi konusunda da komşularına galip gelmesi gerektiğini vurguladı.
    • Karşıdan gelen topa vurmak için sadece sağlam bir kafa değil, aynı zamanda koç gerekir, ancak Sinman koç kafasını Finlandiya gençliği için övünmeye layık olabilecek bir şey saymadı.
    1:11:08Sokrat ve Herkül Karşılaştırması
    • Sinman, Sokrat'ın geniş alnı ve kafasının beyninin kafatasının içine sığmıyormuş gibi dışarı fırlayacak gibi olduğunu, bu da Sokrat'ın filozof kafası olduğunu belirtti.
    • Herkül'ün heykeline bakıldığında güçlü kasları, cüsseli vücutu, sağlam ayakları, kalın kolları ve geniş omuzları görülürken, başı nispeten küçük ve alnı alçaktır.
    • Sinman, Herkül'ün muhteşem bedenli ve güçlü olmasına rağmen akıl ve zeka itibarıyla geride kaldığını, düşünceli ve maneviyat kahramanı olmadığını belirtti.
    1:12:17Finlandiya'nın Geleceğine Dair Son Tavsiyeler
    • Sinman, mandanın bacaklarını düşünürken Sokrat'ın kafasını unutmamalarını, taş gibi sert ve koyun kafalı olmamalarını söyledi.
    • Finlandiya'nın yalnızca top tekmelemesini bilen insanlara ihtiyacı olmadığını, Fin ulusunu ekonomik, toplumsal, düşünsel ve ahlaki olarak yükseltecek dürtülerin gerekli olduğunu vurguladı.
    • Finlandiya gençlerinin görevinin ayak darbesiyle topu yüksekte uçurtmak değil, Finlandiya'nın onur ve gururunu yükseltmek, yurdunu her alanda ilerletmeye ve her tarafta mutluluğu artırmaya gayret etmek olduğunu belirtti.
    1:13:58Sinema ve Gençlik Sorunu
    • Gençlik sorunu sinemanın en sevdiği ve en hassas konusudur.
    • Sinema bazen gençleri azarlasa da, yaşlıların gençlerin ahlak bozukluğundan şikayet ederken daima gençleri savunur ve sorunun asıl nedeninin yetişimi yapanlarda olduğunu belirtir.
    • Sinema, "kabahat gençlerde değil, sizdedir" diyerek gençlerin nasıl yetiştirildiğinin onların karakterini belirlediğini vurgular.
    1:14:30Anne-Baba Sorumluluğu
    • Anne-babalar günlük hayatlarında çamaşır yıkama, işler ve sosyal aktivitelerle meşgul olup çocuklarıyla vakit geçirmezler.
    • Çocuklarla konuşmaz, onların hayatlarıyla ilgilenmez ve serbest zamanlarında sadece şekerler ve oyuncaklar verip kenara çekilmesini isteyerek onları terk ederler.
    • Bu durum karşısında çocuğun aklı, düşüncesi ve ruhu işlenmemiş bir tarla gibi kalır ve iyi şeyler ekilmez.
    1:15:42Çocukların İhlali
    • Anne-babalar çocuğunun ruhunu ilgilendirecek sözler söylemek istemez veya bunu nasıl yapacaklarını bilmezler.
    • Basit öğütler çocuklarda etki uyandırmaz ve çocuklar, aile içinde yetim gibi büyürler.
    • Çocuklar bedensel bakıma iyi bakılsa da, ruhlarının temizliği, tokluğu ve zenginliği ihmal edilir.
    1:16:39Aile Çevresi ve Çocukların Görüşü
    • Çocuklar büyüdükçe aile hayatına katıldıklarında, anne-babaların kendilerine öğretilen değerleri uygulamadığını fark ederler.
    • Anne-babalar yalan söyleme ve hile yapmanın kötü olduğunu söylerken kendileri bunu yaparlar, nazik olmaları gerektiğini söylerken kendileri nazik olmazlar.
    • Çocuklarda "anne-babanın bir türlü söyler, başka türlü hareket ederler" düşüncesi oluşur ve onların sözlerine güvenleri olmaz.
    1:18:10Anne-Baba Davranışlarının Etkileri
    • Anne-babalar çocuklarına azarlamaları ve cezaları yerine kendi davranışlarıyla örnek olmalılar.
    • Bazı anne-babalar evde temizlik yapmaz, yırtık ve kirli kıyafetler giyer, çocuklarının yanında kavga ederler.
    • Aile toplantılarında dedikodular, çekiştirme ve çıkar peşinde koşma gibi davranışlar çocuklar tarafından gözlemlenir.
    1:19:34Anne-Baba Beklentileri
    • Çocuklar büyüdükçe anne-babalar onları mühendis, memur, tüccar, doktor, avukat veya zengin bir koca olarak görmek isterler.
    • Lev Tolstoy'ün belirttiği gibi, herkes hayatında sadece refaha ulaşmayı ama yaşamını konfora kavuşturmayı ve çalışkanlıkla hayatını düzenlemeyi istemez.
    • Bu tür bir yaşam anlayışı aile çevresinde aşılanır ve çocuklar büyüdükçe bencil, açgözlü ve ilgisiz olurlar.
    1:21:16Çocuk Terbiyesinin Önemi
    • Gençliğin ruhunu ekilmeyen bir tarla gibi bırakırsanız, orada sadece ısırganlar ve dikenler yetişir.
    • Anne-babaların çocuklarının beynini ve kalbini ekilmeden bırakması akla ve vicdana uygun değildir, hatta ahlaksızlık ve cinayettir.
    • Çocukların iyi terbiye görüp görmediği sadece anne-baba sorunu değil, aynı zamanda toplum ve devleti ilgilendiren bir sorundur.
    1:21:51Toplumsal Etkiler
    • Mükemmel anayasalar ve seçimler olsa bile, çocukları layıkıyla terbiye görmediyse toplumsal yaşam sönük ve paslı kalır.
    • İyi terbiye görmeyen çocuklar büyürken ihmalkar memurlar, siyasi cambaz bakanlar ve çıkar peşinde koşan milletvekilleri olurlar.
    • Okullar yeni kuşağın beynini ve kalbini kurutan yer olur, basın ise kendini satışa çıkartan kadınlara döner.
    1:23:07Çözüm Yolları
    • Sinema ve taraftarları köylerde yüzlerce konuşma yaparak anne-babaları çocukların terbiyesi sorunlarını düşünmeye teşvik etti.
    • Anne-babalar çocukların terbiyesindeki başarısızlıklarının nedenini araştırmak için dernekler kurdular.
    • Ülkede tanınmış eğitimciler ve ruh bilimciler ülke çapında dolaşarak çocukların nasıl yetiştirileceğini açıkladılar.
    1:24:06Eğitim Bilimcilerin Rolü
    • Eğitim bilimciler çocuk ruhunun meziyetleri, eksikleri ve hastalıklarını halka açıkladılar.
    • Erkek-kadın, köylü-kentli, memur-esnaf olmak üzere her meslekteki anne-babalara çocuklarının nasıl eğitileceğini öğrettiler.
    • Vatan ve ulusa daha yararlı olabilecek hemşehrilerin nasıl yetiştirileceği konusunda bilgi verildi.

    Yanıtı değerlendir

  • Yazeka sinir ağı makaleleri veya videoları özetliyor