• Yapay zekadan makale özeti

    • Bu video, Beykent TV'nin "Pelikül" programında sunucu ile yazar, yönetmen ve akademisyen Cengiz Asiltürk arasında geçen kapsamlı bir röportajdır. Cengiz Asiltürk, Beykent Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü'nde akademisyen olarak görev yapmakta ve sinema ve yazarlık alanlarında faaliyet göstermektedir.
    • Röportajda Cengiz Asiltürk'ün sinema kariyeri, yönetmenlik anlayışı ve gelecek projeleri ele alınmaktadır. Çocukluğundan başlayarak futbola ilgi duyması, sinema okuluna girmesi, TRT'de 10 yıl çalışması ve kendi yönettiği "Büyülü Gerçekler" ve "Albatros'un Yolculuğu" filmleri hakkında detaylı bilgiler paylaşılmaktadır. Ayrıca televizyon ve sinema arasındaki farklar, sinema festivalleri, sinema eğitimi ve yönetmenlik için gerekli yetenekler gibi konular da tartışılmaktadır.
    • Röportajda Asiltürk, yönetmenlik anlayışının "tanrı kral" olmaktan ziyade sette huzur ve disiplin içinde çalışmanın önemini vurgulamakta, "Salih'in Albatros'un Yolculuğu" filmi hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca gelecek projeleri olan "Ölü Yaprak Vuruşu" ve "Gökyüzü Kadın" filmleri hakkında da konuşmaktadır.
    00:28Cengiz Asiltürk'ün Sinema Geçmişi
    • Cengiz Asiltürk, yazar, yönetmen ve akademisyen olarak Pelikül'de sinema konuşmaya devam ediyor.
    • Çocukluğundan beri sinemaya olan ilgisi, ailece Yeşil Abiler Ses Sineması'nda film izlemesiyle başlamış.
    • 17 yaşında futbol oynarken, üniversite sınavında Sinema Okulu'nu kazanmış ve futbolu bırakıp sinemaya yönelmiş.
    02:00TRT Deneyimi
    • Kısa filmler çekerek ödüller kazanmış ve TRT'ye çağrılıp 10 yıl boyunca dramada çalışmış.
    • TRT'de reji asistanlığı, yapımcılık ve yapım yardımcılığı gibi çeşitli görevlerde bulunmuş.
    • Tomris Giritlioğlu, Tülay Eratay, Caferi Özgü ve Ziya Öztan gibi önemli yönetmenlerle çalışmış.
    03:28Beykent Üniversitesi ve Sinema Çalışmaları
    • Beykent Üniversitesi'nden teklif alarak akademik çalışmalarına devam etmiş ve İstanbul'a geldikten sonra "Büyülü Gerçekler" ve "Albatros'un Yolculuğu" adlı iki sinema filmi çekmiş.
    • Sinemayı "romanın görsel halidir" olarak tanımlıyor ve romanlarını sinemaya uyarlamak için "Ölü Yaprak Vuruşu" üzerinde 10 yıldır çalışıyor.
    • Sinema diline dair düşüncelerini uygulamak için romandan, roman yazarken ise sinemadan yararlanıyor.
    06:17Şiir ve Sanat İlişkisi
    • Şiirin hayatında çok önemli olduğunu belirtiyor ve büyük sanat yapıtlarının içinde mutlaka şiirsellik taşıdığını düşünüyor.
    • Lisede yazdığı şiir kitaplarını "bir fiyasko" olarak nitelendiriyor ve şiirde başarılı olamadığını kabul ediyor.
    • Salih Polat, Baki Ayhan, Küçük İskender, Hüseyin Alemdar ve Mustafa Fırat gibi şairlerin şiirlerini okuyarak mutlu olduğunu ifade ediyor.
    08:06Yazma ve Yönetmenlik Arasındaki Farklar
    • Yazma sürecinde yaratım sürecinde olduğunun farkındası ve ortaya bir estetik değer çıkardığını görüyor.
    • Sinema ise son derece mekanik ve bilimsel bir iş olarak tanımlıyor, yaratım süreci işçilik ve bilimsel bir çalışma.
    • Yönetmenin kamera hareketlerini seyirciye hissettirmeyecek şekilde tasarlaması gerektiğini vurguluyor.
    10:38Televizyon ve Sinema Arasındaki Farklar
    • Televizyon için yazılmış ve çekilmiş filmlerin sinemada gösterilmesi önerilmiyor çünkü format farkı vardır.
    • Televizyon ve sinema arasında planların uzunluğu açısından büyük fark vardır; sinemada 15 saniye gösterilen bir plan televizyonda 3 saniyeden sonra ömrü biter.
