Yazeka
Arama sonuçlarına göre oluşturuldu
Hasan Kulesi'nin hikayesi iki farklı bağlamda ele alınabilir:
- Fas'ın Rabat kentindeki Hasan Kulesi: Bu kule, 1199 yılında Muvahhid Halifeliğinin üçüncü halifesi Yakub el-Mansur tarafından, Endülüs'teki Sevilla Giralda'sı ve Marakeş'teki Kutubiyye Camii'nin minaresinden esinlenerek inşa ettirilmiştir 1. Amaç, dünyanın en büyük minaresini ve batı İslam dünyasının en büyük camisini yaratmaktı 1.
Ancak, Yakub el-Mansur'un 1199'da ölümünden sonra caminin inşaatı durdu ve kule 44 metre yükseklikte yarım kaldı 1. Tamamlanmamış cami, 1755 Lizbon Depremi'nde bir miktar hasar gördü 1. 20. yüzyılda sömürgeci Fransız ve Faslı arkeologlar, kulenin ve caminin kalıntılarını dikkatlice yeniden inşa ettiler 1.
Günümüzde, Hasan Kulesi, caminin kalıntıları ve modern V. Muhammed Mozolesi ile birlikte Rabat'ta önemli bir tarihi ve turistik kompleksi oluşturmaktadır 1.
- Hasan Dağı efsanesi: Bu dağa ismini veren Hasan Dede, Aksaray'da yaşayan ve çevre halkı tarafından sevilen bir kişidir 4. Bir rivayete göre, o bir evliyadır 4.
Dağın hikayesi şöyle anlatılır: Hasan Dede, bir gün Aksaray'da hamam işleten Ali Baba'yı ziyarete gider ve elinde bir mendil içinde kor ile gelir 4. Sohbet sırasında kor yanıp dursa da mendile hiçbir şey olmaz 4. Daha sonra Ali Baba, Hasan Dede'yi aynı mendilin içinde dağın karı ile ziyaret eder 4. Sohbetten sonra kadınlar hamamdan çıkarken Hasan Dede'nin gözü onlara takılır ve mendildeki karlar erimeye başlar 4. Ali Baba, "Hasan Dede, dağ başında ermişlik hüner değildir, asıl hüner güzel kadınlar arasında ermiş kalabilmektir" der 4. Bu söz, yöre halkının diline pelesenk olur ve özdeyiş olarak dilden dile yayılır 4.
5 kaynaktan alınan bilgiyle göre: