Lizbon, Portekiz'in başkenti ve aynı zamanda kültürel, ekonomik ve politik merkezi. Atlantik Okyanusu kıyısında, Tejo Nehri'nin denize döküldüğü noktada yer alan bu şehir, Avrupa'nın en batısındaki başkent olma ünvanını taşıyor. Akdeniz sıcaklığı ile Atlantik serinliğini bir araya getiren Lizbon, ziyaretçilerini derin bir geçmişin izlerini taşıyan ama bir o kadar da canlı ve yenilikçi bir ortam sunuyor. Şehrin tarihi kökleri oldukça derin. Fenikeliler döneminden başlayarak Roma İmparatorluğu'nun etkisine, ardından 8. yüzyılda Müslüman Endülüs egemenliğine giren Lizbon, 1147 yılında Hristiyanlar tarafından fethedilmiş. Her dönem, kentin mimarisinde ve kültürel kimliğinde kendine bir yer bulmuş. Özellikle 15. ve 16. yüzyıllarda Portekiz'in denizcilik ve keşif çağının kalbi olarak altın çağını yaşamış; Afrika, Asya ve Güney Amerika'ya yapılan keşiflerin çoğu bu limandan başlamış. Bu dönem, Lizbon'u Avrupa'nın en zengin ve etkili şehirlerinden biri haline getirmiş. Lizbon, birbirinden farklı karakterlere sahip mahalleleriyle çok katmanlı bir şehir yapısı sunuyor. Alfama, Lizbon'un en eski semtlerinden biri. Dar taş sokakları, sarmaşıklarla çevrili balkonlarıyla zamanın yavaş aktığı bir semt. Belem bölgesi, Portekiz'in denizcilik tarihine saygı duruşu niteliğinde bi semti. Burada yer alan Jeronimos Manastırı, Kaşifler Anıtı ve Belem Kulesi, geçmişin ihtişamını bugüne taşıyor. Lizbon'un mimarisi de tıpkı tarihi gibi çeşitli. Manuelin tarzı olarak bilinen, denizcilik dönemiyle özdeşleşen süslemeli mimari yapılar; Art Nouveau detayları; geleneksel çiniler ve modern yapılar şehirde iç içe geçmiş. Şehir, Avrupa'nın en önemli çağdaş sanat ve mimarlık örneklerinden bazılarına da ev sahipliği yapar. MAAT (Museu de Arte, Arquitetura e Tecnologia), Calatrava imzalı Oriente İstasyonu, modern köprüler ve şehir dışındaki Expo bölgesi bu örneklerden sadece birkaçı. Lizbon'un mutfağı da oldukça zengin ve özgün. Atlantik kıyısında olması, mutfağın balık ve deniz ürünlerine dayanmasına sebep olur. Özellikle bacalhau (tuzlanmış morina balığı), her Portekizli evin vazgeçilmezi. Kahve kültürü, fırından yeni çıkmış tatlılarla birleşince Lizbon'un sokak köşelerinde geçirilen zamanlar bile başlı başına bir deneyime dönüşür. Lizbon, tarih ile yeniliği, sessizlikle ritmi, gelenekle çağdaşlığı dengeli bir şekilde bir araya getiren bir şehir. Hem yavaş yaşamayı sevenlere hem de hareketli şehir ruhunu arayanlara hitap eden bu özel başkent, sadece geçmişin değil, bugünün ve yarının da hikâyesini taşır. Her köşesi bir hikâye anlatır, her duvarı geçmişle konuşur; Lizbon, sadece gezilecek bir yer değil, hissedilecek bir deneyim. Thanks for these great photos! @juliopereiramusic 🧡
gzt.com25 Temmuz