    • Televizyon seyircisi ile sinema seyircisi farklıdır ve bu nedenle sinema yönetmeniyle dizi yönetmeni de farklıdır.
    11:52Film Türleri Hakkında Görüşler
    • Konuşmacı için sanat filmi ve festival filmi kavramları yoktur, sadece iyi filmler ve iyi olmayan filmler vardır.
    • Dimitric'in "anlatabildiğiniz zaman anlamayan seyirci hiç rastlamadım" sözü doğrudur, ancak anlamak ve onu yaşama duygusu farklı şeylerdir.
    • Televizyon seyircisi sinemadan sıkılır ve ustalıklı yapılmış işler onlara göre değildir.
    12:39Festival Filmleri Hakkında
    • İyi filmlerin hepsi festivallere gidebilir ve sanat filmidir; örneğin "The Bridge of Madison County" gibi gişe filmleri festivalde de ödüller alabilir.
    • Bir film az kişi izledi diye iyi film olmaz, az kişi izliyorsa orada bir aksaklık vardır.
    • Ödüller insanları teşvik eder ancak ödül almak için film yapılmaz, festivale yetiştireyim diye film yapılmaz.
    15:11Ödüller ve Festivaller
    • Ödüller irade ile yapılan bir şey değil, devlet, kuruluşlar ve organizasyonlar tarafından verilir.
    • Ödül alan film ötekinden iyi anlamına gelmez, çeşitli etmenler vardır.
    • Örneğin, 8 Mart'a yakın bir dönemde bir festivalde kadın hikayesi anlatan bir film ödül alabilir.
    16:05Film Ödülleri ve Festival Kısıtlamaları
    • Angela Polo'nun "Ağlayan Çayır" filmi, sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olarak değerlendiriliyor.
    • Festivallerde konu kısıtlamaları olmaması gerektiği, insanın kendi içinden gelen hikayeleri anlatması gerektiği vurgulanıyor.
    • Film çekmek zorunda olunmamalı, içinden bir şey hissetmiyorsa festivale yetiştirmek için film çekilmemeli.
    19:14Sanat ve Eğitim Hakkında Görüşler
    • Konuşmacı, okul okunarak yönetmen olunabileceğine inanmıyor, ancak sinema okulu veya sanat okulu eğitim almanın büyük avantajlar sağladığını belirtiyor.
    • Sinema yüzde yüz öğrenilen bir şey değil, insanın içinden gelmesi gerekiyor.
    • Beykent Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü'nde öğrenciler üçüncü sınıfta bir televizyon dizisinin bir bölümünü çekecek kadar her şeyi öğrenmiş oluyorlar.
    21:02Yönetmen Olmanın Gereklilikleri
    • Yönetmen olmak için bir formülü yok, çocukluktan beri yaşadığınız her şey bu konuda önemli.
    • Şiir okumak, müzik okumak, özellikle içinden hikaye geçen yapıları okumak, farklı filmler yapmada işe yarayabilir.
    • Alaylı yetişip kendini geliştirmeyen kişi ustanın yaptıklarını tekrarlar, kendi sinema ve kendi dilini oluşturamaz.
    22:35Eğitim ve Kişisel Gelişim
    • Konuşmacı, öğrencilerine "anne ve babanızı öldürün" diyerek birey olarak ve entelektüel olarak çıkacaklarını belirtiyor.
    • Anne ve babalar çocuklarını istediği gibi olmasını ister, ancak çocukları biraz özgür bırakmak ve kendi yollarını açmasını sağlamak önemli.
    • Kendini oluşturma sürecinde, anne-babaların kendi deneyimlerini çocuklara aktarmak matah bir şey değil.
    23:42Sinema İzleme ve Etkileşim
    • Konuşmacı, filmleri izlerken sıradan bir seyirci gözüyle değil, daha derin bir şekilde izliyor ve içine kaptırılıyor.
    • Sinemada ilerlemesini sağlayan üstadı olarak Ömer Kavur'u, sinemadaki asıl babası olarak Akile Krosova, Tarkovski ve Angela Polo'yu belirtiyor.
    • Film çekmeye başlamadan önce en az altı ay film izlemeyi bırakıp, kendi dekupajını yaparken kendine göre filmler kurmak istiyor.
    25:41Yönetmenlik Stili ve Setteki Davranış
    • Konuşmacı, Metin Erksan'ın "sette yönetmen tanrı kraldır" sözünü beğenmediğini, yönetmenin herkese bağırıp çağırma ve ortalığı döküp yıkma tarzı olmadığını belirtiyor.
    • Sette son derece ciddi olmasına rağmen hiç kimsenin kalbini kırmamaya çalıştığını, kalbini kırıyorsan film çekmene gerek olmadığını vurguluyor.
    • Yeşilçam kökenli ve yeni sinemacılar döneminde çalıştığı set elemanlarının sosyalize olmuş ve disiplinli olduğunu, yönetmenin bağırıp çağırmaya gerek olmadığını söylüyor.
    26:51Setteki Çalışma Ortamı
    • Kurulmadan aylar öncesinden oyuncuyla çalışmaya başladığını, görüntü yönetmeni sete çıktığında kimin ne yapacağı belli olduğunu belirtiyor.
    • Sette en küçük bir ses yükselmesini asla kabul etmediğini, hemen işine son verdiğini ve huzur içerisinde çalıştıklarını söylüyor.
    • Görüntü yönetmeniyle ilişkisini "yönetmen tanrı kralım görüntü yönetmeni" şeklinde tanımlıyor ve her şeyi ona bıraktığını, sadece oyuncu yönetimi ile ilgilendiğini belirtiyor.
    28:27"Albatros'un Yolculuğu" Filmi Hakkında
    • Filmin şair Salih ve onun serüvenini anlattığını, hem bir kadına olan aşkı hem de şiire olan aşkı anlattığını ve toplumun şiire bakış açısını eleştirdiğini söylüyor.
    • Şiirde şiire değil daha çok şaire bakışı rahatsız edici olduğunu, şairlerin sanatların en incesi olmasına rağmen toplum tarafından hafif görülmesini eleştiriyor.
    • Fransız şair Şarl Bodner'ın "Kötülük Çiçekleri" kitabındaki "Albatros" şiirini örnek alarak, şairlerin itilip kakılmamasını anlatıyor.
    30:35Şairlik ve Hayat Felsefesi
    • Şair sıfatının sadece şiir yazan insanlardan değil, şairhane gerçekçiliği fiilen yaşayan bütün insanlar için kullanılabilir olduğunu vurguluyor.
    • Şairin yoldan çıkaran bir insan olduğunu, herkesin yoldan çıkması gerektiğini, çünkü çok mekanik yaşadığımızı belirtiyor.
    • Hayatın her anını yaşamak gerektiğini, kantinde oturuyorsan kantini, evde yemek masasındaysan orayı yaşamak gerektiğini söylüyor.
    33:07Film Çekimleri ve Eleştiriler
    • Filmin İstanbul, Ankara ve Adana'da çekildiğini, otuz altı iş gününde tamamlandığını belirtiyor.
    • Bazı aksaklıklardan dolayı iki gün üst üste çekim yapmak zorunda kaldıklarını söylüyor.
    • Meyhane sahnesinde Ercan Kesal'ın oynadığı Fatih Efe Karakaplan ve Salih Polat'ın oynadığı sahnenin düşündüğü gibi olmadığını, mekanın atmosferi ve kalabalığı eksik kaldığını öz eleştiri olarak belirtiyor.
    34:17Oyuncu İlişkileri ve Yönetmenlik Yaklaşımı
    • Yönetmen, kafasında çektiği filmde oyuncularının hiçbiri kendisine direnmediğini ve onlara inanması gerektiğini belirtiyor.
    • Yönetmen, oyuncuların kendisine inandığı zaman metnin ve atmosferin ne istediğini en iyi bilen olduğunu ve onlarla paylaştığını söylüyor.
    • Salih'in oyunculuğunu durağan bulan seyircilere rağmen, yönetmen şairin televizyon oyuncusu gibi her tarafı oynamadığını ve anlatmak istediği şeyi anlattığını savunuyor.
    35:54Yeni Projeler ve Kitap Çalışmaları
    • Yönetmenin ezeli ebedi projesi doçent olmak ve "Ölü Yaprak Vuruşu" adlı filmi çekmek.
    • "Ölü Yaprak Vuruşu" filmi için bir İngiliz ortak bulunmuş ve bu yıl Eylül ayında çekilecek.
    • Yönetmenin "Gökyüzü ve Kadın" adlı bir sinema filmi projesi ve "Suret" romanının yeni bir kitabının yayınevleriyle görüşülüyor.
    37:13Kitap Yazma Süreci ve Kişisel Deneyimler
    • Yönetmen, "Ölü Yaprak Vuruşu" romanını lise birinci sınıfında yağmurlu bir gün yazmaya başladığını ve kafasında taşıdığını anlatıyor.
    • Yazar, yazdığı karakterin hayatını kendi hayatına benzettiğini ve karakterin futbolcu ve akademisyen olduğunu, kendisinin ise akademisyen olduğunu belirtiyor.
    • Program sonunda yönetmen, programın güzel geçtiğini ve izleyicilere teşekkür ediyor.

    Yanıtı değerlendir

  • Yazeka sinir ağı makaleleri veya videoları özetliyor